Ana Sayfaİnşaat MühendisliğiTürkiye'nin Deprem Gerçeği Işığında İş Sağlığı ve Güvenliği

Türkiye’nin Deprem Gerçeği Işığında İş Sağlığı ve Güvenliği

24 Ocak 2020’de Elazığ’da Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ölçümlerine göre 6.6 büyüklüğünde meydana gelen deprem sonrasında 41 kişi hayatını kaybetti 1607 kişi ise yaralandı. Depremin merkez üssünün yaşam alanlarından uzak bir bölgede bulunması ortaya çıkacak hasarında en aza inmesini sağladı.

Bilindiği üzere ülkemizde Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi fay hatlarının en yoğun olarak bulunduğu bölgelerin başında geliyor. Bu bölgelerde yer alan şehirlerin ise bir çoğu 1. derece deprem kuşağında bulunuyor. Deprem uzmanlarına göre depremin ne zaman gerçekleşeceğini önceden tahmin etmek mümkün değil. Bu noktadaki AR-GE faaliyetleri hala devam ediyor olsada depremi önceden tespit edebilecek herhangi bir cihaz yada sensör hâlâ geliştirilebilmiş değil. Dolayısıyla bu durum her an deprem olacakmış gibi yaşamamız gerektiğini ortaya çıkarıyor.

Gelin, öncelikle hep birlikte depremlerin sıklıkla gerçekleşmekte olduğu ülkemizde hangi şiddet ve büyüklükteki depremin ne gibi etkileri olduğuna bir göz atalım.

Deprem Büyüklük ve şiddet

Gerçekleşecek 5.0 üzerindeki şiddet ve büyüklükteki depremlerin hem insanlar arasında panik yaratacağı, hemde oluşacak yıkımlar sebebiyle can ve mal kayıplarına sebebiyet vereceği görülmektedir. Oluşabilecek depremlerden korunmanın tek yolu ise öncesinde alınacak önlemler ile sağlanmaktadır. Bu noktada ülkemizde Avrupa Birliğine uyum yasaları kapsamında çıkarılan ve doğrudan işyerlerini ilgilendiren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile bu kanun kapsamında çıkarılan Genelge, Tebliğ ve Yönetmelikler kapsamında gerekli tedbirlerin alınması yalnızca depreme özgü değil, diğer tüm doğal felaketler ve iş kazalarına karşı kalkan oluşturacaktır. Söz konusu kanun ile iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği’ne mevzuat noktasında zemin oluşturulmuştur. Fakat önemli olan zemin oluşturmak değil mevzuatın uygulanabilirliğini sağlanmasıdır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30/06/2012 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun temel amacı işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesidir. Bu kapsamda söz konusu kanun iş kazaları, meslek hastalığı ve diğer afetlerden korunmak üzere çeşitli maddelerle donatılmıştır. Kanun kapsamında kamu dışında faaliyet gösteren ve tehlike sınıfına bakılmaksızın tüm işyerlerinde İş Güvenliği Uzmanı görevlendirme zorunluluğu bulunmakta olup kamu kurumlarında ise bu zorunluluk 01/07/2020 tarihine ertelenmiştir. Bu tarih itibariyle ise tüm kamu kurumları zorunlu olarak İş Güvenliği Uzmanı görevlendirmek zorunda kalacaklardır. Kamu Kurumları diğer sektörlere örnek teşkil ediyor olmaları sebebiyle İş Sağlığı ve Güvenliğinde öncü olmalı ve Güvenlik Kültürünü başta çalışanları olmak üzere kendilerinden hizmet alan vatandaşlarada yaymalıdır. Belirtmiş olduğumuz zorunluluğun başlayacağı 01/07/2020 tarihi çeşitli Kamu Kurumları tarafından İş Güvenliği Uzmanı görevlendirilmesi zorunluluğu bulunmadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Fakat halen yürürlükte olan 6331 sayılı Kanun’da iş yeri tehlike sınıfının belirlenmesi, risk değerlendirmesinin yapılması, çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmesi, çalışanların sağlık gözetimine tabi tutulması, acil durum planlarının oluşturulması, iş yerinde çalışan temsilcisinin belirlenmesi, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu oluşturulması ve diğer maddelerinin yerine getirilmesi tüm kamu kurumları için zorunlu olarak bulunmakta olup, söz konusu yükümlülükleri yerine getirmeyen kamu kurumları ağır idari para cezalarına maruz kalacak ve söz konusu cezalar yükümlülüğün uygulanmasını sağlamayan kurumun üst düzey amirine rücu ettirilecektir. Örneğin çalışanlara verilecek eğitimde İş Güvenliği Uzmanı bulunmak zorundadır. Bu eğitim doğrudan İş Güvenliği Uzmanı ve İş yeri Hekimi tarafından verilmektedir. Dolayısıyla İş Güvenliği Uzmanı olmadan bu eğitimin verilmesi mümkün değildir. Bu haliyle söz konusu tarihten önce kamu kurumlarının İş Güvenliği Uzmanı görevlendirmiş olmaları gerekmektedir.

İş Güvenliği işyerlerinde, binalarda, evlerde, okullarda ve yaşam faaliyetlerinin sürdürüldüğü her yerde bulunmalıdır. Bu haliyle İş Güvenliği bir kültür meselesidir. Öyle ki bu kültür literatürde kendine “İş Güvenliği Kültürü” olarak yer edinmiştir. Bu sebeple İş Güvenliği işçi, işveren, birey ve devlet tarafından benimsenip uygulanarak ilerleme kaydedebilecektir. İş yerlerinde görev yapmakta olan tüm çalışanların, yönetim kademesinden başlamak üzere ara yöneticiler ve çalışanlarıyla birlikte İş Sağlığı ve Güvenliğinin önemine inanması bu kapsamda oluşturulan politikalara güvenerek uyması kurumsal seviyenin ilerlemesinde kilit noktadır. İş yeri yönetiminin uygulaması ile başlayan bu çalışmalar tehlike sınıfı ve hizmet alanına bakılmaksızın iş yerindeki tüm çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliğini bir davranış biçimi haline getirene kadar devam ettirilmeli ve ulaşılan seviye sürekli iyileştirilerek sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı oluşturulmalıdır.

Kanun içeriği ve uygulama sürecine kısaca değindikten sonra ülkemizdeki deprem gerçeği ile İş Sağlığı ve Güvenliği’nin gerekliliklerine gelin birlikte göz atalım. Burada sizlere deprem sırasında veya sonrasında yapılacakları tek tek anlatmayacağım. Çünkü bunları sürekli televizyon programlarında, konferanslarda ve hayatın içerisinde duyuyoruz ve biliyoruz. Sizlere bulunduğunuz mekanı, evi veya iş yerini güvenli hale getirmekten bahsedeceğim.

İlk olarak evlerimizden başlayalım. İlk olarak binalar için alanında uzman mühendisler tarafından deprem dayanıklılık testi yaptırılmalıdır. Bu en önemli unsurlardan birisidir. Oturduğumuz binanın ne kadar sağlam olduğunun tespiti ancak bu şekilde mümkün olmaktadır. Sonucun olumlu çıkmasına müteakip ise ev içerisinde yer alan kitaplıklar, elbise dolapları, mutfak dolapları ve çalışma masaları yakınında bulunan duvarlara sabitlenmeli ve olası sarsıntıda sallanmaları engellenmelidir. Sabitleme imkanı bulunmayan eşyalardan vazgeçilmeli ve bu eşyalar atılmalıdır. Yangın merdivelenleri ve tahliye yollarına kesinlikle herhangi bir eşya bırakılmamalı ve bu yolların daima açık kalması sağlanmaldır. Mutlaka deprem anında elektrik ve doğalgaz sistemlerini devre dışı bırakacak entegre devre sistemleri satın alınıp kurulumu yaptırılmalıdır. Duvarlara resim çerçeveleri, cam vs. gibi eşyalar tamamıyla sabitlenerek monte edilmelidir. Çerçeveler içerisinde cam yerine plastik malzeme tercih edilmelidir.

İş Güvenliği faaliyetleri kanuna bağlı kalarak yalnızca işyerleri ile sınırlı kalmamalıdır. Örneğin apartmanlarda dairelerin balkonlarına herhangi bir sabitleme yapmadan gelişigüzel bıraktıkları çiçek saksıları, binaların kolonları üzerinde yapılan tadilatlar, yangın merdivenlerin amaç dışı kullanımı, asansörlerin güvenlik etiketlerinin sökülmesi, asansör periyodik bakımlarının takip edilmesi, bina içerisindeki yangın tüplerinin son kullanma tarihleri, doğalgaz nakil sisteminin periyodik kontrolleri, kalorifer kazanlarının bakımları ve bireysel kombili evlerde kombilerin periyodik bakımlarının gerçekleştirilmesi, dairelerin içerisindeki ahşap ve sair dolapların sabitlenmesinin sağlanması, binalarda paratoner sistemlerinin faaliyetleri ve sayamayacağımız bir çok noktadaki denetimler zamanında yerine getirilmeli ve bina yöneticileri başta olmak üzere bina sakinleri tarafından kontrol edilmelidir.

Evlerimizde olduğu gibi işyerlerimizin de depreme dayanıklılığı noktasında deprem dayanıklılık testi mutlaka yaptırılmalıdır. Bir çalışan olarak iş yerinde İş Güvenliği Uzmanı görevlendirilmesi talep edilmeli ve tatbikatların kağıt üzerinde değil, bire bir işin ehli İş Güvenliği Uzmanı aracılığıyla yapılması istenilmelidir. İşyerlerinde en tehlikeli eşyalar duvarlara sabitlenmemiş cam çerçevelerdir. Bunlar bir ilan panosu veya resim olabilir. İş güvenliği açısından en uygunu çerçevelerin plastik seçilmesidir. Cam seçimi sarsıntıda kırılacak ve daha büyük zararlara yol açabilecektir. İşyerlerindeki tüm dolaplar mutlak suretle sabitlenmelidir. Bu hayati bir önem arz etmektedir. Hiç bir dolap ayırt edilmeksizin sabitlenmeli ve sabitlenmemiş bir biçimde hiç bir eşya bulundurulmamalıdır. Mümkünse masa üzerinde bulunan bilgisayar ve diğer eşyaların kaymasını önlemek için kaydırmaz çiftler ve çıkıntılar kullanılmalıdır.

Belkide burada kısaca değindiğimiz hususlarda yapılacak düzenlemeler olası bir doğal bir felakette bizlerin hayata tutunmasını sağlayacaktır. Ülkemizin konumu gereği depremler olmaktadır ve olmayada devam edecektir. Bilmeliyiz ki gerçekleşen depremler ve kaderleri insanların ölümlerine sebep olmamaktadır. Tedbirsizlik, deprem dayanıklılık testlerinin yaptırılmamış olması ve işin uzmanına zamanında danışılmaması insanların ölümlerine sebep olmaktadır.

Bu sebeplerle, başta deprem kuşağında bulunan şehirlerimizde yaşayan vatandaşlar olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında tüm binalar için deprem dayanıklılık testlerinin gerçekleştirilmesini, ülkemizde bir kez daha büyük şiddetli deprem görmemeyi ve her iş yerinde bir İş Güvenliği Uzmanı görevlendirilmesini umut ederek sizleri saygıyla selamlıyorum.

Hasan Basri Karakaya
Hasan Basri Karakaya
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden 2018 yılında mezun oldum. Aynı üniversitede, Fotovoltaik Sistemde Maksimum Güç Noktası Takibinde Kullanılan Optimizasyon Algoritmaları hakkındaki yüksek lisans tez çalışmamı 2021 yılında tamamladım . İş Güvenliği Uzmanı olmam sebebiyle İş Güvenliği mevzuatını yakından takip ediyorum. Saygılarımla.

1 Yorum

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?