Özet: Dünya’da kapitalist sistem büyüyüp güçlendikçe kıtalar, ülkeler, toplumlar ve insanlar arasındaki eşitsizlikler artmakta, buna bağlı olarak da ulusal ve uluslararası kuruluşlar bu eşitsizliklerin giderilmesi için birçok çalışmalar yapmaktadır. Buna rağmen gelinen nokta da halen günde binlerce çocuk temel ihtiyacı olan gıdaya ulaşamadıkları için ölüyor olması yapılan bu çalışmaların yetersizliğini ortaya koymaktadır. Eşitsizlik makasının giderek açıldığı kapitalist sistemde sosyal ilişkilerin sosyal ve ekonomik hayattaki artan öneminin kavranmasıyla ilişkiler ve etkilerinin araştırılması gerekliliği doğmuştur. Bu bağlamda özellikle son dönemlerde sosyal sermaye kavramı çok daha fazla değer kazanmıştır.
Bu çalışmamızda sosyal sermayenin bir parçası olan sosyal ağ ilişkileri kullanılarak kişilerin toplum içinde kendi menfaat ve çıkarlarını artırıp avantajlı konuma gelmesinin oluşturduğu sosyal eşitsizlik ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Sermaye, Sosyal Ağlar, Sosyal Eşitsizlik
Abstract
Inequality amongst landscapes, countries, nations and people increases whilst the capitalist system is growing and improving and therefore national and international organizations carry out various studies to eliminate those inequations. Nevertheless, the fact that thousands of children are still starving every day as they can not reach their basic requirements, the food; reveals the inefficacy of those studies. Within this capitalist system getting the difference between people bigger, as the increasing importance of social relations at social and economic life is absorbed, the requirement has been arisen for researching relations and their effects. In this context and especially in recent times, the concept of social capital has been more and more increased in value.
The purpose of this research is to handle social inequalities in the aspect of people using their social relations belonging to the social capital and getting the advantage of life whilst arising their benefits and profits.
Keywords: Social capital, Social network, Social Inequalities
Giriş
Sosyal eşitsizlik; yer yüzü ve yer altı kaynaklarının eşit olmayan dağılımını ifade eder. Örnek verecek olursak suya ulaşmak Avrupada yaşayan biri için çok basitken Afrikada yaşayan biri için adeta lüks konumundadır. Örneğe baktığımızda aslında su her iki birey içinde temel ihtiyaç konumundayken ulaşmak konusunda biri için sıradan bir eylemken biri için adeta lüksü ifade eder konumdadır. Bu durum bize eşitsizliğin ne derece ciddi boyutlarda olduğunu göstermektedir. Bu tür eşitsizliği hayatın her alnında görebiliriz sağlık,eğitim, ekonomi, iş hayatı ve sosyal yaşam gibi bir çok alanda görmek mümkün insanlar son dönemlerde bu tür dezavantajlı durumlardan kurtulmak için sosyal ağlarına müracat ederler.
Sosyal iletişim ağlarının toplumun sağlıklı bir şekilde devam etmesinde hayati bir değere sahip olması, sosyal sermaye kavramının ana fikrini oluşturmaktadır. Sosyal ağlar, bireylerin ve grupların verimliliğine doğrudan etki eden önemli mekanizmalardır. Modern toplumun önemsemediği, çoğunlukla küçümsediği ilişkiler, ağlar bir bakıma toplumları geleneksel dönemin değerlerini yeniden keşfetmeye ya da geleneksel dönemin modern dünyada yerine getireceği yeni fonksiyonları olabileceği gerçeğine ulaştırdı.
Sosyal sermaye kavramının tarihi çok daha eskiye dayanmakla birlikte, bu kavramın bilimsel olarak incelenmesine 90 yıllarda başlanmıştır. ilk çalışmalar sosyolojik açıdan ele alınmış ve tanımı daha çok sosyoloji bilimi cephesinden tartışılmıştır. Daha yakın zamanlarda ise, özellikle Putnam, Coleman, Bourdieu ve Fukuyama gibi önemli bilim adamları sosyal sermayenin iktisadi ve ekonomik yönünü ortaya çıkarmıştır.
Sosyal sermayenin ekonomideki rolü Dasgupta ve Serageldin (2000) ve Dünya Bankası Sosyal Sermaye girişiminin yaptığı çalışmalar ile geniş yankı uyandırmış ve dikkatleri üzerine çekmiştir. Bunun etkisiyle son dönemlerde sosyal sermayenin ekonomik yapı üzerindeki etkisiyle ilgili araştırma ve çalışmalarda artış meydana gelmiştir. Sosyal sermayenin ekonomik büyüme ve kalkınma (Knack and Keefer, 1997; Putnam, Leonardi and Nanetti, 1993), firmalar arasındaki bağlantılar (Fafchamps ve Minten, 2002) ve işgücü piyasası (Granovetter, 1995 [1974]); Montgomery, 1991; Lin 1999, 2001, ve 2008; Rebick, 2000; Lorenzini ve Giugni; 2012) ile ilgili yapılan bir çok çalışma bulunmaktadır.
Sosyal sermayenin mikro ve makro düzeyde ekonomik performans üzerinde önemli etkisi vardır. İktisatçılar, sosyal sermayenin mikroekonomik düzeyde piyasaların işlevselliğini ve istihdamı arttırarak ekonomik büyümeye katkıda bulunduğunu, makroekonomik düzeyde ise kurumların, yasal çerçevenin ve üretimin organizasyonunda kamunun aracılığıyla makroekonomik performansı desteklediğini ifade etmektedir (Grootaert, 1998:2). Sosyal sermayenin mikro düzeydeki faydaları, bilgi paylaşımı, koordinasyon ve ortak karar alma süreçleri üzerinde meydana getirdiği olumlu etkilerdir (Serageldin ve Grootaert, 2000:47).
Sosyal sermayenin sosyal ilişkiler, grup özellikleri, genel kurallar, girişkenlik, gönüllülük, sosyal bağlar ve güven unsurlarından meydana geldiğini belirtmektedir. Başka bir kaynağa göre sosyal sermayenin ögeleri güven, sosyal etkileşim şekilleri, sosyal ağlar, kurallar ve normlardır. Farklı kaynak ve yazarlara göre farklı unsurlar belirtilmiş olmakla beraber güven, normlar ve sosyal ağların bütün çalışmalarda ortak unsurlar olduğu ve sosyal sermayenin tanım ve belirlenmesinde anahtar rol oynadığı görülmektedir.
Bireyler sahip oldukları statüye uygun roller ve alışkanlıklarla davranışta bulunurlar. Günlük sosyal ritüellerin çoğu kanun ya da mevzuatla düzenlenen kurallarla yürütülmez. Bireyler günlük yaşamlarında selamlaşmaktan alışveriş sırasında pazarlık yapmaya kadar sayısız davranış biçiminde, düşünmedikleri birçok kabulle hareket ederler. Tüm bu davranış biçimlerinin sağlıklı bir iletişim ortamında gerçekleşmesi, aile ve arkadaşlık bağlarının kurulup devam etmesinin ardında, kimi zaman farkında bile olunmayan bir kavram yatmaktadır: Güven. Birinin diğer insanlara güvenmesi, diğer insanların onun temel değerlerini paylaştığına dair, temel ahlaki bir varsayım üzerinde şekillenir. Diğer kişiler onunla dinî ya da siyasi bakımdan aynı görüşleri paylaşmıyor olabilirler. Ancak temel bir düzeyde, gerekli olan iş birliğini yapmak için bireyler arasında ortak birtakım bağların bulunduğu argümanını herkes kabul eder.
Sosyal normlar bir topluluk ya da grup içinde uygun ya da uygun olmayan değerleri, inançları, tutumları ya da davranış şekillerini belirlemek ya da tanımlamak için kullanılan işaret ya da davranış kalıplarıdır. Örtük ya da açık şekilde olabilen sosyal normlar, uyum sağlamayan bireyler için toplumdan dışlanmaya kadar ağır şekilde sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, bireylerin diğerleriyle olan ilişkilerini düzenleyen geleneksel davranış kuralları olarak da tanımlanır.
En genel anlamıyla sosyal ağlar bireylerin akrabalık, komşuluk, arkadaşlık, iş gibi çeşitli sosyal ilişkiler nedeniyle karşılıklı bağımlılık, iletişim ve etkileşim içinde olduğu sosyal yapı olarak ifade edilebilir. Araştırmalar sosyal ağların, bireyler arası ilişkilerden küresel düzeye kadar etkili olduğunu ve problemlerin çözümünde, organizasyonların işlevinde, bireylerin hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynadığını ortaya koymaktadır. ‘Aracı (bridging) sosyal sermaye’ iş birlikleri, tanışıklık, farklı etnik gruplardan edinilen arkadaşlıklar gibi daha zayıf ve daha az yoğun sosyal bağlardan türemekte ve insanları kendilerinden çok farklı bir döngüde hareket eden daha uzaktaki tanıdıklara bağlamaktadır. Bu ağ yapısı içinde farklı çevrelerden gelen aktörler, kendi başlarına gerçekleştiremeyeceklerini düşündükleri şeyleri gerçekleştirmek için daha önceden herhangi bir ilişkilerinin olmadığı ağlara girmekte ve ortak eylemlerde bulunmaktadırlar. ‘Bağlantı kuran (linking) sosyal sermaye’ yaklaşımı ise politik seçkinler ile halk arasındaki ya da farklı sosyal sınıflardan bireyler arasındaki bağlar gibi sosyal statü ya da gücün farklı düzeylerinden kaynaklanmaktadır. Yani bir hiyerarşideki farklı düzeylerdeki farklı güç, statü ve refaha sahip bireyler ve gruplar arasındaki ilişkilere atıfta bulunur ve daha ziyade kurumsal bağlantıları içerir.
Sosyal sermayenin belirleyicileri yaş, cinsiyet, medeni durum, çocuk sayısı, yerleşim yeri ve büyüklüğü, eğitim, meslek sahibi olma, gelir düzeyi ve dinî inanç olarak sıralanabilir. İş hayatımıza baktığımızda özellikle gelişmekte olan ülkelerde iş arayan kişilerin çoğu arkadaşları ve aile yakınları vasıtasıyla iş buldukları görülmüştür. İş arayan kişiler sosyal statüleri, bireysel yetenekleri ve çevre dediğimiz sosyal ağları vasıtasıyla iş bulmaya çalışırlar. Aynı zamanda her hangi bir işte çalışan kişiler ise sosyal ilişkilerini kullanarak başarı ve statülerini yükseltmeye çalışırlar. Her ne kadar bireysel yetenekleriniz olsa da son dönemde sosyal ağ ilişkileriniz iyi değilse bu sizi iş hayatınızda dezavantajlı konuma getirebilir ve bu durum sosyal sermayenin iş hayatında ne kadar önemli ve etkin olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Amerikalı sosyolog James Coleman’a göre sosyal sermaye, daha geniş sosyal sistemler bağlamında insanlar arasında kurulan sosyal ilişkileri ve ağları ifade etmektedir (Coleman, 1998:98). Ona göre sosyal sermaye, sosyal yapıların bazı görünümlerini içeren ve bu yapı içinde yer alan aktörlerin, yani kişi ya da kurumların belirli faliyetlerini kolaylaştıran ortak özelliklere sahip çeşitli varlıklar türüdür (Coleman, 1998:98).
Bourdieu da sosyal sermayeyi bir bireyin ya da bir grubun kalıcı ve uzun ömürlü bir ilişkiler ağına, az ya da çok kurumsallaşmış karşılıklı bilme ya da tanınmalara sahip olması sayesinde elde ettiği mevcut ve potensiyel kaynakların toplamı olarak tanımlamaktadır (Bourdieu ve Wacquant, 1992:119).
Fukuyama sosyal sermayeyi insanlar arasında eşgüdümü ve iş birliğini teşvik eden ve samimiyetin hakim olduğu normlar birliği şeklinde tanımlamıştır (Fukuyama, 2000:42). Ona göre, sosyal sermaye bir toplumda ya da toplumun bazı parçalarında yaygınlık kazanan güven aracılığıyla ortaya çıkan bir yeterlilik olup, toplumun temel parçası aile ile ulus arasında yer alan çeşitli büyüklükte ki topluluklar tarafından oluşturulmaktadır (Fukuyama, 200:42).
Bu yazarların farklı tanımları incelendiğinde sosyal sermayenin farklı niteliklere sahip olduğu görülmüştür. Genel olarak literatürdeki çalışmalarda bu nitelikler; sosyal ağlar, güven, sosyal normlar, iletişim ve enfermasyon sosyal sermayenin unsurları olarak ele alınmıştır.
1) Sosyal Ağlar
Sosyal ağ; bireyler ve gruplar arasındaki iletişimi ifade eder. Bir başka tanıma göre ise sosyal ağlar bireyler ve grupların verimliliğini etkileyen değerler ve sosyal bağlantılardır. Sosyal ağlar, insanların fayda sağlayabileceği bağlantıların akışını kolaylaştırır. Sosyal ağların yoğunluğu ve genişliği bireylerin sosyal kaynaklara daha iyi ulaşabilmelerini etkiler (Lin, 1999:483). Yani ağların yoğunluğu ve çok olması kaynaklara ulaşımı kolaylaştırır ve bireysel faydanın artmasına yardımcı olur. Sosyal sermayenin özünü oluşturan ağlar insanların kendilerini en iyi şekilde ifade etmesine olanak tanır.
2) Güven
Güven korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusudur (Türk Dil Kurumu, 2012). Ekonomik anlamda güven iktisadi karar mercilerinin karşılıklı ilişkilerinde zarar görmeme konusunda hem fikir olmalarını ifade eder. İnsanlar arasındaki güven duygusu zamanla gelişecek bir olgudur. Güvene dayalı insan ilişkilerinde yalan ve istismar söz konusu olmaz ve sağlıklı ve sağlam ilişkiler kurulur. Güven ve çevre birbirinden ayrılamaz bir şekilde bağlantılıdır ve insanlar aile içinde, yakın arkadaşlar arasında, aynı meslektaşlar arasında ve kurum ile kuruluşlar gibi çok sayıdaki ortamlarda güven duygusunu yaşar (Fu, 2004:4). Güven duygusunun geliştiği bir toplumda örgütsel etkinlikler daha sağlıklı ve buna bağlı olarak örgütsel yenilikler de daha başarılı olabilecektir. Bunun tersine birbirine güvenmeyen insanların oluşturduğu örgütler, resmi kurallar ve düzenlemeler sistemi şeklinde olacaktır (Ergin, 2007:10).
3) Sosyal Normlar
Sosyal sermayenin diğer önemli bir boyutu olan sosyal normlar, sosyal hayatta insanların ve grupların tavır ve hareketlerini örgütleyen kuralları ve otoriteyi belirleyen standartlar olarak tanımlanmaktadır. Bunlar insanların ve grupların davranışlarını, tavırlarını ve hareketlerini yönlendiren ve toplumsal değerlerle örtüşen yazılı olmayan kural ve ilkelerdir. (Doruk, 2009:107) Sosyal normlar, grupların zaman içinde içselleştirdiği kural ve ilkeler olduğu için güven oluşumunu da hızlandırabilir. Bu nedenle normlar, grup ve toplumun sürekliliğini sağlayan önemli bir sosyal sermaye unsuru olarak değerlendirilebilir. Bazı araştırmacılar normları sosyal sermayeyi üreten bir unsuru olarak ele almaktadır (Holloway, 2008:25; Kombarakaran, 2002:14). Normlar bireylerin kişisel çıkarları doğrultusunda hareket etmesini önleyerek toplum çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini sağlar. Bundan dolayı normlar toplumun ayakta kalmasını sağlayan önemli bir sosyal sermaye unsuru olarak değerlendirilebilir.
4) İletişim ve Enformasyon
İletişim sosyal sermayenin oluşumunda kişi, aile, toplum ve kurumların başarılarını etkileyen en önemli faktördür. İletişim sosyal sermayenin düzeyini belirlemede etkin rol oynar ve sosyal sermayeyi oluşturan unsurlar arasındaki etkileşmi sağlayarak sosyal sermayenin etkinliğini artırır. İletişim toplumsal ağlar arasında enformasyon sağlayarak sosyal sermayenin gelişmesinde etkin rol oynar.
Sosyal Ağların Sosyal Eşitsizliğe Etkisi
Makalemizin bu bölümüne kadar sosyal eşitsizliğin tanımı, sosyal sermaye ve sosyal sermayenin unsurlarını ele alınmıştır. Makalemizin bu kısmında bir sosyal sermaye unsuru olan sosyal ağın, sosyal eşitsizliğe etkilerine değinilmiştir. Yukarıda da bir çok tanımda da bahsedildiği gibi sosyal sermaye, kişilerin ve grupların iletişim becerilerini ve sosyal ağlarını kullanarak çıkar ve menfaatlerini maksimize etme cabası olarak ifade edilmiştir. ‘‘Peki bu kişi ve gruplar sosyal ağlarını ve iletişim becerilerini kullanarak kendi menfaat ve faydalarını maksimize ederken başka kişi ve grupların bundan etkilenmesi söz konusu olabilir mi ?’’ bu sorunun cevabını geniş perspektifte ele alacak olursak bir işletme düşünelim ve bu işe talip iki kişi düşünelim A kişisi işletmede ki iş için tam donanımlı olsun B kişisi ise tam olmasada o işi yapacak kapasitede biri olsun B kişisini A kişisinden ayıran en belirgin özellik işletmenin personel müdürünü tanıyor olması şunu hepimiz çok iyi biliyoruz ki B kişisinin işletmenin personel müdürünü tanıyor olması A kişisi karşısında o iş için avantajlı duruma gelmesini sağlar. Olaya bir başka açıdan bakalım her hangi bir iş yerinde çalışıyor olun ve sizinle aynı konumda çalışan başka biri olsun o kişiyi sizden ayıran en belirgin özellik iş yerinizde ki müdürle iletişimi güçlü olması, iş yerinde ki yükselmelerde bu durum kişiyi sizden avantajlı konuma getirir. A veya B partisine mensupsanız bunlardan birinin yönettiği il ve ilçelerde bu partilere mensup olmayan kişilere göre avantajlı konumdasınızdır. Bu ve buna benzer olayları çoğaltabiliriz belediye hizmetlerinden, sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri ve sosyal yardım hizmetlerinde bile bu sıklıkla karlıştığımız bir durumdur. Bu gibi durumlarda sosyal ağ o kadar etkindir ki örneğin hastane de tanıdığınız kişi bir temizlikçi olsa dahi olsa bu sizin diğer hastalara göre avantajlı duruma gelmenizi sağlar, erken randevu alırsınız işlemleriniz hızlı sürer ve belki diğer hastalar kayıt sırası beklerken siz bir çoğu işleminizi bitirmiş sonuçlarınızı bekliyor olursunuz. Diğer hizmet ağlarında da bu ve buna benzeri durumlarla sıklıkla karşılaşmak mümkündür. Bu zaman kadar yapılan birçok çalışmada sosyal sermaye ve sosyal ağın iş bulmada veya bulunduğu işte yükselmede etkin olduğunu ortaya koymuştur.
Sosyal sermaye, bireylerin sahip olduğu beşeri ve kişisel sermayelerinin işsiz veya aktif olmadıkları zamanlarda iş bulmaları için yardımcı olmakta veya çalışanlar için ise iş yerinde mesleki ilerlemelerini veya iş değiştirmelerini etkileyebilmektedir. Örneğin sosyal sermayenin, iş arama sürecinde iş arayanlara bilgi sağlayan ağlar bakımından olumlu bir katkısı olabilir. Yine bir işveren açısından ise, mevcut çalışanların önerdiği arkadaşları ve tanıdıkları hakkında güven oluşmasına katkı sağlayabilir. Bu durum özellikle eşit beceri ve deneyime sahip olanların kabul edildiği düşük vasıflı işler için uygun olan bir işe alma yöntem olabilir.
Sosyal ağı geniş olan birinin iş bulma ve ya işte yükselme olanağı çok yüksek iken mesleki yeterliliğe sahip olmasına rağmen sosyal ağı zayıf olan birinin iş bulma veya işte yükselme olanağının zayıf olması kaçınılmazdır.
SONUÇ
Kapitalist sistemin hakim olduğu günümüzde sosyal sermaye ve ağının önemi artmıştır. Bu öneme bağlı olarak sosyal sermaye ve ağların doğru kullanımı da değeri kadar önem arz etmeketedir. Sosyal sermaye ağını bir silah olarak düşünelim eğer silahı bir atış poligonunda hedef tahtasını vurmak için kullanırsak spor, aynı silahı dışarda bir kişiyi vurmak için kullanırsak suç aleti olur. Bu yüzden sosyal ağların amacına uygun şekilde kullanılması bir kişi veya gruba çıkar sağlarken başkalarına mağduriyet yaşatmaması çok önemlidir. Bulunduğu çevrede sosyal ağların kullanılarak eşitsizliğin ortaya çıkması toplumda huzurluk ortamı oluşmasına neden olur. Bu yüzden sosyal ağların etkin ve doğru kullanmak toplumsal olayların önüne geçmek adına da çok önemlidir.