Bu yazımızda ülkemizde hali hazırda bulunan ve gelişen teknoloji ile yelpazesi genişleyen iş alanlarında çekilen bazı problemlerden bahsedeceğiz. Herkesin bildiği üzere, Dünya üzerinde teknolojiye genel manada yön veren iki kısım bulunmakta; Amerika ve Avrupa. Tarih boyunca birbirini taklit etmekten kaçınmış, belki içerisinde bulundukları yarıştan belki de birbirlerine olan nefret ve kinlerinden dolayı teknolojik manada mümkün olduğunca farklı metotlar seçmiş iki kıta. En basit örnek olarak, Amerika ve onun legal/illegal himayesi altında olan ülkeler üç dişli priz kullanırken, Avrupa ve onun himayesi altında olan ülkeler iki dişli priz kullanmayı tercih etmiştir.
Örneğin, Amerika bazı bilimsel ve jeolojik yapıları değerlendirerek araç direksiyonunu sol tarafa koymuş ve kendisine bağımlı olan ülkelere de araba kullanmayı bu şekilde şart koşmuştur. Öte yandan, İngiltere Avrupa ülkeleri arasında sivrilerek kendilerince ortaya koydukları bilimsel efor ve jeolojik araştırmalarla direksiyonun sağ tarafta olmasına karar vermiştir. Yani her alanda karşı karşıya gelen bu iki kıtanın en büyük ortak alanı kullandıkları dilin aynı olması. Sonuç olarak, bu dilin yıllar içinde evrensel dil olarak kabul edilmesi ve aynı zamanda bilimin de dilinin ‘İngilizce’ olmasına karar verilmesi birçok ülkenin bilim diline de büyük ölçüde etki etmiştir.
Bu bağlamda, günümüzde hemen her alanda detaylı olarak bir şeyler araştırdığımızda veya bazı şeylerin çok temeline girmek istediğimizde kafamız kesinlikle ‘İngilizce Kayaları’na çarpacaktır. Yani, günümüzde kendi dilimizde her konuyu muazzam bir şekilde öğrenmek güç bir hal almıştır. Derslerde hocalarımız her ne kadar Türkçe konuşmaya çalışırsa çalışsın, bilim ile alakalı terimlerin önemli bir kısmı İngilizce olduğundan bizim öğreneceklerimiz de de Türkçe saflığını kaybedecektir.
Peki bu durumda Türk bilim severler ve geleceğin potansiyel bilim insanları olarak bizim yapmamız gereken şey nedir? İlk olarak, bilimin ortak dili olan İngilizceyi çok iyi bir şekilde öğrenmek. Eğer mümkün ise uygun telafuz biçimleri ile beraber öğrenmek. Daha sonra, araştırdığımız veya ilgilendiğimiz konular ile alakalı piyasada mevcut olan makaleleri ve diğer kaynakları mümkün olduğunca Türkçemize yakın bir biçimde çevirip kendi dilimize uyarlanmış geniş yelpazeli bir kaynakça oluşturmak. Bu şekilde bir atılım yaptığımızda, zamanla sürekli İngilizcesini telafuz ettiğimiz kelimelerin doğru Türkçe karşılıklarını bularak kullanımını yaygınlaştırabiliriz. Bu noktada, özellikle üniversiteye yeni başlayacak, hala gireceği bölüm konusunda emin olmayan arkadaşların akıllarındaki ilk soru ” Bu bölümde okursam iş bulabilir miyim?” değil, “Bu bölümü seçersem ülkeme nasıl katkıda bulunabilirim” olmalıdır.
Daha sonra tercih ettiğiniz bölümü tamamlayıp eğer imkanınız varsa Yüksek lisansınızı ileriye dönük bilgi ve teknolojileri öğrenip, kullanabileceğiniz alanlarda yapın. Sonuç olarak, maalesef teknolojinin gerisinde kaldığından, her şeyin piyasaya çok pahalı sunulduğu ülkemizin teknolojik alanda ilerlemesine katkıda bulunun.
Daha fazla Aziz Sancar’lar, İsmail Akbay’lar, Umut Yıldız‘lar ülkemizden gitmek zorunda kalmasın. Bilimi tıpkı Amerika ve Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, önce kendimiz daha sonra da Dünya için icra edelim. Eğer sistemin yanlışlığı konusunda net düşüncelere sahipsek, yermek yerine çözüm üretmeye çalışalım. Problem üretenler değil, her zaman probleme çözüm getirenler ve çözümün parçası olanlar takdir edilir.
TEKNOLOJİ İLE KALIN!