Ana SayfaBilimTeknolojinin Gelişimi ve Günümüzde Kariyer Planlaması

Teknolojinin Gelişimi ve Günümüzde Kariyer Planlaması

Teknoloji ve inovasyonun inanılmaz hızlı ilerlediği tarihsel bir süreç içindeyiz. Sürecin ne kadar hızlı geliştiğini biraz daha iyi anlayabilmek için size günümüzde hayatımızın bir parçası, hatta parçadan da öte vazgeçilmezleri haline gelmiş birkaç teknolojik cihazın ve yapının, aslında çok da eskilere dayanmadığından bahsetmek istiyorum. 2019 yılından tam 35 sene öncesine 1984 yılına gittiğmizde, Martin Cooper Motorola Inc.’de çalışan başarılı bir mühendisken 1973 yılında aklına gelen fikirle tarihe adını yazdıracağının belki de farkında bile değildi.

Martin Cooper

Polislerin kullanımına yönelik telsiz üretimiyle ilgili çalışırken aklına gelen ilk cep telefonu fikriyle, 1973 yılında başlayan ve 10 yıllık bir sürecin ardından, 1984 yılında ilk cep telefonu Cooper’ın yönetiminde piyasa sunuldu. Çoğumuzun şu an cebimizde, çantamızda ya da masamızın üzerinde duran cep telefonlarından farklı olarak Cooper’ın ilk tasarladığı kişisel cep telefonu DynaTAC 8000X, piyasaya sürülmeden önce tam tamına 1.14 kilogram ağırlığında ve 25.3 santimetre uzunluğundaydı. Şarj edilmesi tam 10 saat sürüyordu ve telefon konuşması yapmak için bize tanıdığı süre ise yalnızca 20 dakikaydı.

DynaTAC 8000X

2018 yılında piyasaya çıkan iPhone XS ise 512 GB’a kadar arttırılabilir hafıza özelliğine, 177 gram ağırlık ve 143,6 milimetre uzunluğa sahip. İçinde bizimle iletişim kuran, bizi tanıyan neredeyse ailemizden biri sayacağımız yapay zekası ‘Siri’ ve benim size anlatmaya gerek duymadığım zaten bildiğiniz binlerce farklı özelliği de içinde barındırıyor. Martin Cooper şu an 90 yaşında (Allah uzun ömürler versin.) ve eminim ki 1973 yılında aklına gelen fikrin, 35 yılda kat ettiği yola o da hayretle bakıyordur.

Kişisel cep telefonlarımızın, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yaş otuz beş!, yolun yarısı eder.” dizesine pek aldanmadan bizi bile gömeceğinden hiç şüphemiz yok. Ama biz ondaki değişimin ne kadarını göreceğiz benim merak ettiğim nokta tam olarak ta bu. Tarih serüvenimizin bir diğer ayağına geçecek olursak, bu yazıyı mobil bir cihazdan (tabletleri de dahil ediyorum buna.) okumuyorsanız muhtemelen şu an bilgisayar başındasınız. Peki neredeyse her derdimize deva olan ve bizi dünyaya bağlayan bu cihazın ne kadarlık bir geçmişi var?

Altair 8800

Şimdi ise 44 yıl geriye ve yine Amerika Birleşik devletlerine gidiyoruz. Amerikalı doktor, girişimci ve mühendis olan Henry Edward Roberts kurucusu olduğu MITS (Micro Instrumentation and Telemetry Systems) isimli şirketin bünyesinde tarihin ilk “kişisel” bilgisayarı Altair 8800’ı üretmeyi başardı. Bilgisayarların icadının daha öncelere gittiğini bilsekte, Roberts’ın bilgisayarının başında “kişisel” etiketinin olması bizim onu kıstas almamızın asıl sebebi. Ve hiç şaşırtıcı değildir ki o dönemdeki bilgisayarlar da aynı cep telefonlarında olduğu gibi günümüzde kullandığımız bilgisayarlarla uzaktan yakından alakalı bir görüntü ve işleve sahip değildi.

Klavyesi, ekranı yada faresi yoktu, belleği yalnızca 256 byte idi. Ama Altair 8800, bilgisayarların üniversite laboratuvarlarının ve büyük araştırma kurumlarının dışında, evlerimize de girmesine öncü oldu. Altair 8800’a yazılım geliştirmek için bir dönem MITS’le çalışan Bill Gates ve Paul Allen’ın ‘akıl hocamız.’ diye nitelendirdiği Roberts 2010’da hayatını kaybetti ancak onun Altair’ından bu yana gelişen ve gelişmeye devam bilgisayar teknolojisinin, 44 yıl gibi bir sürede inanılmaz bir hızla ilerlemiş olması gözle görülür
bir gerçek.

ARPANET

Peki internetsiz bir bilgisayar günümüzde biz normal insanlar için ne kadar kullanışlı olurdu? Evlerimizin bulunmaz bir parçası haline gelir miydi? Neyse ki bu soruların cevabını merak etmemiz için bir sebep yok çünkü 1960’ların başında ortaya çıkan internet fikri ARPANET’le ile birlikte bir biçim ve amaç sahibi olmuş ve 1990’ların ortalarına kadar birçok insanın katkılarıyla bugün internet dediğimizde aklımızda canlanan yapının temelini oluşturmuştu. Birçok farklı kişi ve ülkenin ortak çalışmalarıyla ilerleme kat eden internetin tarihsel gelişimi, 60’lı yılların başlarına uzanır. Ancak halkın erişimine açık olan ve günümüzde internet dendiği zaman akla gelen yapı, 90’ların ortalarında hayat bulmuş gibi nitelendirilebilir. Bu nedenle internetinde yaklaşık 25-30 yıllık bir geçmişi olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyorum.

Tarihsel geçmişlerine değinmeye çalıştığım bu 3 vazgeçilmez teknolojik ürün belki de bizimle en iç içe olan ve en yakından tanıdıklarımızdı. Yaptığımız tarihsel yolculuklardaki kilit nokta ise sizin de anladığınız üzere, kimine göre göreceli olsa da tarihsel anlamda inanılmaz derecede geçmiş dönemlere gitmemiş olmamızdı. Teknolojinin gelişiminin yavaşladığı ya da hızlandığı dönemler Dünya tarihinde gözlemlenebilir ancak toplamda 40 yıllık bir süre içinde, gerçekten normal seyrinin üstünde bir hızla ilerliyor ve bu hız benim kanaatimce katlanarak artacak gibi gözüküyor.

Neredeyse her geçen yıl hayatımıza yeni bir teknolojik ürün ya da yenilik dahil oluyor ve biz de ona ayak uydurmaya çalışıyoruz. Sadece kişi bazında da değil bu gelişmeler, ülkeleri ve dünyanın bütününü etkileyen gelişmelere şahit oluyoruz. Uzaya gönderilen arabalar, tekrar kullanılmak üzere dikey iniş yapabilen uzay roketleri, bize ihtiyaç duymadan gidebilen otomobiller, 100 insanın yapabildiği işi saniyeler içinde yapabilen robotlar ve daha nice farklı teknolojiler. Hepsi Evimizde, işimizde, sokakta her yerde karşımıza çıkan ve alışmaya çalıştığımız şeyler haline geldi. Bir modifikasyon hatta adaptasyon süreci içinde olduğumuz yadsınamaz bir gerçek, peki ya gelecekte neler göreceğiz?

Gençlerimiz ve aileleri kariyer planlamalarını yaparken artık neleri ön planda tutacaklar? Ortaya çıkabilecek hem bilgi hem de parasal anlamda yatırım yapmanın karlı olacağı sektörler hangileri olacak? “Memur ol, devlete kapağı at evladım. ”Mantalitesini yıkmayı başardık. Peki daha hangi mantaliteleri aşmamız ve hangi kalıplardan kurtulmamız gerekiyor? Ülkemiz için konuşursak mühendislik denildiğinde artık akla Makine, Elektrik Elektronik ve Bilgisayar üçlüsünden farklı mühendisliklerinde gelmesi kesinlikle önem arz ediyor. Bu üç mühendisliğin önemi ve köklü mühendislik dalları oluşu kesinlikle tartışmaya kapalı bir konu, ancak gençlerimiz kariyerlerini planlarken onlara ne kadar fazla seçenek sunulursa, gerçekten severek yapacakları bir meslek seçmeleri de o kadar kolaylaşacaktır. İşe duyulan sevgi ve ilgi her zaman alınan verimle doğru orantıya sahiptir.

robot

Örnek vermek gerekirse günümüzde robot, yapay zeka, insansız gibi kelimeler günden güne artarak kulağımıza gelmeye başladı. İnsansız çalışan robot ve sistemlerin çağına doğru büyük bir hızla ilerliyoruz. Peki ülkemizde neden Mekatronik Mühendisliği dendiğinde bir soru yağmuru başlıyor? Ya da Yazılım Mühendisliği neden Bilgisayar Mühendisliğinin gölgesinde kalmış bir bölüm konumunda?

Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği bölümünün gelecekte ne kadar ciddi bir öneme sahip olacağının neden birçok kişi farkında değil? Bunlar benim kanaatimce yıkılması gereken olgulardan sadece birkaçı. Artık var olan olgulara ya da okul isimlerine göre değil, ‘Hamle Yapacak Sektörlere’ göre kariyer planlaması yapmak, ilerde hem ülkemiz adına başarılı bireyler yetişmesinde önemli olacak hem de ileri görüşlü bir hareketle, gençlerimizin iş hayatlarında edinecekleri yerlerini daha kolay bulmalarını sağlamış olacağız.

Ali Batuhan Dağaşan
Ali Batuhan Dağaşan
Mekatronik Mühendisi / İmalat Mühendisi ve yazar. İletişim: a.batuhandagasan.business@gmail.com

1 Yorum

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?