Silisyumun temel kaynağı kum. Bu yüzden güzel bir sahile gittiğinizde elektroniğin ham maddesine bastığınızı hayal edin. Aslında başlığı “Elektronik bitiyor mu?” olarak açacaktım ama o kadar iddialı olamadım. Öncelikle şunu söyleyeyim insanın doğasıyla ilgili olan her alan insan var olduğu sürece kendini sürdürecektir (Tıp, Kimya Mühendisliği, Genetik Mühendisliği, biyoloji ve kimya ile alakalı çoğu alan) lakin bunun dışındakiler için aynı şeyi söylemem her zaman mümkün değil, özellikle insanların kullanımına sunulan alanlarda.
Elektronik Mühendisliği özellikle son 50 yılın ağır bastığı bir alan, makine mühendisliğinin mazisi çok daha geniş. Elektronikte olan bazı ilerlemelerin haddinden fazla yavaşladığı görülmekte, ki konumuz bu, lakin makineler halen çok daha fazla geliştirilebilir durumda. Bu yüzden hızlı yükselenlerin genelde hızlı çökeceği, daha yavaş ilerleyenlerin de daha yavaş çökeceği iddia edilebilir, bu benim öngörüm veya bahsim, ortada bir kanıtım yok lakin bazı şeyler her zaman kanıt istemez.
Mühendislik nedir? Mühendisliğin artık olması gereken tanımı “bence” doğada doğal olarak bulunanlardan azaltıp, yerine o elementleri kullanarak yapılanları insanın hizmetine sunma sanatıdır. (Ki bu sebeple de Bilgisayar Bilimleri aslında Bilgisayar Mühendisliği yerine genel olarak daha uygun) Kendime göre olması gereken tanımı bu, yoksa farklı tanımlar elbette mevcut olacaktır. Bu bağlamda insanın ihtiyaçlarını daha iyi karşılayacak şeyler bulunduğunda bir eskisi terk edilebilir, bunun aslı inkar edilemez. Elektronik de böyle, son zamanlar hayatımıza çokça girdi, çıkamayacağını iddia etmek modern yobazlıktır dersek haksızlık etmeyiz.
Öyleyse temel felsefi konuşmalarımızı da ekledikten sonra 3 maddemizi ekleyebiliriz. Bu 3 maddenin sonuncusu ilk 2 madde ile bağlı olarak olabilecek en derin felsefeleri içermektedir. Bu felsefenin mühendislik ile de alakası bulunuyor olup, aslen temel bilimler ve insanın kullanabildiği en büyük silah ile ilişkisi olduğundan cümlelerimde çok ileri gitmeden konuyu kafanızda canlandıracağım.
1. Elektronik nereye gidiyor?
2. Ekran kartları ve Grafik Dünyası
3. Varoluşsal mühendislik
1. Elektronik nereye gidiyor?
Elektroniğin yok olacağını direkt söyleyemem ama kullanım alanlarının ilerleyen yıllarda azalacağına kendim eminim. Buna öyle 1-2 yıl demiyorum, hatta 10-20 yıl da demiyorum ama çok kasmadan bir sonraki yüzyıl diyebilirim. Bundan yüzyıl önce lambalı teknolojiler mevcuttu (Radyo, yükselteçler, hatta ilerleyen yıllar için bazı bilgisayarların temeli gibi), şu anda gerçek anlamda (Veya genel anlamda) kullanım bulduğu bir yer yok, sadece özel alanlar, örneğin Hi-Fi sektörü gibi, ki şu anda kuvvetle eminim ki bu noktada artık Placebo etkisinden başka bir şey yok, inanmaya devam da edebilirler, sevinebilirler de. Sorun yok. Sonuç olarak 100 yıl önceki başlangıç Elektronik teknolojisi ortadan kalkmıştır. Peki 100 yıl sonra Elektronik teknolojisi farklı bir şekilde evrilemez mi? Sanmıyorum, nedenini de ilerleyen paragraflarda çok iyi şekilde açıklayacağım. Olacak teknolojinin adı kesinlikle Elektronik olmayacaktır. Peki ne olabilir? Eğer bahsettiğim teknoloji kullanılır hale gelirse ve bundan silah da yapılırsa, sanıyorum ki maddenin formu da bozulacaktır, filmlerde olduğu gibi diyemem ama temel düşünce yakın. İşte bu form bozukluğundan yararlanan özel teknolojiler geliştirilecektir, bu form bozukluğu fizik bazında düşünüldüğünde doğru bir bilimle kullanıldığında kurt deliklerine de imkan tanıyacaktır. Burada bilimkurgu filmlerinden bahsetmiyorum, bilimkurgu olup olmaması bana kalırsa tek bir şeyin doğru kullanılmasına bağlı. Bunu da sonra açıklayalım.
2. Ekran Kartları ve Grafik Dünyası
En küçük atomun boyutu 0.1 nm, Hidrojen. Tek atomlu transistör modellemesi gerçeklenebilir diye düşünüyorlar, ancak şimdilik ortada bunu olur kılabilecek bir teknoloji yok, mantıken de çok uygun durmuyor. Bir nevi 2+2’nin 5 etmesi lazım diye düşünüyorum. Tabii ki haksız da çıkabilirim. Dediğim daha ileri seviye teknolojinin daha gerçeklenebilir olduğunu düşünüyorum. Şöyle söyleyeyim, iki teknoloji de yerden kalkıyor ama biri atmosfer dışına çıkamıyor, birinin amacı atmosfer dışına çıkmak. (Uçak ve roket) Bu bağlamda uçaktan istenen atmosferin dışına çıkması, oysaki daha gelişmiş roket teknolojisini kullanmak çok daha makul. Bu durumda olabilecek en küçük modelleme yaklaşık 0.5 nm civarında olacaktır. Şu anda 5 nm var, 0.5 nm mümkün olur mu, olabilir ancak 22 nm’den 5 nm’ye düşüşte yaşanan gelişmeden daha düşük bir başarım elde edilecektir, tıpkı 90 nm’den 22 nm’ye geçerken devrim yaşanması ama 5 nm’ye geçerken hafif adımlar atılması gibi. Bunun sebebini öğrenebileceğim bir kaynak bulamadım, tahmin yürütmem de yanlış ancak ama sebebi elektronların sapmasının beklenmeyecek şekilde artması olabilir. (Sadece bir tahmin, elektronik elektron bazlı bir bilimdir)
İşte bu noktada Moore yasası işlevini kaybetmeye çoktan başladı ve şu anda da tam olarak kaybetti diyebiliriz. (2018 sonu itibariyle) 2012’de çıkan GTX 690 ile şimdiki RTX Titan isimli en kuvvetli ekran kartı arasında yaklaşık 3 kat oran var. Beklenen fark 25 kat civarında olmalı idi, 3 kat ile sınırlandı. Çok değil, hemen önceki nesil olan GTX 590 ve GTX 690 arasında bile çok fark var. Uçurumun adımı işte orasıydı. Artık atlanabilecek en büyük adımı attık. Burada dediğim gibi modern yobaz olmamak gerekiyor, geleceğin gidişatına yeni bir ivme katabilecek şeyin ya bambaşka bir buluş ya da yeni bir teknoloji olduğunu görmek gerekiyor. Bana transistör bazlı teknolojide sınırlara yaklaştık gibi geliyor, sadece bu alanda çalışan yüz binlerce mühendis var. Eminim ki herkes düşünülebilecek her şeyi düşünmüştür. 3D transistörler, ütopya teknolojiler, farklı bir mimari dizayn, bambaşka lojik entegreler. Transistör teknolojisinin bitişi yaklaşıyor. Daha büyük işlemciler, daha büyük ekran kartları. Nereye kadar? Elektronik teknolojisinin temel fikri artık çalışmıyor, bu bile yeterli.
Bu işin en güzel yanı grafik teknolojisinde de sınırlara yaklaşmış olmamız, bir yerden sonra gerçekliğin hissiyatına sadece piksel miktarı bakıyor. Anlaşılabilirlikte alt sınır 1 milyon piksel. (Buna göre tasarlanan ideal boyutta bir ekranda, 15.6 inch ekran gibi. 100 ppi ideal bir oran olarak karşımıza çıkıyor. Zannımca bu çözünürlükte bu boyutta bir ekran 100 ppi (Piksel ekran boyu oranı) ettiğinden 15.6 inch bilerek standart seçilmiş) Yine de Full HD seçmenizi öneririm. 1440p ise bence en ideal ekran çözünürlüğü (25 – 30 inch için) 4K’ya televizyona olan mesafe de düşünüldüğünde çoğu zaman gerek olmaz, bir monitörde ise bence tam olarak anlamsızdır. Yüksek frekans ve kaliteli ekran teknolojilerine çözünürlüğe nazaran bu seviyelerde daha çok yönelin.
Diyeceğim o ki 2013 civarında çıkan en kaliteli grafikli oyunlara bakın (Crysis 3 gibi) ve 2019’a da bir bakın. Ne kadar ciddi bir fark var? 2007 – 2013 arasına oranla bir hiç. 2001 – 2007 oranını söylemek ise hesaplanması oturup emek isteyen bir oran. Grafik teknolojilerinin gelişimini sadece konsolların çıkışlarına da bağlamayın, bunu yapmak da acemi işidir, konsol gelişimini grafik teknolojilerinin gelişmesine bağlayın. PlayStation 2 ve PlayStation 3 arasındaki fark, PlayStation 3 ve PlayStation 4 arasında var mı? Var diyorsanız gözlerinizi bir kontrol ettirin. PlayStation 5’in 4’ten çok farklı olacağını söylemek ise bilinçsizliktir, zaten transistör teknolojisinin kapasitesini biliyoruz. Fark olur ama çok değil. En güzel taraf ise grafik olarak da artık tam gerçeklik hissi alabilmemiz. (En iyi çözünürlükte üst seviye frekansın gerçeklendiğini varsayarsak tam performans bence alınacaktır) Burada belirli eksiklikler olabilir, ben buna eksiklik değil de yapaylık olarak bakıyorum. Zira gördüğümüz şey dijital, dijital olan şeyler ise elektroniğin dünyasına aittir.
3. Varoluşsal mühendislik
Kötüyü kötü yapan nedir? İyi neden bunca yıldır iyi olarak biliniyor? Neden ahlak halen evrensel değil? İnsanlığın başından bu yana her zaman sahip olduğumuz bir his vardı, içgüdü. Bu içgüdü zamanla bizi ufak kabileler ve en nihayetinde toplum kurmaya itti. Burada etnik kökenlerin ve belirli ırkların neden az çok yakın özellik gösterdiğine girmeyeceğim, bunun pek çok parametresi vardır ama sonuçta toplum yargılarının da dahilinde belirli kavramlar iyi ve kötü olarak addedildi. İnsanlar hasta değilse genç yaşta iken ölmek istemez, bunun sonucunda insanın canını almak kötü olarak daha en başından addedilmiş olur. İnsanlar genel olarak sevdiklerinin canını kendi eliyle vermesine fazla üzülür, bunun sonucunda öz kıyım hiçbir toplumda istenmez ve bu açıkça belirtilir. Bunlar en temel şeyler.
Elektronik bizi iyi mi etkiledi, kötü mü? Bunun cevabını tek kelimede vermek mümkün değil. Bu tıpkı bir insana asla tamamen kötü sıfatını yakıştıramayacağımız olduğu gibidir, kimse asla tamamen kötü değildir. Elektronik de pek çok açıdan iyi fayda sağlamış olabilir ama en nihayetinde pek çok insanın benzer emellerinin adı altında oyuncak olmaktan kurtulamamıştır. (Kapitalizm) Asla saygı duymayacağım çok zengin bir adam var. Uygulamaları çok yanlış kullanılıyor ve bu uygulamalar yüzünden tahmin edemeyeceğimiz kadar çok kişi hayatına son verebiliyor. Denetleme var mı? Bilemiyorum, varsa bile ne kadar iyi niyetli kullanıldığını bilmiyorum. Kendisi nedeniyle en popüler telefonlar arası ücretsiz mesajlaşma zımbırtısını da kullanmamak niyetinde idim ancak en azından o bir noktada gerekiyor. Bu adam kendine çeki düzen vermek istemiş olabilir mi? İstemiş olması şu noktadan sonra fark etmez. Ha belki o kişi olmasa bile başka benzeri uygulamalar olacaktı. Yine de teknolojinin bu denli aşırı zararı kabul edilemez. Uygulamaların ve kişinin isminden bir sebepten detay vermedim, uygun olan buydu.
Peki kötü etkisi bol olandan nasıl kurtulunur? İrade. Ya hiç sahip olmayacaksınız ya da irade gösterip az kullanacaksınız, gerektiğinde. Tıpkı bunun gibi sizi kötü etkileyen kişilerden ve durumlardan da kurtulmanın yolunu bulmalısınız. Çok ekstrem durumlar haricinde yapabileceğiniz en güzel şey belirli bir rahatlığı yakalayabilme şansınız varsa (Ki yoksa yaratana kadar sabredeceksiniz) çekip gitmektir. Yapamayacağım dediğiniz anda yenilirsiniz ve yenilgi sizi sadece mağdur etmez, bence asıl sorumlu yapar, hele ki bir şekilde elinizde ise.
Ben masallara ve güzel animasyonlara bir bağlamda katılıyorum, kötü asla kazanamaz. Bakın iyi olan kazanır demedim, kötü asla kazanamaz dedim. İnsanları yok eden şey yenilgiyi kabullenmesidir, sessizlik her zaman kanser gibi büyür. Kötü kazanmaz, kötüye direnmeyen nedeniyle iyi kaybeder ve bunun sorumlusu çoğu zaman direnmeyen ve kendine güvenmeyen taraftır. Size dikbaşlı olun demiyorum veya hemen bir şeyler yapın da. Hayatınızda yapacağınız en iyi şey bir plan düşünmek ve kendinizi bu noktadan sıyırmaktır. Ekstrem olaylar elbette olacaktır, onlar olabilir diye yaşamaktan da vazgeçmeyin. O tarz olaylarda yapılacaklar genelde bellidir ve üzerinde düşünmek sadece sizi bunaltır.
İyi ve kötü arasındaki fark tam olarak nereden kaynaklanıyor? Atomların sıralanış şekli, elektriksel iletimin düzgün oluşu, kimyasal maddelerin eksikliği fazlalığı, çevresel etkenlerin beyninde yarattığı etki? Bence hepsi. Bu bağlamda insanın keşfi bir gün bir şekilde tamamlanırsa insanın karakteri, hatırladığı her şey, sahip olduğu tinsel özelliklerin tamamı baştan aşağı değiştirilebilir. Tıp dediğimiz ilim Elektronik ilmi sayesinde çok büyük adımlar attı. Yoksa bilinenler çok azdı. Çok değil, 200 sene önce aşırı fikirleriniz nedeniyle öldürülme ihtimaliniz olurdu, şimdi en fazla dışlanırsınız. Dışlanırsız, zira kendinizi iyi ifade ediyorsanız artık sizi hastanelere de almazlar. Bir insan hayatı boyunca iyi olabilir, son demlerinde yaşadıkları ve etkilendikleri yüzünden kötü de olabilir, tam tersi de. İnsanın en büyük savaşı da bu noktada kendi içinde verdiği savaştır. Özele girecek ama ben bu savaşı çok büyük zorluklarla karşılaşarak atlattım, başkalarına da kısmen (Belki) zararım oldu ama en büyük zarar kendimeydi. Bu savaşı büyük oranda atlattım, sadece hedefe engelsiz ilerliyorum artık. İlerlemek kelimesi bir bakımdan hoş bir tesadüf, çünkü yürüyüş de yapıp kilo vermem gerekiyor. Bu noktada en büyük ikinci düşmanınız da yiyecekler. Ne yiyeceğinizi çok iyi seçmelisiniz. Genelde daha çok yenmesi gereken sağlıklı yiyecekler daha ucuzdur üstelik. (Sebze meyve gibi. Bir hamburgere veya pizzaya kıyasla daha ucuzdur. Et yiyecekseniz mümkünse haşlanmış olsun. En önemlisi de işlenmiş protein ve ötesindeki maddelerden uzak durun. Sporcu iseniz başka. Bence eksiksiz tüm güç ve hız sporlarında doping yasağı uygulanmalı)
Kuark diye bir atom altı madde duydunuz mu? Bence biraz araştırın. Bence (Bahsettiğim bilim kurgu kısmı) kuarkların yapısı değiştirilmese bile atom altı hareketi sağlanacaktır. Komik mi geldi? Öyleyse yapımından 100 yıl önce yaşasaydınız ve bir bilginiz olsaydı atomun parçalanabileceği de komik gelirdi. İşte bu noktada kuark oynamalarıyla form değişiklikleri yaşanacak. Bunlar hayal olmayacak zannımca. Bazı form değişiklikleri (Ufak çapta) insanın ruhani sıkıntılarını giderebilecek. Bunun için de elbette yeni bir mühendislik gerekecek. Bunun nasıl ayarlanacağı da ayrı bir bilim olacak. Burada insanlığın en büyük silahı var olmaya devam edecek. (İyi anlamda) Kötü anlamda ise bu form değişikliği silah olarak kullanılabilir. Peki neden buna elektronik de dahil olamayacak veya dahil olmasına gerek kalmayacak? Zira elektronik temel olarak negatif tek yüklü bir maddenin sihri, her açıdan. (Elektron) Kuark ise karışık ve orantılı yüklü bir madde.
Geldik son paragrafa. Uzun tuttum ancak daha kısa tutulabileceğini de sanmıyorum. Yazıyı iki yazıda vesaire yayımlamakta uygun düşmezdi diye düşündüm. Form değişiklikleri başka ne işe yarayabilir? Zannımca solucan deliklerini kontrol etmede bu form değişikliğinin büyüsü kullanışlı olacaktır. Fizik ve kimyayı biraz bilenler dediğimi anlar ama o konular bambaşka yazılarda ayrıca tartışılmalı. Böylece evrenimizi ve varsa ötesinin nasıl oluştuğunu gözlemleyebileceğiz. Burası şu an için tamamen kurgu ama UFO denilen araçlara ve/veya cisimlere baktığımızda farklı ve tanımlaması zor bir formda (Değişken gibi) olduğunu görüyoruz, belki dediğimiz cihazı kontrol etmeyi biliyorlardır. (İşin içinden çık çıkabilirsen) İnsanlar zamanın ve mekanın ötesinden bahseder.
Bu bağlamda 5 duyu etkisiz olacaktır, ki tüm özelliklerimiz 5 duyuya, yani fiziğe bağlıdır. (Altıncı his dediğimiz şey bile genelde silahımızı iyi kullanmaya bakar) Fizik kalktığında neler olacağını bilemiyoruz ama bunun bile hesabı yapılıyor. Bu bağlamda bahsettiğim şey silah mıdır? Yoksa bizim ürettiğimizi sandığımız bir yardımcı mıdır? Ne olursa olsun bilebileceklerimiz ve bilemeyeceklerimiz bazında o hep olacak. Size tavsiyem insanın bilebileceklerinin sınırı olduğunu unutmayın ve varoluşta kesin yargıya varmayın. Dediğim gibi fiziksel olandan ötesini algılayamayız. Kararınızı vermemi zorlaştırıyorsa da inancınız size iyi gelen inanç olsun ve kimsenin özgürlük alanını işgal etmeyin. Belki de yardımcımız, silahımız bize bir gün o cevabı verecek? Peki nedir bu silah ve/veya yardımcı? Nedir bu bilebileceklerimizin de bilemeyeceklerimizin de içinde hep olan? MATEMATİK