Sümer ve Mısırlılarda, standardize edilmiş şehir planlaması, su kanalizasyon tesisleri, ev inşaatı ile ağırlık ve diğer ölçülerin belirlendiği, Babil kenti yakınlarında da 1,2,4,8 vb. oranlarda artan ağırlık ölçüleri ile ondalık sisteme bölünmüş ölçü aletleri olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra Mezopotamyalıların, bugün de kullanılan kalıplarla seri olarak döktükleri kerpiçler, Sümerlerin çivi yazıları ve bunların yazıldığı plakalar, Babil’de M.Ö. 4000 yıllarında üretilen malların standart olması ve bunların üzerine konulan etiketleri, Mısır Piramitleri, M.Ö. 2000 yıllarında Hindistan’da kullanılan tuğlalar, M.Ö. 9. yüzyılda Filistin’de yapılmış çanak ve çömlekler, bunları ve bu gibi ilginç örnekler standartlaşma faaliyetlerinin çok eski yıllardan beri bilinçli bir şekilde uygulandığına işaret etmektedir.
İlk ölçü aletinin Mısır’da, eski adıyla Bega sistemiyle bulunan silindirik bir taşın M.Ö. 2000 yıllarında kullanıldığı, M.Ö. 2400-2350 yıllarında Babil Kralı Dungi’nin ağırlık ölçülerinin standartlarını tespit ettirerek asılların saklanıp kalibrasyon (ayar) çalışmalarına başlandığı Atina’da alışverişlerde kendi ölçü birimlerinin yanı sıra Pers ve Finike ölçülerinin kullanıldığı bilinmektedir.
Türkler, Anadolu toprakları üzerinde hükumet kurduklarında, her alanda bugün dahi önemli sayılacak uygarlık örnekleri vermişlerdir. Standart konusu da bunlar arasındadır. Yaklaşık 500 yıl önce Bursa, Edirne, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Çankırı, Aydın, Mardin, Karahisar, Musul, Rize, Amasya, İçel, Arapkir, Karaman ve daha pek çok yerin mahalli özelliklerine ve üretim çeşitlerine göre standart kuralları konulmuş ve ciddi olarak uygulanmıştır. 1502 Tarihli ve zamanın padişahı Sultan II.Beyazid Han tarafından çıkarılan “Kanunname-i İhtisabı Bursa” (Bursa Belediye Kanunu) bu gerçeği doğrulayan ve yazılı en eski belgedir. Bu belgede ürünlerin özellikleri, denetim ve satış koşulları, kalite ve maliyetlerine ilişkin bilgiler yer almaktadır.
Osmanlı imparatorluğunda esnaf örgütü olan Loncaların, standardizasyon ve tüketicilerin korunmaları konusunda önemli görevler üstlendiği görülmektedir. Bu kuruluşlar, gerek iş yerlerine kayıt zorunluluğu getirmeleri ve gerekse kayıtlı olan üyelerinin yetişmesi, çırak, kalfa ve ustalık belgesi almalarında düzenleyici rol oynamıştır. Bu kuruluşlar aynı zamanda müşterilerin aldatılmaması ve haksız kazanç elde edilmemesini konularında da çalışmalar yürütmüşlerdir.
Alıntı yapılan kitap: Kalite Kontrol ve Kalite Güvence Sistemleri – Seçkin Kitabevi – Prof.Dr. Orhan KÜÇÜK