Fizik evrende gerçekleşen olayları açıklamaya yarayan bir bilim dalıdır. Fizik mi matematiğin içinden çıktı ya da matematik mi fiziğin içinden çıktı gibi sorular tavuk ve civciv sorusunun tıpatıp aynısıdır. Kendi şahsi görüşüm matematiğin fiziğin içinden çıktığı yönünde. Newton zamanına gittiğimizde bazı nesnelerin mekanik tasvirlerini açıklamak için hız ile zaman arasında denklemler kurulmaya başlanmıştır.
Bilimin gelişmesi ile biz matematikçilerin ortak çalışacağı cebir sayılar kuramı topoloji gibi konulardan bir tane daha eklenerek ki bu eklenen matematiksel fizik bilimi olmuştur. Matematiksel fizik işte tam da matematik ve fizik arasında ne tür ilişki olduğunu fiziksel yasaların matematiksel denklemler ya da tasvirlerle açıklanabileceğini ifade etmiştir. Zaten fizik ya da matematikten en az biriyle uğraşan bir insanın arada nasıl kuvvetli bir bağ olduğunu anlamıştır. Bunlardan en önemlileri uzay – matematik – fizik üçgenidir.
Evreni inceleme imkanı veren astronomi iyi derecede bir fizik ve matematiğin karışımıdır. Gök cisimlerinin incelemek ve yer tayini yapmak açısal momentum ile hesaplanan bir olaydır. Bu da matematik ile ortaya konulur. Birçok kez gezegenlere fırlatılan uzay mekiklerinin yine fiziksel denklemler içeren fırlatma mekanizması ile yapılmaktadır. Evrende başıboş dolaşan asteroid kuşaklarından kopan parçalar dünyaya zarar verip vermeyeceği ya da ne kadar yakından geçeceği gibi teknik bilgiler matematik ile hesaplanan konulardır. Peki başka bir gezegene dünyadan giden bir insanın kaç yaşında döneceği, kaç yıl geçeceği, kaç yıl sonra orada olacağı gibi bilgilerde matematik ile hesaplanmaktadır.
Genel Görelilik adı verilen teori ikiz insanların birisinin uzayda diğerinin ise dünyada kaldıklarında yıllar sonra uzaydan dönen insanın daha genç gözükeceği matematiğin açıklamasından başka bişey değildir. Zaten biz bunları söylemesek bile Galileo “Evrenin kitabı matematiktir. Evren matematik ile yazılmış bir kitaptır.” gibi güzel bir söz söyleyerek tüm bunlara açıklama getirmiştir. CERN gibi dünyaca ünlü araştırma merkezinde tanrı parçacığına ilişkin tüm öngürüler matematiksel hesaplamalardan kaynaklanmaktadır.
Astrofizikçiler galaksilerin fotoğraflarını çektiklerinde “Fibonacci dizilerinin” salyangoz kabuğu temsili resiminin aynısını görmüştür. Kulağımızda işitmeyi sağlayan salyangoz, samanyolu galaksinin kolları olan salyangoz kolları aynı biçimdedir ve bunlar Fibonacci salyangozundan başka bişey değildir. Dünyamızın kuzeyinde Aura ışıklarının oluşumu sonrası Bristol Üniversitesindeki araştırmacılar bu oluşan ışıkların denklemsel bir şekilde parladıklarını bularak önemli gelişim kaydetmişlerdir. Evrendeki matematik birçok makale dergilerinde kapak sayısı olmuş popüler bir konudur. Evrenin işleyişi fizik ve matematik kardeşliğinin bir sonucudur.
Evrenin Big Bang gibi bir patlamadan sonra oluştuğunu biliyoruz. Ya da sanıyoruz… İşte Dünyanın ilk kuruluşu ve günümüzdeki basınç dengesinde değişme sadece 1 kuadvindir. Bu da kalem ucunun milyonda biri… Şaşırtıcı! İnsanoğlu dünyayı parçalamak için son sürat devam ettikleri çalışmalar neticesindeki değişim matematik ile hesaplanmıştır. Uzay – Zaman gibi derin konular ya da Görelilik Kanunu, Çekim Kanunları birer fizik kanunu olmasına rağmen evren ile ilgili bir takım düşünceleri ortaya koymaya yardım etmektedir. Son yıllarda Kara Madde, Kara Delik gibi esrarengiz konular tartışılmaktadır. Bu maddelerin içinde zamanın boyutun ne olduğu fizik biliminin içinde bulunan matematiksel kanunlarla hesaplanmaktadır. İşte tüm bunlar bizi matematik ve evren arasındaki bir ilişkiye götüren kumsaldaki bir kum tanesi… Son olarak bilim dünyasının evrendeki çok boyutluluk ile ilgili sorusu matematikçiler tarafından araştırılıyor. Özellikle yazının başında da açıkladığım gibi matematiksel fizikle uğraşan bilim insanlarına büyük görev düşmektedir.