Bu makalemde biraz karmaşık ama aynı zamanda insanların hep merak ettiği konulardan biri olan zaman ve zaman neden ileri doğru akar konularını ele almayı düşündüm. Zaman dediğimiz şey aslında nedir? Fizikte zaman nedir? Sanırım bunu tanımlamak diğer kavramlara göre oldukça farklı olacak. Brian Greene’nin dediği gibi: ‘‘Zamanın soyut bir tanımını yapmak zordur; bu tür tutumlar genellikle eninde sonunda zaman sözcüğünü kullanmak zorunda kalır ya da sırf bundan kaçınmak için dili çarpıtır. Böyle bir yol izlemektense, pragmatik bir bakış açısı benimseyip zamanı saatlerle ölçülen şey olarak tanımlayabiliriz. Ama bu sefer de tanım yükü saat sözcüğüne kayıyor. Bu noktada biraz gevşek tutum benimseyip saati hareket döngülerinin düzeni hiç değişmeyen bir aygıt olarak düşünebiliriz.
Zamanı saatimizin yaptığı döngüleri sayarak ölçeriz. Kol saati bu tanıma uyar, düzenli döngülerle hareket eden kolları vardır. Gerçekten de, seçilen olaylar arasında geçen zamanı saatin kollarının yaptığı döngüleri (ve bu döngülerin bölümlerini) sayarak ölçeriz. Hareket döngülerinin düzeni hiç değişmeyen ifadesi, örtük bir biçimde zaman kavramını içeriyor, çünkü düzen sözcüğü her döngünün tamamlanması için geçen sürenin eşit olduğunu ifade ediyor. Pratik bir bakış açısıyla bu sorunu, döngüsel hareketlerini bir döngüden diğerine hiçbir biçimde değişmeyecek şekilde tekrarlanmasını beklediğimiz, basit fiziksel bileşenlerinden saatler yaparak hallederiz. İleri geri sallanan sarkaçları olan saatler, tekrarlayan atomik süreçlere dayalı atom saatleri birer örnektir.’’
Uzun bir ‘‘zaman’’ kavramının tanımından sonra zamanın neden hep ileriye doğru (asimetrik) bir şekilde gittiğini açıklamaya çalışalım. Olayın özünü zaman ileri doğru akıyor çünkü entropi sürekli artıyor şeklinde açıklayabiliriz. Tabi bu kadarla kalmayıp entropinin ne olduğunu açıklayalım. Enropinin temel ve kabaca tanımı ‘‘bir sistemdeki düzensizlik ve rastgelelik’’ şeklindedir. Bir buz kalıbını oda sıcaklığına koyarsanız zamanla eriyip su olacağını o suyu bir kaba koyup ısıtırsak kaynayacağını gözlemleriz bunun tersi olmasını asla beklemezsiniz çünkü buz suya sonra da buhara dönüşürken molekülleri düzensizleşir yani entropisi artar.
Aynı şekilde evrenin de entropisi sürekli artmaktadır. 1929’da Edwin Hubble uzaktaki galaksilerin bizden giderek uzaklaştığını fark etti. 1990’lı yıllarda ise yapılan gözlemlerde evrenin aslında genişlemekle kalmayıp daha da hızlanarak genişlediği fark edildi. Galaksiler genişliyorsa bundan daha önceki zamanlarda birbirine daha yakın olmalıydı yani bundan yıllar önce evrenin entropisi daha düşüktü bu da big bang teorisine kadar götürür bizi ki büyük patlama sırasında bütün evrenin ceviz kabuğu büyüklüğünde olduğu varsayılır. Daha sonra yıldızlar galaksiler oluşur ve bu galaksiler de birbirinden giderek uzaklaşır (neden evrenin entropisi büyük patlama zamanında yani bundan yaklaşık 14 milyar yıl önce daha düşüktü? Diye soracak olursanız bunun sebebini fizikçilerde tam olarak bilmiyor ve bu durum fizikçileri başka bir fikre çoklu evrenler fikrine yöneltiyor ki bu apayrı bir konu) sonuç olarak evrenin entropisi sürekli olarak artar. Önce doğarsınız sonra büyür gelişir ve ölürsünüz çünkü sebebi artan entropi yüzündendir. Kısacası zamanı ileri doğru ittiren şey entropidir.