Ali Rıza Bey, erdemleri her şeyden daha fazla önemli gören biridir. Trabzon’daki memurluk hayatına son veilmesiyle birlikte İstanbul’a miras olarak kendisine kalan eve ailesiyle birlikte gelerek yerleşirler. İşsiz kaldığı günlerin ardından bir şirkette işe girmeyi başarır.
Kızı Leman için de iş için araya girer ve kendi çalıştığı şirkette görev alabilmesi için yakınlarını devreye sokar. Nitekim Leman işe alınır fakat şirketin müdürü Muzaffer Bey ile aralarında bir ilişki başlar. Bu ilişkiyi gururuna yediremeyen Ali Rıza efendi oradan da ayrılarak yine işsiz kalır. Bu süre zarfından sonra Ali Rıza Efendi’nin oğlu olan Şevket, tüm ailenin yükünü sırtına bindirir.
Şevket’in iş arkadaşı Ferhunde ile bir bağ kurması sonucunda, Ferhunde’nin kocası onu evden atar. Bunun üzerine Şevket evlenmek istediği Ferhunde için Ali Rıza Efendi’den onay bekler. İlk başlarda izin vermeyen Ali Rıza Efendi daha sonra Şevket’in sevgisinin gerçek olduğunu görüp yumuşar. Ve evlenmelerine izin verir.
Kitapta kısaca gelişen olayları bu şekilde sıralansa da ayrıntıda yer alan ve romana yön veren birçok olay daha vardır. Fakat kitap ile ilgili bu kadar bilgi, okunurken merakın gitmemesi adına önemli bir husustur.
Yaprak Dökümü, Ali Rıza Efendi’nin işsiz kalması üzerine aile yapısındaki kirler gün yüzüne çıkmaya başlar. Kitabın bu noktada ağır gerçeklerle karşılaştırmadan önce okuyucuyu yavaş yavaş hazırladığı görülebilmekte. Bu şekilde, kitapta üstüne basılan fikirlerin yazar tarafında sindiriminin daha kolay olabileceğini düşünmüş olma ihtimali bir hayli yüksek.
Ebeveynlerin çocuklar için yalnızca maddi bir anlam ifade etmesinin ve çocukların bakış açılarının yalnızca maddiyat üzerine kurulu olmasındaki tehlikeyi kitabında vurgulayan Reşat Nuri Güntekin, modern zamanın gençliğini sert bir şekilde eleştirmektedir. Sevgi, fedekarlık, ahlaki değerleri umursamayan aile bireylerinin zaman içerisinde ne kadar iğrençleşebileceklerini görürken kendimizi şu soruyla baş başa bırakıyoruz: ya benim çocuğumda böyle yetişirse?
Reşat Nuri Güntekin’in dikkat çekmeye çalıştığı farkındalıkta tam olarak budur. Çocukların maddiyat ile değil, manevi anlamda güçlü yetiştiştirilmesini desteklerken yalnızca maddi anlamda güçlendirmenin sonuçlarını romanında ince ince anlatmıştır. Karakterlerin de güçsüz olduğunu belirtmek gerek. Çünkü karakterlerin bir zorluk karşısındaki tavırları, kesinlikle çözüm odaklı olmadıklarını göstermektedir.
Reşat Nuri Güntekin’in bu eseri, ailenin özel yaşantısı ve duvarların arkasındaki yaşamlarının iletişimini ele alan bir roman oluşuyla da dikkat çekiyor. Dram türündeki bu eserin iyi bir dille yazılmış olması Cumhuriyet dönemindeki değişimlerle birlikte, yanlış batılılaşmanın da aile yapısına ne kadar zararlı olabileceğini göstermiştir.
İnsanların değer yargılarının her kim olursa olsun, kendi menfaatleri üzerine kurulu olmadığında veya istenilen sonuçlar alınamadığında çirkinleşebileceğini görmek; en kötü şeylerden biridir. Kitabın belki de anlatılmak istenen en vurucu yaklaşımlarından biride budur.
Romandaki karakterlerin çözümlemeleri yaparken sıradan insanlarla karşılaşırız. İyi, kötü, bencil ya da iki yüzlü. Karakterlerin özelliklerinin de bu şekilde verilmesi dikkat çekicidir. Çünkü kitabın anlaşılması için karakterlerin anlaşılması önemlidir.
Toplumumuzun en önemli problemlerinden biri olan maddiyatın doğurduğu aile içi çatışmanın Yaprak Dökümü romanında epeyce iyi işlendiği görülmekte ve buna bağlı olarak da yazar manevi anlamdaki değerlerin ön plana çıkarılması gerektiğini savunarak çözüm önerisi getirmektedir.