- Kayıt
- 6 Şubat 2015
- Mesajlar
- 549
- Tepkiler
- 436
- Meslek
- Nükleer ve Atom Mühendisi
- Üniv
- MEPhI, KTÜ
İnsanlığın (veya dünya üzerindeki gelişkin yaşamın) dünya dışı varlıkların müdahalesi ile ortaya çıkmış olması, “kesinlikle yok” diyemeyeceğimiz ihtimal dahilinde olan bir durum. Önümüzdeki yüzyıllar veya binyıllar içinde insanoğlu da hayat olmayan bir gezegen üzerinde yaşamın başlamasını sağlayabilir.
Şu andaki “henüz emekleme aşamasında olan” genetik teknolojimizle dahi canlıların genlerine müdahale edip dilediğimiz özelliklere sahip canlılar meydana getirebildiğimizi ve basit de olsa sıfırdan yapay hücreler geliştirme yolunda büyük ilerleme kaydettiğimiz düşünülürse, çok da uzak olmayan bir gelecekte organizmaları “tam da istediğimiz” biçimde şekillendirebilme yeteneğine kavuşacağımız pek su götürmeyen bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Yani bizim şu an genetik bilgimizin çok daha ilerisinde olan bir dünya dışı uygarlık yüzbinlerce belki de yüz milyonlarlarca yıl önce dünya üzerinde bu tür bir çalışma yapmış, hayatı şekillendirmiş, sonra da çekip gitmiş veya doğal nedenlerle yok olmuş olabilir.Bu görüş, panspermia teorisinin bağımsız bir parçasıdır; fakat panspermia teorisi sadece “uzaylılar geldi, bizi üretip gitti” şeklinde açıklanamayacak bilimsel bir teoridir ve yabancı bir uygarlığın müdahalesi olmadan da yaşamın uzaydan dünya’ya gelebileceğini/geldiğini de açıklama amacı güder.
Neyse, olası bir yabancı uygarlığa ait böyle bir müdahaleye dair elimizde dolaylı veya dolaysız hiçbir kanıt yok. Hatta bırakın "panspermia" düşüncelerini; dünya dışı zeki yaşamın varlığına dair bir kanıt / iz bile bulamadık. Dolayısıyla, insanın uzaylılar tarafından yaratılmış olması ihtimali, şimdilik ütopyadan, kimileri için hoş bir masaldan ibaret...
Bizler, insanlığın varoluşunu "uzaylı" veya "tanrı" kavramlarını kullanmadan gayet bilimsel yöntemlerle, sağlam kanıtlara dayalı biçimde (abiyogenez ve evrim) açıklayabiliyoruz.
Yine de, "velev ki" böyle bir şey oldu diyelim:
Dünya dışı bir canlı grubunun gelip dünya üzerinde canlılığı başlatması, insanı var etmesi veya var olması için gerekli zemini hazırlaması, o canlıların "asli yaratıcı" olduğuna işaret etmez. Ya da bu "uzaylı" varlıklar için; "tanrı tarafından yaratılmıştır", "tanrı tarafından görevlendirilmiştir" şeklinde bir tanımlama yapamayız.
"Eğer böyle bir şey olmuş ise", bu canlılar da başka bir gezegende bugün bizim dünyada gerçekleştiğini düşündüğümüze benzer bir evrim süreci ile varolmuş olmalı. Dolayısıyla evrim olgusu geçerliliğini yitirmiyor: Başka bir dünyada bir takım canlılar kendilerine özgü (ihtimalle de bizimkine benzeyen) bir evrim süreci ile şekilleniyor, akıllanıyor, yüksek teknolojiye erişiyor ve bizim dünyamız gibi gezegenlere "şu an bildiğimiz türde" yaşamı serpiştiriyor. Bu bir olasılıktır. Yine başta söylediğimi tekrarlayayım; bunun olduğuna veya olma olasılığının varlığına dair elimizde hiç kanıt bulunmuyor.
Not 2: Bilim, bilinmeyen bir olguyu inançlardan bağımsız olarak; deney, gözlem ve çıkarımlara dayalı sınanabilir, doğrulanabilir/yanlışlanabilir yöntemlerle açıklamak durumundadır. O nedenle evrenin, insanlığın varoluşu gibi konuları izah etmeye kalkarken bazen insanları inançlarından dolayı üzebilecek yahut “olur mu öyle şey?” deyip kızdırabilecek açıklamalar getirebiliyoruz. Sanırım bu konuda bazen çektiğimiz sıkıntıyı anlayabiliyorsunuz.
Bilim insanları tanrıdan söz edebilir, yaradılış hakkında zaman zaman olumlu-olumsuz konuşabilir, kimileri çok inançlı olur, kimileri herhangi bir yaratıcıya inanmaz. Fakat ne olursa olsun, teorilerini oluşturur, izah eder veya yayınlarken inanç gömleklerini üzerlerinden çıkarıp bir kenara asarlar. Zaten din-bilim tartışmasını yapan tırlar dolusu insan var. Böyle bir tartışmaya veya birilerini inançlarınızı/inançsızlığınızı benimsemesi için ikna etmeye ihtiyaç duyarsınız, bu ihtiyacınızı bilim insanları ile değil, bunları tartışmayı seven o kişilerle giderin.
Şu andaki “henüz emekleme aşamasında olan” genetik teknolojimizle dahi canlıların genlerine müdahale edip dilediğimiz özelliklere sahip canlılar meydana getirebildiğimizi ve basit de olsa sıfırdan yapay hücreler geliştirme yolunda büyük ilerleme kaydettiğimiz düşünülürse, çok da uzak olmayan bir gelecekte organizmaları “tam da istediğimiz” biçimde şekillendirebilme yeteneğine kavuşacağımız pek su götürmeyen bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Yani bizim şu an genetik bilgimizin çok daha ilerisinde olan bir dünya dışı uygarlık yüzbinlerce belki de yüz milyonlarlarca yıl önce dünya üzerinde bu tür bir çalışma yapmış, hayatı şekillendirmiş, sonra da çekip gitmiş veya doğal nedenlerle yok olmuş olabilir.Bu görüş, panspermia teorisinin bağımsız bir parçasıdır; fakat panspermia teorisi sadece “uzaylılar geldi, bizi üretip gitti” şeklinde açıklanamayacak bilimsel bir teoridir ve yabancı bir uygarlığın müdahalesi olmadan da yaşamın uzaydan dünya’ya gelebileceğini/geldiğini de açıklama amacı güder.
Neyse, olası bir yabancı uygarlığa ait böyle bir müdahaleye dair elimizde dolaylı veya dolaysız hiçbir kanıt yok. Hatta bırakın "panspermia" düşüncelerini; dünya dışı zeki yaşamın varlığına dair bir kanıt / iz bile bulamadık. Dolayısıyla, insanın uzaylılar tarafından yaratılmış olması ihtimali, şimdilik ütopyadan, kimileri için hoş bir masaldan ibaret...
Bizler, insanlığın varoluşunu "uzaylı" veya "tanrı" kavramlarını kullanmadan gayet bilimsel yöntemlerle, sağlam kanıtlara dayalı biçimde (abiyogenez ve evrim) açıklayabiliyoruz.
Yine de, "velev ki" böyle bir şey oldu diyelim:
Dünya dışı bir canlı grubunun gelip dünya üzerinde canlılığı başlatması, insanı var etmesi veya var olması için gerekli zemini hazırlaması, o canlıların "asli yaratıcı" olduğuna işaret etmez. Ya da bu "uzaylı" varlıklar için; "tanrı tarafından yaratılmıştır", "tanrı tarafından görevlendirilmiştir" şeklinde bir tanımlama yapamayız.
Not 2: Bilim, bilinmeyen bir olguyu inançlardan bağımsız olarak; deney, gözlem ve çıkarımlara dayalı sınanabilir, doğrulanabilir/yanlışlanabilir yöntemlerle açıklamak durumundadır. O nedenle evrenin, insanlığın varoluşu gibi konuları izah etmeye kalkarken bazen insanları inançlarından dolayı üzebilecek yahut “olur mu öyle şey?” deyip kızdırabilecek açıklamalar getirebiliyoruz. Sanırım bu konuda bazen çektiğimiz sıkıntıyı anlayabiliyorsunuz.
Bilim insanları tanrıdan söz edebilir, yaradılış hakkında zaman zaman olumlu-olumsuz konuşabilir, kimileri çok inançlı olur, kimileri herhangi bir yaratıcıya inanmaz. Fakat ne olursa olsun, teorilerini oluşturur, izah eder veya yayınlarken inanç gömleklerini üzerlerinden çıkarıp bir kenara asarlar. Zaten din-bilim tartışmasını yapan tırlar dolusu insan var. Böyle bir tartışmaya veya birilerini inançlarınızı/inançsızlığınızı benimsemesi için ikna etmeye ihtiyaç duyarsınız, bu ihtiyacınızı bilim insanları ile değil, bunları tartışmayı seven o kişilerle giderin.