Sayın okurlar, biliyorsunuz geçmiş olduğumuz günler içerisinde maalesef birçok askerimizi hain saldırılara karşı şehit verdik. Siyasi sebep ve yönlendirmelere bağlı kalmadan birçoğumuzun canı çok yandı, çok üzüldük. Sahada evladını, canını, cananını kaybedenler acıyı muhakkak en yoğun yaşayanlardır fakat ülke ve millet olarak her bir bireyin bu acıyı ve çileyi paylaştığı yadsınamaz bir gerçek. Öte yandan, Ay Yıldızlı bayrağımızın altında yetişen biz mühendislerin çok daha fazla çalışması gerektiğini, taarruzda en ufak zayıflığa tahammülün olmadığını ve cepheye gönderdiğimiz aslanların her birinin can güvenliğinin sağlanmasının bizim boynumuzun borcu olduğunu bir kez daha çok sert bir şekilde görmüş olduk. Biliyorum, hiç birimiz savaş istemiyoruz, hepimiz ortalama 70-80 yıllık yaşam serüvenini savaş görmeden tamamlamayı umuyoruz. Fakat gerçek şu ki ‘barış içerisinde yaşamanın tek yolu yeterince güçlü olmaktır’.
Hepimizin bildiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri, ilgili bakanlık ve makamlar son birkaç yıl içerisinde savunma sanayine çok ciddi bütçeler ayırmakta ve bu alanda yatırımların artması için teşviklerine devam etmekteler. Tabi ki bunun başlıca sebebi jeolojik konumumuz itibari ile etrafımızda bir ateş çemberinin olması ve bizim kendi topraklarımızın güvenliğini almamızın zaruriyetidir. Görmekteyiz ki bütçe artışı sürecinde piyasaya birçok şahsi yatırımcı ve özel şirketler çıktı ve savunma sanayine katkıda bulunmak için cansiperane çalıştı (burada bütçe sömürgeliği yapan firma ve kişileri tenzih ediyorum).
Sonuç olarak, hem devlet yönetimindeki firmalar hem de özel firmalar mevcut güvenlik açıklarımızı kapatmak için ortaya çok ciddi ürünler çıkarttılar ve alanlarına bağlı olarak sahadaki askerlerimizin ve diğer güvenlik unsurlarımızın yükünü bir nebze olsun hafiflettiler. Ama yetmez! Mevcut durum gösteriyor ki ortaya çıkarılan ürünler yetmiyor ve ivedilikle tek yürek olup hep birlikte çarpışmazsak yetmeyecek. Bizlere karşı tehdit oluşturan toplulukların teknolojik imkanları güçlü olan ülkeler tarafından korunduğu ve beslendiğinin bilgisi hepimizde mevcut.
Hal böyle olunca, şu ayan beyan ortadaki bizim aslında sahada savaştıklarımız bu hadsiz ülkelerin yedek kadrosundan ibaret. Asıl kadroyu sahada görmeyeceğimizin hiçbir şekilde bir garantisi olmadığını geçtiğimiz yıllarda defaatle tecrübe etmiş bir ülke olduğumuzu hepinize hatırlatmak istiyorum. Bu yüzden, teknoloji alanında nerede durduğumuzun analizini iyi yapmamız ve ilerlemek istediğimiz noktaya erişebilmek için gerekli alt yapıyı acilen oluşturmamız gerekmekte. Bize bizden başka dost yok! Ne yapacaksak kendi başımıza organize olarak yapmak durumundayız.
Bu bağlamda, bu ülkenin topraklarında büyümüş, yetişmiş, ekmeğini yeyip suyunu içmiş her bir bireyin, özellikle kalemi ve fikirleri ile ülke savunması için mücadele edenlerin kandil söndürmeden çalışmaları gerektiğini, huzurlu ve barışçıl bir ortamda yaşam sürdürebilmemiz için çok daha güçlü olmamız gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Sizlere uzaktan bir ses olarak değil, savunma sanayinin ortasında mücadele eden bir Mühendis Beyin olarak sesleniyorum.
Teknoloji ile kalın!