Yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum dostum , dediğin akvaryum işinle bende uğraştım ama o sektörüde öldürdüler millet şuan ekmek derdinde olduğu için balıkla akvaryumla uğraşmıyor. İnsanın ağrına giden dediğin konular sabahlara kadar ders çalış akademik olarak yetiş faydalı insan modeli ol ama seni kimse dikkate almasın aynen benimde ağrıma bu gidiyor ama dışarıda ki çoğu insan senin benim gibi olaylara bakıp empati yapıp buna bakmıyor.Haklısın bencede zor olmamalı ama değerimizi kıymetimizi bilecek bir sarraf bulana kadar da maalesef hayatımızı idame etmek zorundayız.
Umarım herkes hak ettiği yerlere bir an önce ulaşır.
Bir ufak hikaye paylaşmak isterim diğer okuyucular için ; zamanın birinde çok ünlü bir demir ustası yaptığı şeylerin beğenilmemesinden şikayet edermiş , ben ustayım ben yapılmayacak demirle herşeyi yapabilirken daha demiri dövmeyi bilmeyen kendini usta sanan insanlar nasıl olurda kıymet görür biri bana bunu açıklasın der dururmuş. Yine böyle çalışma esnasında hayıflanırken yaşlı bir amca yanına yaklaşıp " evlat değerinin bilinmediğinin nedeni ni öğrenmek istiyorsan şu karşı dağda bir bilgin var ona git sor " demiş ayrılmış yanından.
Adam ohışımla işi bırakmış bilginin yanına gitmiş , bilgin sormuş " hayırdır evlat seni hangi rüzgar attı nedeni nedir ? " adam ; ben demir ustasıyım çok iyiyim ama değerimi kimse anlamak istemiyor ..
Evlat ben sen oldunlaştın diyene kadar bana soru sorma ve yanımda çalış dedikten sonra adamla epey bir zaman tarımla uğraşmış en sonunda birgün dayanamamış , bilge dediler seni ama ekip biçmekten başka bir şey yapmıyoruz deyince bilge cebinden parlak bir bilye çıkarıp vermiş .
-Al bunu kasabada bir nalbur var ona göster bu bilyeye kaç altın verecek öğren gel. Adam koşar adım bir solukta varmış nalbura sormuş .
Nalbur " güzel bilye bunu çocuklara veririm oynarlar en fazla 1 altın veririm." deyip yine koşar adım bilgeye gelmiş durumu söylemiş.
Bilge ertesi gün aynı bilyeyi verip " git bunu tüccara göster bakalım demiş , yine koşar adım varmış tüccara bilyeyi göstermiş , tüccar " güzel bir parça eşya bunu eşimin kolundaki bileklik içine takarım en fazla 2 altın veririm " demiş ve yine koşar adım bilgeye gelip durumu söylemiş. Bilge her söz bitişinde gülüyormuş ve adam buna çok sinir oluyormuş.
Ertesi gün yine bilyeyi vermiş " al bu bilyeyi kasabada ki sarrafa göster ve sonucu gel söyle " demiş. Adam sinirle söylene söylene gitmiş , sarraf bilyeyi görünce gözlerine inanamamış bir daha bakmış " bunu nerden buldun " diye sormuş , adam boşver sen bu ne kadar eder söyle bana demiş.
Adam 100 altın demiş , veremem bilgenin bu deyip elinden almış , adam 5000 altın vereyim hatta bu düklkanı bilgeye vereyim o bilyeyi bana ver deyince adam şaşırmış , " bu bilyeye 1 altın nalbur verdi tüccar 2 altın verdi sen ***** mısın 5000 altın hatta dükkanı veriyorsun " dey,nce , sarraf " o çok değerli bir elmas ona dünyada paha biçilemez ne istersen veririm deyince şaşırmış...
Bilgeye durumu anlatınca bilge yine gülmüş " ya işte evlat senin değerinin bilinmesini istiyorsan o işin sarrafına gideceksin ki gerçek değerini bulabilesin yoksa onu tanımayanlara gidersen ancak 1 altın edersin sonuç bundan ibaret" deyince adamın kafa denk etmiş..
Yani anlayacağımız şu ki bizim kıymetimizi bilecek birisini bulamadığımız sürece biz en değerli elmas dahi olsak alacağımız değer çakıl taşından öte gidemeyiz.
Kalın sağlıcakla.