Bir önceki yazımızda Young’ın çift yarık deneyinin ilk sonuçlarının insan hayatına uyarlamasını yapmış ve bu deneyde elde edilen neticelerin doğa üstü kavramlar ile nasıl bağdaştırılabileceği hakkında fikir vermiştik. Bu yazımızda ise Young deneyinin son aşaması olan elektron tabancasından gönderilen elektronların hangi yarıktan geçtiğini anlamak üzere yarıklara yerleştirilen gözlemci (dedektör) ve elektronun arasındaki ilişkinin insan hayatına uyarlamasından bahsedeceğiz.
Hatırlayacağınız üzere bir önceki yazımızı şu kanı ile tamamlamıştık; elektron tabancasından gönderilen elektronlar her ne kadar daha önce parçacık modeline uygun hareket etmiş olsalar da bu deneyde iki yarıktan aynı anda ve tek bütün halinde geçerek ekranda girişim deseni oluştururlar. Yani elektronlar dalga modeline uygun hareket etmişlerdir.
Bu teorinin üzerine konu ile alakalı ilgililer, bahsi geçen elektronların hangi yarığı tercih ettiğini anlamak üzere her iki yarığa da birer dedektör yerleştirmişler ve muazzam bir biçimde, her atımda yalnızca bir elektron göndermek üzere ayarlanmış elektron tabancasından teker teker elektron atarak deneyin son kısmına başlamışlardır. Deneyin bir önceki kısmında (dedektör olmadan yapılan deneyde) aynı anda iki yarıktan geçen elektronlar, dedektörler yerleştirildikten sonra çok ilginç bir şekilde tıpkı bir silahtan ateşlenen mermilerin bu iki yarıktan yalnızca herhangi bir tanesinden geçebileceği gibi bir tek yarıktan geçmiş ve girişim deseni oluşturmayarak parçacık özelliği göstermişlerdir.
Deneyin biraz daha detayına indiğimizde ise bizleri kelimenin tam manası ile zihnimizden vuracak sonuçlar elde edilmiştir. Dedektörler yerleştirildiğinde elektronların parçacık özelliği gösterdiğini gören ilgililerin aklına şu can alıcı soru gelmiştir: ‘Eğer biz dedektörü kaldırmazsak ama fişini çekersek elde ettiğimiz sonuç aynı olur mu?’. Bu sorunun üzerine ilgililer dedektörleri yerinde bırakarak fişini çekmiş ve deaktif etmişlerdir. Daha sonra aynı yöntemle deney tekrarlanınca bitmek bilmeyen şaşkınlıklar zincirinde araştırmacıların suratına bir tokat gibi patlayan başka bir sonuç daha elde edilmiştir. Bu sefer de elektronlar tıpkı ilk deneydeki gibi dalga özelliği göstererek gözlem ekranında girişim deseni oluşturmuşlardır.
İşi biraz daha fantastik hale getirmeye çalışan araştırmacılar bu sefer de dedektörleri tekrar fişe takıp onları analiz yapamayacak şekilde bantlamışlardır. Fakat elde edilen sonuç bir kez daha aynıdır ve elektronlar tekrar dalga özelliği göstererek girişim deseni oluşturmuşlardır.
Peki, elde edilen bu ilginç sonuçlar bizlere neyi veya neleri çağrıştırmalı şimdi de biraz bunların üzerinde duralım. Çıkarım yapılması gereken ilk sonuç şu olmalıdır: Atom ve atom altı parçacıklar dahil yeryüzünde ister nano ister mega boyutta olsun herbir varlık, madde, cisim etkileşim halinde. Birbirlerinden haberleri var. Hiç düşündünüz mü Telepati denilen kavramda birini düşündüğünüzde o kişiden size aniden bir mesaj nasıl geliyor, sizi neden tam da siz onu düşünürken arıyor veya sokakta aniden karşınıza çıkıyor? Siz onun farkında olmasaydınız, mental olarak o kişi ile etkileşim halinde olmasaydınız, o zat yine de sizinle iletişime geçer miydi? veya sokakta karşılaşır mıydınız?
Peki ya, deneyde tek bir yarığa dedektör yerleştirildiğinde elektronların diğer yarığı tercih ettiği gibi bizlerdeki özgürlük (bir manada takip edilmeme, izlenmek istememe) ısrarı sizce neye bağlı? Her varlık özgür olmak ister, dilediği gibi hareket etmek ister, dilediği yere ulaşmak ister, dilemediği yerden de uzaklaşmak. Fakat, bu istekler ancak bizlere gösterilen, bizleri sınırlayan bir çerçeve içerisinde gerçekleşebilir. Tıpkı deneydeki gibi, eğer iki yarıktan herhangi birine yönelinmez de elektronlar daha farklı bir yolu takip etmeye çalışırsa gözlem duvarına ulaşamadan yok olacaktır, fakat eğer önü açık olan yollardan herhangi birini tercih edecek olurlarsa istenilen sonucun elde edilmesine temel sağlayacaklardır.
Peki ilk kez gördüğümüz birine karşı olumlu/olumsuz duruşumuz neye bağlı? Birini ilk kez gördüğümüzde ondan hoşlanmamamızın sebebi, o kişinin vücudundaki elektron yükü miktarının bizimkinden fazla olup, bu kişinin etrafa negatif etki yayması olabilir mi? Peki, bizler atom altı parçacıkları görebilecek mikroskobik özellikteki gözlere sahip olmadığımıza göre, bu hoşlanmadığımız kişideki elektron miktarının fazla olduğu kanısına nasıl varabiliriz? Kendi bedenimizdeki elektronların o kişideki elektronlar ile olan simultane etkileşiminden olabilir mi? Vel hasılı kelam, bilime yalnızca kağıt üzerinden bakmamak gerekir. Her sebebin bir sonuç doğuracağını bilen bizlerin, bilimi yalnızca kitaplara bağlı olarak değil, etrafımızdaki gerçekleri de hesaba katarak öğrenmemiz gerekir.
Son olarak, bu sitenin çoğunluğunu üniversiteye yeni başlayan, başlamak üzere hazırlanan veya eğitimi devam eden bir kitle oluşturduğu için şunları söylemekte fayda görüyorum. Bir mühendis geniş düşünür, istediğini elde edebileceği yolları tercih eder ve sonuç olarak istediği neticeye ulaşır. Birilerinin sizi başka yönlere itmesi belki de deneydeki yarıkların dışında kalan katı alana yönelip, yok olmanıza neden olacaktır. Bu yüzden, tıpkı atomlar gibi sizleri yönlendirmeye çalışanlardan tamamen kopmadan, etkileşim halinde kalıp kendi yolunuzu kendiniz çizin.