Nükleer santraller gerekli mi?

Furkan Gümüş

Makine Yüksek Mühendisi
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
8 Şubat 2015
Mesajlar
146
Tepkiler
213
Meslek
Makine Yüksek Mühendisi
Üniv
KTÜ, Marmara Üniversitesi
Ülkemizde kurulacak nükleer santraller hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sizce gerekli mi yoksa alternatif enerjiler tek başına enerji sağlamada yeterli olabilir mi? Temiz enerji için yapılması gerekenler ne olmalıdır?
 

Meraklı Genç

MB Üyesi
Kayıt
18 Mart 2015
Mesajlar
3
Tepkiler
2
Yaş
30
Alternatif enerji kaynakları hem yenilenebilir hemde doğaya bir zararı yoktur.
Hem bütün dünya ülkeleri nükleer santraller ve termik santrallerden vazgeçerken Türkiye hala inadına insanların ve diğer canlıların hayatını ve sağlığını düşünmeden daha ucuza enerji sloganıyla insanları kandırarak sadece kendi çıkarları için insan hayatını hiçe sayan kimseler tarafından temiz ve kullanışlı alternatif enerji kaynaklarını hiçe sayıp Akkuyu'ya santral yapıyorlar.Bence gayet yanlış ve anlamsız Doğal güzelliklerin iç içe geçtiği bu güzel memleketimizi kirletmeye kimsenin hakkı yoktur.Bunun hiçbir açıklaması olamaz..
 

ozgesen

MB Üyesi
Kayıt
29 Mart 2015
Mesajlar
8
Tepkiler
3
Yaş
29
Üniv
esogü
Bence yıllardır kullanılan kömür madenlerinde bile böyle sonuçlar doğuyorsa olabilcek bir kazanın bütün ülkeyi etkilediğini düşünürsek bu santral olmamalı. Nükleer santral gereksizdir demiyorum aksine destekliyorum bile AMA ülkemizde değil maalesef.
 

sapherif01

MB Üyesi
Kayıt
16 Şubat 2015
Mesajlar
3
Tepkiler
0
Yaş
29
daha doğru düzgün depreme karşı dayanıklı bina yapamazken tutup'ta nükleer santral yapılması zararlı olur bence
 

hkn.kiran

MB Üyesi
Kayıt
2 Mart 2015
Mesajlar
6
Tepkiler
9
Yaş
31
Saygıdeğer arkadaslar hepinizin görüşlerine saygı duyuyorum ancak bütün gelismis ulkeler nukleerden vazgeciyor demeniz hatadir fransa elektrik uretiminin %75-77 sini(yildan yila bi kac puan oynar) nukleerden karsiliyor amerikada bildigim kadariyla 122 tane santral var ve bu santraller uretimin %20 sini karsiliyor keza hepimizin konuyu yakindan bildigi nukleer felaketi yasamis japonyada 54 kadar santralinin olmasi lazim bi tek nukleer santralden vazgecen almanya var ancak onun 20ye yakin santrali var ve kapatacagi santralde ilk yapilan santrallerden biridir.Sonra depreme dayanikli bina yapamazken santral nasil yapacaz diyen bi arkadas vardi birincisi bu santrali zaten ruslar yapiyor ikincisi biz yapiyor bile olsak boyle kendini kucuk gorerek yola cikamazsin bu dusunceyle ancak dayaniksiz bina yapmaya devam ederiz.Ben butun enerjiyi nukleerden elde edelim demiyorum olmasi gereken uretimi cesitlendirmek alternatif olsun termik hidrolik dogalgaz jeotermal vs.vs. dogrusu da budur guclu ulke olabilmenin sarti disa bagimliligin az olmasidir laf biraz uzadi hakkinizi helal edin selametle...
 

omerfarukgumus

MB Üyesi
Kayıt
23 Şubat 2015
Mesajlar
1
Tepkiler
1
Yaş
32
Bir defa, bütün dünya ülkeleri nükleer santrallerden vazgeçiyor diye bir argüman olmaz.
Fransa ve Amerika için verilen bazı oran ve rakamlar için de bir referans kaynak rica edecegim.
Nükleer Santral ihtiyacının temel olarak hangi ihtiyac kaynaklı olduğunu tespit etmek lazım, sayet üretime destek için çeşitlilik kullanılacaksa, üretim skalamız için alternatif enerji kaynakları yeterli olabilir miydi gibi bir soruyu bile soruyu soramıyoruz, bunun için yeterli çapta çalışmalar yapılıp üzerinde senelerce vakit harcanmış değil. Bu sorunun cevabını bulabilecek pozisyonda değiliz. Ancak nacizane katıldığım ilgili konferanslardan edindigim araştırma detayları bunun desteklendiği ve dogru beslendiği takdirde olumlu sonuçlar vereceği yönündeydi, ancak bu kadar erken kolaya kaçılması bu yönde de muhtemel olumlu gelişmeler ihtimalini düşürüyor.
Mevcut nükleer enerji santrali konusunda da basit, muhtemelen çoğumuzun dikkatini çeken bir tespitim var. İlgili şirketin web adresine girdigimizde ana sayfasinda bu alanda eleman yetistirilmek üzere Rusya'da ögrenim başvurusu ilanı göreceksiniz. Normal sartlarda( ince elenip sık dokunmuş şartlar) böyle bir düşünceniz var ise bir çok genci bundan 10 sene evvelden yetistirmeye başlarsınız, araştirmalarini yürütür sonra fizibilite calismalarinizi yerli ve bilgili kişilere yaptirir sonra da bu calismalari genişletir ve bir iş lazımsa doğru metoda yaklaşırsınız. Önce nükleer santral fikrini gercege donusturup bununda altını gelişmekte olan ülkeler diye destekleyip süslersen, bunu şuna benzetiyorum; önce bir site yap, sonra; biz çevre planlamasını unuttuk hadi şuraya iki park , bir yol, yakinlarda bir yere de iki okul yapalim deyip plansız bir şeyi plansızlıkla süsleyip adına da yaşam alanı ve bu bir ihtiyaçtı, lazımdı dersiniz.
 

Serkan Yazak

Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
3 Mart 2015
Mesajlar
70
Tepkiler
63
Meslek
Makine Mühendisligi
Bence her seyden önce insanlar bilinclenmeli. Bircogu belki de nükleer santral neden olmali sorusunun cevabini bile bilmiyor. Nükleer santrale hayir demesini cok iyi biliyorlar ama evinde ki televizyonu bilgisayari sabaha kadar acik birakmamasi gerektigini bilmiyor. Kisacasi enerji tasarrufu konusunda toplumun bilinclendirilmesi gerekir. Aksi taktirde yenilenebilir enerji kaynaklari da bir yere kadar yeterli olur ve nükleer santrale ihtiyac duyulmasi da dogal hale gelir. En güzeli nükleer santral olmayan bir ülkede yasamaktir. Büyük faydasi görülür elbette ama olabilecek bir faciada Japonlar kadar basarili olamayabiliriz ve bircok insanimiz icin büyük bir felaket olabilir. Ben acikcasi tedbirlerin azami seviyede alinabilecegini düsünmüyorum.
 

Ertan Şahin

MB Üyesi
Kayıt
28 Şubat 2015
Mesajlar
8
Tepkiler
3
Yaş
25
Nükleer santralin yapılması ileri teknoloji ve diğer bazı şeylerin üretimi için önemli çünkü çok fazla enerji isteyen sistemler var. Ve bu da ülkenin gelişimi önündeki çok büyük bir engel. Fakat Nükleer santrali yapmak için çok yüksek güvenlik önlemleri alınmalıdır.Günlük denetimlerin yapılması sıkı bir kontrol gerektirir eee bunlarda çok yüksek maliyet gerektirir. Bu büyük maliyeti görünce bizimkiler elbet ucuzunu kacacaktir. Bu yüzden Nükleer Santral yeterli güvenlik önlemleri alınabilecekse hiç beklemeden açılsın boşuna zaman kaybetmeyelim. Ama ben suan buna inanmıyorum
 

BlackJack

MB Üyesi
Kayıt
14 Mart 2015
Mesajlar
19
Tepkiler
37
Yaş
48
Fransa'da nükleer enerji ciddi olarak sorgulaniyor, çünkü nükleer atıklar toprağın derinliklerine gömülüyor, tarım arazilerinin etkilendiğine dair rivayetler var.

Bu konuda çelişkili bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Fosil yakıt çevreyi kirletiyor diye sehirlere tramvay yapılıyor, elektrikli trenler teşvik ediliyor. İyi de siz bu elektriği uranyumdan üretmiyor musunuz? Hangisi daha kirli? Elektrik mi fosil yakıt mı, bence elektrik daha kirli.

Güneş enerjisinden yeteri kadar faydalanabilsek nükleere gerek olacağını sanmıyorum
 

hkn.kiran

MB Üyesi
Kayıt
2 Mart 2015
Mesajlar
6
Tepkiler
9
Yaş
31
Benim daha onceki yorumumda verdigim rakamlarla ilgili bi arkadasim referans istemişti şöyle ki herkesin rahatlikla google da aratarak bulabilecegi rakamlar da (ben ulkelere gore nukleer santral sayisi diye arattim) ben abd ici 122 demistim 104 olacak fransanin ise 58 nukleer santralinin kendi uretiminin dedigim gibi %75-77 arasi degiakenlik gosterdigini gorecektirler eger merak edip bakan arkadaslar olursa sozcu sabah gibi gazeteleri ki bu kaynaklardan bir kacidir rakamlarin hemen hemen birebir ayni oldugunu gorurler ayrıca madem nukleer santral yapilacak neden 10 yil oncesinden muhendis yetistirmeye baslanmadi gibi bi dusunce hakli bir dusuncedir ancak bu durumu 10 yil oncesinin sartlarini gozonune alarak degerlendirmek gerekir kanaatindeyim.Alternatif enerji kaynaklari icinse arastirmalar yatirimlar yeterli degildir ancak bizim her türlü kaynagi cesitlendirerek ureten pozisyona gecmemiz lazim benim icin ideal oran %20 nukleer %20 alternatif geri kalani termik hes vs vs dir.
 

osman_eren

MB Üyesi
Kayıt
31 Mart 2015
Mesajlar
6
Tepkiler
7
Yaş
36
Üniv
Çukurova Üniversitesi-Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Aslında ilkesel olarak Nükleer santral karşı değilim. Maalesef daha depreme dayanıklı bina yapamazken (Devletin denetimszliği yüzünden), ülkemizde bunun hakkıyla yapılacağından şüpheliyim. Bunu yapacak mühendislerimiz,bilim insanlarımız elbette var ama işi sıkı tutması gereken ilk yer devlettir,Bakanlıktır. ve malsef güvenmiyorum. Bakın geçenler de bir baraj patlamıştı,kim yaptı bunu,kim denetledi,kim evet dedi ? hepsi muamma ?
Japon bir mühendis halat koptu diye intihar etti, maalesef bizim halkımız ya olur,normaldir,iş kazası bu diyenler oldu. Somada 301 İnsan denetimsizlik,tedbirsizlik yüzünden öldü fıtrat dedik. önlem almayı alahın işine karışılmaz diye kabullenmeyen bir zihniyet var. maalesef ki santral şu an ülkemizde tedbirsizlikten dolayı yapılmamalı.
 

OnurMetin

MB Üyesi
Kayıt
31 Mart 2015
Mesajlar
2
Tepkiler
3
Meslek
Mining Engineering
Üniv
Dokuz Eylül University
Türkiye'nin Termik,Nükleer vb. santraller kurmasını gerektirecek bir enerji ihtiyacı yoktur. Üretilen enerjinin çok büyük bir kısmı, demir-çelik sanayisinde kullanılmaktadır. Bu sanayiler, 1. dünya ülkelerinin radyoaktif atıklarını parçalayarak ucuz demir üretmekte, ihtiyacımız olmayacak kadar elektrik ve su tüketmektedir. Tabi bu süreçlerde yıllardır ülkemizde biriken radyoaktif atıkları yazmıyorum bile... Bu ülkenin elektriğe ihtiyacı varsa ilk önce bu ve benzeri girişimler sonlandırılmalıdır.
Eğer bu ülkeye bir santral yapılıyorsa, bu ancak bu ve benzeri sektörlerdekilerin ceplerini doldurmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Zaten amaçlanan santrallerin tümünün asıl amacı budur.
Bu ülke ÇERNOBİLİ yaşadı. Ve başka ÇERNOBİLLER istemiyor. Biz mühendisler artık rant için değil, insanlık için var olmalıyız. Bu sebeple, bildiğimiz bu bilgileri, belgeleri, gözardı etmemeliyiz. HEPİMİZİ GERÇEKÇİ VE TOPLUMCU OLMAYA DAVET EDİYORUM.
 
Konu sahibi
Konu sahibi
Furkan Gümüş

Furkan Gümüş

Makine Yüksek Mühendisi
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
8 Şubat 2015
Mesajlar
146
Tepkiler
213
Meslek
Makine Yüksek Mühendisi
Üniv
KTÜ, Marmara Üniversitesi
Nükleer enerji pek çevreci olmasa da dünyada enerjiye olan talep sürekli arttığı için bütün gelişmiş toplumlar tarafından vazgeçilmez bir kaynak olacaktır. Her ne kadar atıkların saklanmasında geçerli güvenilir bir yol bulunmamış olsa da yabancı ülkeler bu tür santrallerin işletmesini devam ettiriyor. Bizde santral olmamış olsa da dolaylı yoldan her zaman etkileniyoruz zaten. En basit olay Çernobil ve Fukuşima'da olduğu gibi bir patlama anında sadece o bölge değil küresel boyutlarda etkileniyoruz.

Ancak toplumda öyle bir algı yaratıldı ki HES yapılmasın, termik santral yapılmasın o yapılmasın bu olmasın... Rüzgar türbini için bile manyetik alanı güçlü zarar veriyor, gürültü yapıyor orada olmasın buraya konulmasın... Peki ne yapılsın? Her şeyden önce elektrik, sanayiler için yüksek miktarda gereklidir. Bunun dışında halk da belli bir ölçüde yararlanır. Türkiye'de mevcut en büyük barajlar bile ülkenin ancak %1-2'lik enerjisini sağlayabiliyor. Ne yapalım, HES'ler enerji sağlamada çok önemli değilmiş deyip yapmayalım mı? Peki HES olmasaydı ne olacaktı? Bunun yerine bir Termik santral kurulduğunu düşünün, gene ağaç kesilecek, kömür yakılacak havayı kirletecek. Nükleerden ölmedik ama çok şükür karbondan yavaş yavaş ölüyoruz. Bunlar bile ülkenin enerji ihtiyacını sağlayamaya yetmiyor. Doğalgazı para ile alıp yakıp enerji elde ediyoruz. Daha da komik bir durumdayız...

Termik santraller karbon salımı yüksek olduğu için bence en az nükleer santral kadar kaygı yaratmalıdır. Doğa tahribatı olarak baktığımızda bence bir HES, termik santrale göre daha çevrecidir. Ben Artvin teknik baraj gezisine katıldım ve Türkiye'de yapılmış en büyük barajlardan birisi ki daha arkalara yapılacak baraj kapasitesi olan bir nehirde. Bunun yerine bir termik santral kurulmuş olsaydı da aynı doğa tahribatı termik santral içinde olacaktı. Yine ağaç kesilecek. Buna karşın bu durum HES için tek seferlik oluyor. Termik santral sürekli beslenmesi gerekli bir şey, durmadan doğaya zarar veriyor ayrıca karbon salınımının sürekli olması da bize zarar veren bir diğer etmen. HES kurulduğunda balıkçılıktan tutun arsa sulamaya kadar bir çok güzel yanı var. Cılız akan bir nehir yerine Fırat gibi olan bir nehir bence hem turistlik hemde besi ve tarla sulama açısından çok yarar getirecektir diye düşünüyorum. Bölge toplumunun kalkınması da cabası. Yani ben çok büyük bir tahribat olacağını bu yüzden düşünmüyorum. Elbette var olan güzellik kaybolacak ancak bittiğinde yerini başka bir güzelliğe verecektir zamanla. Ayrıca bunların hepsinin bizim yüzümüzden olduğunu unutmayalım. Sizin elektrik ihtiyacınız artmasa bunlara gerek olmayacaktı zaten...

Bunların dışında rüzgar, jeotermal, dalga enerjisi gibi alternatif enerjiler mevcut ancak bunların çoğu ülkenin batı bölgelerinden karşılanabilecek kaynaklardır. Turistlik bölgelerin artması, binaların çoğalması ve durmadan yeni yerleşim yerleri yapılması ile ne yazık ki buralardan da ileride istediğimiz kadar yararlanamayacağız gibi gözüküyor. İleride santrallere komşu olduğunuzu düşün nasıl tepki verirdiniz? Yazlık bölgelerde rüzgar türbinleri yerleşim alanlarında yakınlaştıkça rahatsız olma haberleri gelmeye başladı bile. Belki bu yüzdendir ki daha büyük boyutlu türbinler yerleştirilmiyor.

Son zamanlarda yıldızı parlayan en önemli alternatifimiz yine güneş... Güneş enerjisinden çeşitli yönlerde yararlanmada bir sürü projeler ve fikirler üretilmiş ve hâla da üretilmeye devam ediliyor. Peki ama sizce tüm güneyi güneş panelleri veya güneş enerji istasyonları ile kaplasak Türkiye'nin gelecekteki enerji talebini ne ölçüde karşılayabilecek potansiyel vardır? Bunlara yapılan yatırımlar, bakım maliyetleri, işletme maliyeti gibi faktörler düşünüldüğünde ne kadar kazanç sağlayacağız. Devlet lisanssız güneş santrali kurmaya da destek veriyor ayrıca. Lisanssız üretimi 500kWh olarak belirlemişler ancak çift yönlü sayaç, sadece sanayi için kullanılmasına izin veriliyor bildiğim kadarıyla. Durum böyle olunca siz anca ürettiğinizi kendi faturanızdan düşebiliyorsunuz şu anda... Çift yönlü sayaç ile devlete fazla ürettiğinizi satmanız mümkün ama verdiği fiyata bir bakın. Buraya elbette devletin el atması gereklidir. Bu aşamalar için çet raporundan tutunda bölgenizde olacak elektrik dağıtım şebekelerinin uzaklığına kadar bir çok faktör var. Üretip satmak bile o kadar kolay değil henüz. (Rant sağlama olayına hiç girmiyorum)

Bunun dışında şöyle bir durum var, bugün aldığınız bir panel verimi atıyorum %7 ve fiyatı 1000 tl olsun. Bunu ne kadar süre kullanabileceksiniz. Panellerinde bir ömrü var. Yani al tak sonsuza kadar kullan yok. 2 sene sonra daha teknolojik olan paneller üretiliyor, verim %10 fiyatı da 750 tl olmuş ayrıca ömrü daha uzun. Yani şu anda gelişmekte olan bir teknoloji. Aynı telefonlar gibi düşünün böyle bir paneli evinize alsanız değiştirmek ister miydiniz? 5 sene öncesine kıyasla bile panellerde büyük gelişme oldu ancak hala istenildiği kadar enerji sağlamada yeterli değil. İşletmesi, bakımı, revizesi gibi faktörler şu an için pilot projede kalmasına neden oluyor. Belki 5 sene sonra daha iyisi yapılacak ve hemen bu santraller yaygın olacak. Ancak sorun sadece bununla sınırlı değil. Çünkü insanlar habere genişleme, yeni toprakları evlere çevirmekte. Bakınız Türkiye'de en kazanç sağlanacak bölge ege ve akdeniz'dir. Buralar sürekli binalaşmada, boş araziler kalmamaktadır. Yarın bakacaksınız bir güneş santrali ile komşusunuz. Kimse değerli arsasını böyle bir şey için satıp bu işlere de girmek istemiyor bu da başka bir sorun. Dediğiniz gibi devlet el atmalı!! Peki güney anadolu bölgesi ne olacak? Güney anadoluda değerli verimli toprağı, tarım yapmak yerine santral yapmakta kullanmakta karlı bir iş değildir. Çöl arazisinde yapalım deseniz onunda sorunları var kendi içinde. Enerji bakanlığı kendi sitesinde kullanılabilecek alanları ve yasaklı bölgeleri belirlemiş bile. Yani her yere santral dikemiyoruz zaten. Var olan potansiyelde ranta gidiyor...

Bugün yeni yapılan her binaya şart koysa; çatıya panel, çift yönlü sayaç kullanımı ile fazla enerjiyi satma (Almanya'daki gibi) ve bina yalıtım şartlarını denetlense... Ne yazık ki hiç birisi yok. Bu sadece bizde değil ama. Çünkü herkes en ucuza kısa zamanda bina dikme heveslisi. Toki binalarında bile örnek çalışma yok. Nitekim panel döşeseniz bile onun aylık bakımı, temizliği, değiştirilmesi... Yeşil ev veya çevreci/doğa dostu evler yapılıyor ancak bu evlerin fiyatları da herkesin kolayca alabileceği bir ölçüde değil. İstanbul'u kuş bakışı görün bakalım ne kadar bakımlı çatılarımız varmış. Bina aylıklarına gelecek fatura ile panelden gelecek kazanç kıyaslanamaz bile. Çünkü panelden hiçbir arta enerji kalmayacak. (Yazlık evler hariç, kışın kullanmadığını satması yazın bedavaya elektik kullanma imkanı sağlama potansiyeli var. Bunun içinde çift yönlü sayaçlar yaygınlaşmalıdır bir an önce) Yani sistemi bir döngüye oturtamazsanız kısaca hiç kimsenin bir şey yapacağı yok. Bu sizin içinde devlet içinde aynı durum geçerlidir.

Biz ürettiğimizden fazlasını her zaman için harcayacağız. Bu değişmedi mi ne alternatif enerji gelirse gelsin kazanç olmayacak. Lüks tüketim, fazlasını isteme ve en önemlisi rant olayı olduğu sürece siz ne alternatif proje sunsanız boş... Bizim birçok potansiyel alanımız var dediğiniz gibi ama hepsi binalaşma, tahribat, alt yapı eksikliği gibi birçok faktör yüzünden değerlendiremiyoruz. Burada asıl mesela bence santral değildir. O santraller bizler için yapılıyor. Çoğu kişi evinde lüks tüketim yapıyor. Teknoloji çılgınlığı o kadar ilerledi ki çoğu kişinin evinde 32" den büyük tv'ler, PC ve telefonlar... her gün şarj edilen telefonlar... saatlerce açık kalan tv'ler. Simdi soruyorum siz bu santrallerin yapılmaması için kendi üzerinize düşen görevi ne kadar yaptınız? Ne ölçüde önlem aldınız da Nükleer santral veya diğer bazı alternatif enerji santralleri yapılmasın diyebiliyorsunuz? Çoğu kişi müsrif kaynak tüketimi yapıyor.

Enerji kişilerin ihtiyaçları doğrultusunda üretiliyor. Ama kimse özgürlüğünden, eğlencesinde ödün vermiyor. Sorarım size gece 10 dan sonra tv izleme dışarı çıkma eğlenme erken yat derseniz kim sizi takacak. Herkes alışmış bir kere ve ödün vermez. İnsanların eğlencesine, özgürlüğüne de kimse engel olamaz, olmamalıdır. Ancak bu artan talebinde bir şekilde karşılanması lazım. Her geçen gün nüfus artıyor. Teknoloji arttıkça daha da lüks tüketim ve enerji gerekecek. Hangi alternatif kaynak sizce bu kadar enerji sağlar? Hesaplayın bunu... En önemli konuya gelelim şimdi. Bugün üretilen elektriğin büyük kısmı yollarda, hatlarda kayboluyor. Ben yolda giderken turistlerin bu ülkede hâla elektrik hatlarının yukarıdan gittiğini söyleyip güldüklerine şahit oldum ve utandım. Belgeseli bile çekildi artık... Yani biz elektrik üretiyoruz bunun önemli bir kısmını yolda kaybediyoruz zaten. Asıl devlet bunu düzeltmeli diyen kimse yok. Bide kaçak elektrik kullananlar var. Toplumda ahlak düzelmedi mi ne yapsanız boş...

Burada halka düşen büyük bir sorumlulukda var, bunu da unutmayalım. Nükleer santral için herkes Almanya'yı örnek gösteriyor. Peki hiç düşündünüz mü Almanya nasıl kapatabiliyoruz diyebiliyor. Almanya sanayi devrimi tamamlamış, gelişmiş sanayisi, üretimi var. Yani tükettiği enerji bellidir. Bunun yanında nüfus planlaması yapılmış. Bizim gibi nüfusu 3'e katlama gibi düşüncesi yok. Şimdiden gelecekteki elektrik tüketim miktarı belli. Kaldı ki kapatılan santraller 20 seneden fazla geçmiş teknolojili. Bunlar yerine daha verimli alternatif kaynaklara yönelmesi daha mantıklı oluyor bu yüzden. Bu değil ki ileride Almanlar santral hiç yapmayacak. Bizdeki durum nasıl peki? Sanayi gelişme aşamasında ve doygunlaşma aşamasına bile gelmedik. Nüfus desen sürekli artıyor. Bu şartlar da Almanya ile kıyaslamak doğru mu sizce? Almanya nükleerden vazgeçerken yerine telafi ederek bunu yapıyor. Onlarda enerji tüketim planı bizden daha iyi. Gelecek 30-50 senenin ihtiyaçlarına göre yatırım yapıyorlar.

Geçmişte bazı şeyler kötü gitti diye santral yapmayalım demek ne derece doğru onu da bilemiyorum. Fransa'daki birçok nükleer santralde aynı durumlarda. Hele ki yapılmış birçok eski santralin yeterince güvenli olmadığını, üretim yöntemlerinde o zamanın teknolojik imkanlarına kadar birçok düzeltilmesi gereken hataların yapılmış olduğunu kendileri söylüyor. Ancak bundan ders alınıp yenilerini yapıyorlar. Amerikalılar uzayada çıkıyorlar belki üzerindeki mikrop güçlenecek geldiğinde salgın yaratacak... Bunu deneyip görmeden bilemeyiz diyorlar. Nitekim boyayı yiyerek uzayda yaşayan canlının bile olduğu yakın zamanda açıklandı. Yani negatif ve bilinmeyen çok faktör olabilir. O zaman hiç bir şey yapmayalım mı? Bugün en ileri koşullarda bir nükleer santral bile olsa terorist saldırısı ile büyük çapta zarar verebilme olasılığı her zaman var. Ne kadar önlem alırsak alalım açıklar her zaman olacaktır, engel olamayız. Kaldı ki çernobil bizden uzak olmasına rağmen etkiledi. Bence mesele dediğim gibi bir santralin yapılması değil. Güç ihtiyacımız arttıkça böyle santrallere mecburuz ne yazıkki. Teknoloji geliştikçe bunu daha temiz kullanma yolları öğrenilecek... Bunun içinde tekrar dışa bağımlı mı olalım?

Türkiye çapında olan elektrik kesintisinde bile herkes enerjiye ne kadar bağımlı olduğumuzu hissetmiştir. Birçok kişi için hayat neredeyse durma noktasında, panik ve beklentiler içerisindeydi. Bugün o kadar çok vazgeçemediğimiz şeyler var ki hayatımızda bazen yerini nasıl telafi edeceğiz hiç kimse düşünmüyor. Unutmayın, enerji sizin talepleriniz üzerine karşılanmaya çalışılıyor. Daha fazla sarfiyat sebebiyle bu tür doğa tahribatları yaşanıyor. Bunların sebebinin tüketicilerinde olduğunu unutmayalım
 

osman_eren

MB Üyesi
Kayıt
31 Mart 2015
Mesajlar
6
Tepkiler
7
Yaş
36
Üniv
Çukurova Üniversitesi-Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Furkan Bey, Dediklerinize katılmamak mümkün değil. Her enerjinin kendisine göre daha doğrusu her teknolojinin artısının yanında mutlaka negatif yönleri de olacaktır. Hes yok,Termik yok,Rüzgar yok yok yok. E ne yapılacak ? bu durumda tek bir çare kalıyor,kapatın tv leri,atın telefonları,sökün ampülleri,kırın bilgisayarları teknolojiyi tamamen hayatımızdan çıkaralım.. ülke olarak çıkaralım. ancak bu sayede teknolojinin negatif taraflarından kurtulabiliriz. bu da pek mantıklı görünmüyor değil mi ?
Bence tek bir kaynak yerine alternatif çok olmalı. Mesela Ege de jeotermal ve rüzgar olur. doğu da jeotermal olur. G. doğu da jeotermal ve güneş olur. Doğuda bazı yerlerde HES olabilir vs. Belki 1-2 yerde nükleer olabilir ama bunun denetimini yeterince yapacağımızdan şüphe duyuyorum.. çeşitlilik, arızaların azalmasını da sağlar. Ayrıca tek bir merkezden dağıtım yerine, lokal merkezlerden dağıtımın olmasını daha mantıklı buluyorum.
 

OnurMetin

MB Üyesi
Kayıt
31 Mart 2015
Mesajlar
2
Tepkiler
3
Meslek
Mining Engineering
Üniv
Dokuz Eylül University
Ben size ülkemizde yapılmak istenen HES'lerin Termik ve Nükleer Santrallerin, televizyonunuzu kapatmamak, metroya binebilmek için yapılmadığını kısa ve öz olarak anlatmaya çalıştım.

Yani bu projeler, Türkiye nüfusunun %10 unu doyurmaktan başka bir işe yaramayacak. Yazımı lütfen dikkatli okuyunuz.
 

osman_eren

MB Üyesi
Kayıt
31 Mart 2015
Mesajlar
6
Tepkiler
7
Yaş
36
Üniv
Çukurova Üniversitesi-Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Ülkenin büyümesi ve insanların daha refah içinde yaşamaları için,ülkenin genel anlamda katma değeri yüksek ürünler üretmesi gereklidir. (adil paylaşım da olmalı ama o ayrı mevzu) yani ağır sanayi,iş makineleri,araba,tank,helikopter,uçak vs. bunlardan 5 tane,10 tane üretmekten bahsetmiyorum. dünyaya satmaktan bahsediyorum. olan değil belki ama olması gerekenden bahsediyorum. ayrıca Kimya sanayi,ilaç sanayinin iyi ve kaliteli üretim yapması gerekir. teknoloji firmaları gereklidir. İyi ve kaliteli bilgisayarımızı biz yapmalıyız,telefonumuzu ithal etmemeliyiz,iyisini üretip kullanmalı ve satmalıyız. vs. örnekler çoğaltılabilir..
kısaca ülkenin dört bir yanı fabrika olmalıdır. (çevreye dikkat edilmeli,atıklar arıtılmalı,önlem alınmalı vs. bu da ayrı bir mevzu) Fabrika olmazsa,büyümeyi de,ekonomiyi de,refah içinde yaşamayı da unutun. Fakirlikte eşitlenir gideriz Turizm geliriyle,tarım geliriyle olmaz bu işler. Üretim-imalat sanayi olmalıdır... .üretim için,imalat için enerji lazımdır. enerji olmazsa bunlar olmaz...
ben,çok basit anlattım. Mealen,enerji olmazsa ülke gelişemez...
 
Konu sahibi
Konu sahibi
Furkan Gümüş

Furkan Gümüş

Makine Yüksek Mühendisi
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
8 Şubat 2015
Mesajlar
146
Tepkiler
213
Meslek
Makine Yüksek Mühendisi
Üniv
KTÜ, Marmara Üniversitesi
Onur Bey, ülkemizde demir-çelik üretim oranı ne ölçüdedir bunu kaynak göstererek açıklayabilir misiniz öncelikle? Türkiye'nin en çok büyüme yaşadığı sektörler imalat, yan sanayi, otomotiv, inşaat, maden... olarak gidiyorken demir/çelik üretimi için enerjinin büyük kısmı buralarda nasıl harcanabiliyor? Çelik üretiminde bile dünya sıralamasında Türkiye'den en fazla 4 firma girebiliyor; Erdemir, İçdaş, Çolakoğlu ve Diler gibi. En büyük enerji imalat sektöründe, yan sanayiler ve üretim yapan diğer tür firmalarda harcanıyor. Sizce sadece var olan kaynaklar yeterli mi yani bunları karşılamaya? Gelecekteki yatırımları da düşünün sanayi büyümesi ile daha da fazla artacak ihtiyacımız. Demişsiniz ki "1. dünya ülkelerinin radyoaktif atıklarını parçalayarak ucuz demir üretmekte, ihtiyacımız olmayacak kadar elektrik ve su tüketmektedir. Tabi bu süreçlerde yıllardır ülkemizde biriken radyoaktif atıkları yazmıyorum bile..." Radyoaktif atıkları madem parçalıyorlar ve demir yapıyorlar ise neden ülkemize atıkları atsınlar. Madem sizce radyoaktivite dönüşümlü kullanmak mümkün o zaman atmaları saçma olmaz mı?

Nükleer atıkların bir sürü çeşidi vardır. Düşük ölçekli nükleer atıklar, sağlık sektöründe ve endüstride kullanılır zaten. Çoğunlukla kısa ömürlü radyoaktivite ile az miktarlarda kağıt, bez, araçlar, giyim, filtreler vb içerisinde bulunur. Yani aslında bu bile nükleer atıkların depolanmasında kuşkulu bakanlara sorulması gereken bir diğer sorudur. Hastahanelerden çıkan kimyasal ve nükleer atıklar ne ölçüde ülkemizde imha edilebiliyor. Bunlardan yana kimsenin bir kaygısı veya yaşadığı sorun var mı? Turuncu renkli araçlar geçerken o zaman hepiniz kaçın :) Bu tür atıklarda bir yerlerde saklanıyor sonuçta. Onlarda güvenli taşınıp gerekli önlemleri almaya çalışıyorlar. Yani o zaman nükleer tehlikeli diye bakanlar buna da laf etmeli. Çünkü bu tür atıklarda benzer etkilere sahip olabilir.

Bahsettiğiniz gibi diğer türlü orta ve yüksek ölçekli nükleer atıklara hiç girmek istemiyorum çünkü demir veya başka bir maden yapılsa bile radyoaktifliğinden dolayı çevresindekilere zarar verecektir. Üretim yapılan merkezdeki kişiler ölür bir kere. Bence komplo teorileri yerine daha elle tutulan verilerden gidelim. Çin gibi ülkeler bizim gibi ülkelerin çöp ve hurdalarını alıp, gemiler ile götürüp kendi ülkelerinde ucuza ham maddeye dönüştürdüklerini biliyoruz. Ancak onlardan demir aldığımız gibi bir durum yok. Zaten avrupa formlarında bir makine yapılacaksa standartlar belli ve çoğu zaman avrupa metaller kullanılabiliyor bu yüzden. (Benim gördüklerim ve kendi düşüncem tamamen) Sizin dediğiniz gibi radyoaktiften çevirme demir satsalar, o ürün yine kendi eline gelecek onlarda etkilenecek...

Size katıldığım en büyük kısım enerji sanayiler için daha yüksek miktarlarda kullanılıyor demeniz. Eğer olmasalardı tabiki insan tüketimi için yeterli kaynaklara sahibiz. Ne yapalım sizce o zaman sanayi de dışarıdan ürün gelsin, imalat olmasın biz montaj yapıp satalım mı?
 
Konu sahibi
Konu sahibi
Furkan Gümüş

Furkan Gümüş

Makine Yüksek Mühendisi
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
8 Şubat 2015
Mesajlar
146
Tepkiler
213
Meslek
Makine Yüksek Mühendisi
Üniv
KTÜ, Marmara Üniversitesi
Ülkemiz birincil enerji talebi 2012 yılında 119,5 milyon TPE olarak gerçekleşmiştir. Birincil enerji talebi içerisinde doğal gazın payı %32, kömürün payı %31, petrolün payı %26, hidrolik enerjinin payı %4 ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %7’dir. Birincil enerji talebimizin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde; %27’sinin sanayi, %26’sının konut ve hizmet sektörü, %14’ü ulaştırma ve %24 çevrim sektöründe kullanılmıştır.
Adsız.png

Verilere göre bakarsak sanayi/insan faktörlü tüketimin oranı birbirine yakın. Sanayi faktöründeki enerji tüketiminde bir tasarruf yapamayacağımıza ve sınırlanması söz konusu olmadığına göre ulaşım+konut ve hizmet sektörlerinin toplamı bile ne kadar çok kişisel enerji ihtiyacımızın olduğunu gösteriyor. Osman_eren beyin dediği gibi teknolojinin getirdiklerini hiçe sayıp herşeyi hayatımızdan çıkarmak sadece teknolojinin negatif yönlerinden kurtulmamız ile sınırlı kalacak. Ben de aynen katılıyorum buna. Ben kendi gözlemlerimden derlediğim bilgileri paylaşmak istiyorum. Ülkemizde küçük, orta ve büyük ölçekli şehir ve kasabaları gezip görerek farkına vardığım bir durum, büyük şehirlerin enerjiye diğer bölgelere göre daha vazgeçilmez bulması yönünde olmuştur.

Küçük yerleşim alanlarında insanlar eve bağlı değiller. İş gücüne sahip kişiler günün büyük bir bölümünü dışarıda; tarlada, kahvehane, komşu ziyaret ve günler gibi kişilerin bir arada toplaştıkları alanlarda zaman geçiriyorlar. ister istemez enerji tükettikleri alan küçük olmuş oluyor. Gece sadece tv izleme, günlük işleri yapmak kalıyor. Gençler ise geziyor, spor yapıyor, okul ve başka aktiviteler ile zaman geçiriyor. Bizim gibi teknolojinin içine gömülmüyor. Birçok yer varki teknolojik başka alternatifi olmadığı için bunu yapıyor. (NASA vardı da biz mi gitmedik gibi...) Orta ölçekli yerleşim alanlarına geldiğimizde ise genelde memur tabanlı yaşantının olduğunu görüyoruz. Burada da genellikle küçük aile yapıları olduğundan iş gücüne sahip kişiler günün büyük kısmını dışarıda, eşleri ise ev işi veya onlarda ev ekonomisine katkı sağlamakla zaman geçiriyorlar. Gençler biraz daha teknolojiye gömülmüş olsa da alternatifleri az olduğundan spor, sinema, gezi veya okulda zamanlarını geçiriyorlar. Bugün bakarsanız Trabzon, Çanakkale, Balıkesir, Erzurum, Kars, Rize, Ordu, Hakkari, Sivas, Afyon... gibi küçük ve orta ölçekli şehir ve kasabalarında durum böyledir. Bu şehirlerde zaten sanayi az hatta yok denilebilir. Yani burada yaşayan kişiler kendi coğrafyasındaki kaynaklar ile sorunsuzca hayat sürebilir. Kendi kendilerine yetebilecek potansiyelleri varken oradaki enerji gidip büyük şehirleri beslemeye çalışıyor. Bugün elektik kesildiğinde bile ne kadar aciz olabileceğinizi görüyorsunuz. Ben küçük yerleşim alanlarında yaşadığımda cidden televizyonu açmayı unutuyordum. Dışarıda gezmek, toplum içinde olup konuşup eğlenmek varken PC başında zaman geçirmek ne kadar bağımlı olduğumuzunda göstergesidir. Buradan yaptığım tespit geçmişe göre ne kadar da toplumsal aktivitelerden uzaklaşmış olduğumuz. Şu anki sistem sadece okula git çalış, başarılı ol sınavları kazan. Sanki herkes mühendis, doktor, öğretmen olma zorunluluğu varmış gibi... Zaman içerisinde belkide en büyük kaybımız SPOR aktivitelerinin artık eskisi gibi olmaması. Kimse spor yapmanın para kazandıracak bir iş olmadığını düşünüp okumak için çocuklarını zorlaması. Yıllar içerisinde sadece okuyup, pc başında zaman geçirince daha da iyi anlaşılıyor bu durum. Büyük şehirlerde sürekli bir yere yetişme, tatmin olma isteği, yeni bir şey geldi mi onu almak için hırslar... Sürekli bir şeyleri tüketme, yenisini alma isteği. Artık küçük çocuklar bile dışarıda top oynamıyor, PC başından oynuyor. Buraya kadar olan kısım hepimizin malumu, ben sadece sosyolojik yönden enerji tüketiminin büyük şehirlerde daha fazla olduğunu vurgulamak istedim. Az yerleşim olan yerlerde burada HES olmasın derken haklı sebepleri varken, büyük şehirden birisinin çıkıp santrale gerek yok demesi gülünç oluyor... Zaten ihtiyaç büyük şehrin ama vagon diğerlerinde...

Sosyolojik kısmı bu saatten sonra değiştiremeyeceğimize göre, büyük şehirler için yapılması gereken başka tasarruf yöntemleri geriye kalıyor. Elektrik saatleri akşam tarifesinde daha ucuz elektrik veriyor. Gece 10:00 dan sonra bulaşık, çamaşır makinelerini bile çalıştırsanız tasarruf etmenizi sağlayacak. Eğer elektrikli şofben türü birşey kullanıyorsanız bu saatten sonra yıkanmak da yine tasarruf sağlar. Bunlar alışkanlık kazandırılarak çok basit ve pratik yapılabilecek işler ama ne yazık ki çoğu kişi aldırış etmiyor, sonra da enerjiye ne gerek var diyor. Aynı şekilde evinize gelen su vanasını tam açık tutmak yerine 3/4 açıklıkta tutsanız, hiç farkına varmadan fazla suyun kaybına engel olursunuz. Musluktan güldür güldür akan su ile elinizi yıkamak yerine normal debide akan suda yıkamak arasında hijyenik bir fark yok :) Çamaşır yada bulaşık makinesi için yetmiyorsa debi o zaman eski konumuna getirin bitince düzeltin diyeceğim, kim uğraşacak onunla diyenler çıkacak :) Sonra da bizim enerjiye ihtiyacımız yok derler ama... Bunlar dışında ev yalıtımı en önemli faktördür. Mantolaması standartlara göre yapılmış bir bina enerji tasarrufu açısından kayda değer oranda hem yazın hemde kışın fayda sağlayacaktır. Çoğu evlerde kombi kullanılıyor, merkezi sisteme göre daha fazla fatura ödüyorlar. En büyük nedeni siz ısınırken komşunuz ya evde yok yada pahalı diye açmamış. Durum böyle olunca sizin enerji komşularınıza dağılıyor :) Bu kışı da komşudan sağladık bakalım... Merkezi sisteme geçilmese bile en azından yarı merkezi sisteme geçilmesi şart olmalı. Şöyle ki komşunuzun kapısında bir sayaç olacak ve aynı merkezi sistemdeki gibi tüm dairelerde devir daim işlemi olacak. Komşunuz evde olmadığından bu sistemin tamamını kapatmak yerine en fazla %70 lik kısmını kesebilecek. Bu %30'luk veya daha az oranlarda bile eve giren sıcak su, kapalı olan daire içerisinde kalacak. Zaten yalıtımlı bir bina olduğundan dolayı bu enerji başka yönlere dağılmaz. En önemlisi sizden komşulara geçen ısı miktarı önemli ölçüde düşmüş olacak. Ayrıca bu sistemi dışarıdaki havanın şartlarına göre ayarlayıp (termostatlı) dairelere eşit sıcaklık veya iklime göre ısıtma sağlaması da mümkün. Bunlar gibi birçok tasarruf sağlanacak, en azından gelen faturalardan şikayet edenlere yol gösterecek çok fazla alternatif var.

Bu iki olguyu benimsememiş kişilerin çıkıp bizim nükleere, termik veya başka bir kaynağa ihtiyacımız yok demelerini anlamlı bulamıyorum ne yazıkki. Enerjinin en büyük tüketildiği yerler belli, kimsenin de üstüne düşeni yaptığı yok sadece o olmasın demesini biliyorlar. Enerji çeşitliliği çok önemli. Termik olsun, güneş, hes veya rüzgar gibi daha sayamadığımız kaynakların artması hem askeri, hem siyasi hemde ekonomik açıdan getirisi fazla olacaktır. Bugün nükleerin nereye kurulacağı tartışılabilir ancak nasıl işletileceği, sonrasına ne olacak, nerede saklanacak gibi sorular her zaman için olacaktır. Sağlık sektöründe bile nükleer ve kimyasal atıklar oluyor bunları da koruyan, saklayan, imha etmeye çalışan yine aynı devlet. Yine bizim ülkemizde. Ayrıca tarımda kullanılan ilaç ve diğer kimyasallar da düşünüldüğünde doğa kirliliği insanın olduğu her yerde zaten. Cidden ülkemizde bir nükleer santral olmasa siz potansiyel tehlikeden kendinizi uzak mı görüyorsunuz??
 

ezgi

MB Üyesi
Kayıt
14 Nisan 2015
Mesajlar
11
Tepkiler
25
Yaş
30
Meslek
makina mühendisi
Üniv
yıldız teknik üni.
Bence gelişmiş ülkelerde nükleer enerjinin olmasına göre doğruluğunu kıyaslamak çok da mantıklı bir yaklaşım değil.Gelişmiş diye adlandırdığımız ülkeler gelişmişliğini zaten doğayı umursamadan uyguladıkları sanayi politikalarıyla paralarına para katarak kazandılar.Demeye çalıştığım onların insanları ya da doğayı ne kadar önemsediği de tartışma konusu :)
Bir de nükleer enerjinin mühendislerce özellikle ekonomik sebeplerle ya da ''verimi yüksek'' gerekçesiyle savunulmasına anlam veremiyorum.En iyi tedbirlerle bile bir risk var ortada. Ve bu risk göze alınamayacak kadar korkunç sonuçlar doğurabilecek bir risk.Mühendisliğin tanımı benim için insanların ve doğanın yararına olan şeylerin tasarlaması ve üretilmesidir.Verim de ,bu maddeyi çiğnediği müddetçe benim için verim değildir.Kaldı ki ekonomik bağımsızlık konusu nükleere gelene kadar milyon tane düzeltilebilecek yanlış politika var ülkemizde :)
Enerji ihtiyacıysa sizi bilmiyorum ama ben hiçbir yerde okuduğum verilere tam anlamıyla inanamıyorum artık,gerçekten şu an ki kaynaklar yeterli mi değil mi kesin birşey söyleyemiyorum.Ama yetersiz dahi olsa neden başka hangi kaynaklardan enerji elde edebilirizi tartışmıyoruz, arge yapmaya çalışmıyoruz da hemen en risklisini seçmeye çalışıyoruz orasını da anlamış değilim.

''Aynı anda hem savaşa hazırlanıp, hem de savaşı önleyemezsiniz.''albert einstein ,son olarak bu da nükleeri askeri güç olarak görenler için gelsin :)
 
Son düzenleme:
Yukarı Alt