Günümüzdeki modern iş güvenliği 19. Yüz yılda gelişen sanayi devrimiyle, İtalyan Doktor Ramazzini’nin “hastalara hastalıklarına bakmadan önce ne iş yaptıklarını sorun” cümlesiyle başladığı kabul edilir. Ülkemizde ise birçok aşamalardan sonra ilk kez 1961 de 931 nolu yasayla 50 ve üzerinde çalışanı olan sanayilerde zorunlu kılındı. Ardından AB uyum aşamalarından dolayı 2012 de çıkan 6331 nolu yasayla her yerde zorunlu kılındı. Elbette bu kavrama alışık olmayan Türkiye Cumhuriyetinde birçok problem ortaya çıkmaya başladı. Bu yazımızda İş Sağlığı ve Güvenliği konusunun devlet nezdindeki sıkıntılarına değineceğim.
Her ne kadar geç ve sıkıntılı gelmiş olsada 2012 de çıkan yasayla İş Sağlığı ve Güvenliği ülkemize giriş yapmış bulunmaktadır. Tabi bu durum firmalar açısında sıkıntılı bir hal aldığı su götürmez gerçektir. Öncelikle ülkede işler nasıl ilerliyor ona bir bakalım.
Devlet sektörleri 3 kısma ayırmıştır.
1. Çok tehlikeli (İnşaat, Maden, Tersane vb.)
Bu sektördeki firmalar işe başlamadan İSG hizmetini almak zorundadır. Aksi durumda resmi olarak işe başlayamazlar.
2. Tehlikeli Sınıf (Plastikçiler, Metal sektörü vb.)
Bu sektördekiler ya denetim sonrası ya da işin iç yüzüyle işverenler korkutulursa bu hizmeti alırlar.
3. Az Tehlikeli Sınıf (Tekstil, Kafeler, Ofisler vb.)
Çok nadir olarak sektöre girerler. Genellikle tekstil sektöründekiler (50 ve üzeri çalışanı olma şartı mevcuttur) daha çok bu hizmeti alırlar.
Şimdi gelelim bu sektördeki sıkıntıların devlet meselesine;
Teftişlerin yetersiz olması:
Elbette birçok nedeni vardır bu durumun. Fakat ülke içerisinde teftişlerin yetersiz olması birçok firmanın İSG konusunda ciddi zafiyetler göstermesine neden olmaktadır. Bu zafiyet ise ülkede sürekli kaza ve ölümleri beraberinde getirmesine sebebiyet vermektedir. Devlet bunu bir yasayla tamamlamaya çalışmıştır. Bu da ikinci sorunu ortaya çıkarıyor.
İSG uzamalarının günah keçisi olarak seçilmiş olması
İş Güvenliği Yönetmeliklerinde İSG uzmanlarının görev ve sorumluluklarında iki önemli madde vardır. Bunlardan bir tanesi; İş güvenliği uzmanı iş yerindeki var olan uygunsuzlukları tespit etmek ve işverene bildirmekle yükümlüdür. Bu olması gerekendir. Fakat diğer madde işleri biz uzmanlar konusunda sıkıntıya sokmaktadır. Bu da bir iş güvenliği uzmanı önlem alınmayan bir uygunsuzluk tespitinde bunu bakanlığa bildirmekle yükümlü olmasıdır. Bu durumda bir diğer meseleyi ortaya çıkarmaktadır.
Yapılan şikayetlerde isimsiz bildirim yapılamaması
Bir iş güvenliği uzmanı bakanlığa bildirim yaptığı zaman öncelikle bütün bilgiler istenir. Gelen müfettişlerin ise ilk söyledikleri cümle “İş Güvenliği Uzmanınız tarafından yapılan şikayet üzerine gelmiş bulunmaktayız.”
Bu cümlenin ne demek olduğunu az çok anlaşılır olduğunu düşünüyorum. Bu durumu devlet İSG uzmanını korumak için şöyle bir yasa çıkardı. Bir İSG uzmanı bildirim yaptığı için işten çıkarılırsa işveren uzmana 1 yıllık maaşı kadar tazminat ödemek zorundadır. Fakat işler görüldüğü gibi olmaz. Bu işin açıklığı şudur. Genel olarak İSG uzmanları OSGB bünyesinde çalışır. Bir işveren İSG uzmanından memnun değilse veya bakanlık bildirimi yapılmışsa firma OSGB ile sözleşmesini fesih eder. Birkaç zaman sonra o personel performans yetersizliği nedeniyle işten çıkartılır. Buna en büyük sebep ise OSGB’lerin her ne kadar bakanlığa bağlı birimler olarak görev yapsada aslında ticaret merkezi olmaları ve müşteri bazlı çalışmalarıdır.
Bir iş güvenliği uzmanı ise böyle bir durumda iki yolla karşı karşıya kalır. Ya işinden olma pahasına şikayette bulunacak ya da işinden olmamak için hapsi göze alacak. Bununla beraber devlette biz İSG uzmanları arasında sürekli tartışma konusu olan bir sorunun konuşmasını getiriyor.
Devletin özeldeki İSG birimi dışında kendi İSG biriminin olmaması (Avrupa sistemi)
Benimde olmasını savunduğum sistemlerden bir tanesidir. Devletin yukarıda belirttiğim konularda bize destek çıkacak ve işverenlerin kesinlikle dokunamayacağı, laf geçiremeyeceği bir birimin oluşturulmasıdır. Bu birim sayesinde firmalar her daim devletin etkisini üzerinde hissederek bizim söylediklerimiz ister istemez yapma durumunda kalacaklar.
Bu problemler daha artırılabilir. Fakat bunlara çözüm bulamamak ülkede gerçekleşen ( özellikle büyük şehir dışında) iş kazaları ve ölümlerine sonuç bulunamayacak hatta giderek artacaktır. Bu konuda sadece devlet suçlu değildir. İşçi ve biz İSG uzmanları da bu konuda hatalıyızdır. Bunları ise diğer yazılarımda değineceğim.