Yeni kitap özetim Serenad kitap özeti hakkında olacak. Zülfü Livaneli’nin yazmış olduğu Seranad adlı bu roman, Maximillian Wagner adındaki hukuk profesörünün, kurtuluş için bir zamanlar kaçtığı İstanbul’a, yeniden gelmesiyle birlikte İstanbul Üniversitesi tarafından görevlendirilmiş Maya’nın başından geçen olayların anlatıldığı bir romandır.
Zülfü Livaneli’nin bugüne kadar çıkardığı en iyi kitaplardan biri olarak kabul edilen Serenad, altyapısının tarihi bilgilerle dolu olmasıyla göndermelerine açık açık yer vermiş ve siyasilerin kendisine verebilecekleri zarardan endişe duymamıştır. Fakat iktidar mücadelelerindeki tehlikeyi görmemiş de değildir. Zaten Serenad’ta tam olarak iktidarın pençesini yemiş aşıkların, acılar içinde olan hayatlarını iktidarın nasıl değiştirdiğini görünce okuyucu hayrete düşmekten kendini alıkoyamaz. Zira Livaneli’nin olayları aktarırken sunduğu perspektife bakarak bu konularda epeyce tecrübeli olduğunu söylenebilir.
Serenad kitabı gerçek konulara dayanan bir roman olmasıyla okuyucuları acı gerçeklerle karşı karşıya getiriyor. Tarihin göründüğü gibi olmadığını, içerisindeki acıları, iki yüzlülükleri yazıyor. Fakat gündemde kendine fazlaca yer bulamayan tarihi olayları da gündeme getirerek yorum yapması; toplumun ve ülkenin değişen yapısını analiz ettiğini, çözüme giden yolda bu analizleri de kullandığı görülür.
Zülfü Livaneli’nin bu eserinde oldukça anlaşılır ve sadece bir dil kullandığını okuyucu rahatlıkla görebilir. Siyasi içerikli romanların bu anlayışı gütmeleri sıkça görünen bir teknik olsa da kitabın akışına hiçbir şekilde zarar vermediği görülebilir.
Karakterlerin yoğunluğu ve kitaba yön verişleri noktasında, kitabın başarılı olduğunu daha da kanıtlar hale geliyor. Okuyucuya kattıklarıyla eleştirel düşünceyi destekleyen bu kitap, okuyucunun bilinç düzeyini aktifleştirmektedir.
Zülfü Livaneli’nin tarihi gerçekleriyle sorguladığı topluma bir nevi hatırlatmalarda da bulunuyor. Unutkanlığın doğasını edebiyat ile sarsmayı düşünürken de zayıf olduğunun epeyce farkındadır.
İnsanın merkeze alındığını görüyor olmamızla birlikte insan yaşamanın yolu açıyor. Fakat karşımıza insanlara ait olamayacak biçimde çıkan kötü karakterlerin insanlık dışı kararlarını da konu ediniyor.
“Düşünmekten daha önemlisinin itaat etmek olduğu öğretiliyordu. Adımları kadar sözleri, selamlaşmaları, düşünceleri de birbiriyle aynı olan insanlar yetiştirmekti amaç. Bu durumda, insanların özellikleri birbiriyle aynı olacağı için, herkese ancak omuzlarındaki ve kollarındaki işaret kadar değer veriliyordu. Bu makineye bir taraftan insan giriyor, öteki taraftan asker çıkıyordu.”