Gelin şimdi 1950’lere kısa bir yolculuk yapalım nükleer enerji ile çalışan tanklar, Chrysler tarafından yapılmış tank deneylerini ve Chrysler TV-8 tasarımını bir inceleyelim.
Bu araç nükleer ile güçlendirilmiş orta ölçekli amfibik (hem kara hem suda gidebilen) bir tank olması amacıyla tasarlanmış olmasına rağmen seri üretime hiç geçememiştir. Bu tasarım için motorlar dahil tüm ekipmanlardan döner taretine kadar her şeyi de yerleştirilmişti.
Yapılmasındaki en büyük amaç herhangi bir nükleer patlama durumuna karşı aracın hayatta kalma oranını artırmak için yapılmıştı.
Nükleer Enerji ile Çalışan Tanklar
90mm T208 ile silahlanmış rijit taretli ve otomatik silah özelliklerine sahipti. İkincil silahlandırmasını çift eksenli 30 kalibrelik makineli silahlar oluşturmaktadır. 50 kalibrelik makineli tüfekler taretin üst kısmına yerleştirilmiş haldeydi.
0.50 kalibreli makineli tüfekler tank komutanı tarafından uzaktan kontrol edilebiliyordu. Mürettebat aynı zamanda herhangi bir taktik nükleer silahın ateşlenmesi durumunda mürettebatı korumak için kapalı devre televizyona erişimleri bulunmaktaydı.
Taret arkasında bulunan bir elektrik jeneratörü ile 300hp motoru sayesinde Chrysler V-8 sorunsuz yol alabiliyordu. İki 28-inç genişliğinde ön gövde bulunan iki elektrik motorunun gücünden jeneratör sorumluydu.
Daha sonra, aracın gücü farklı yöntemler ile gaz türbinli motor sürücüsü, nükleer fisyon ile güçlendirilmiş buhar çevrim santrali ve hidrokarbonlar tarafından körüklenen bir buhar çevrim santrali gibi versiyonları da kabul edildi.
Aslında tankın özelliklerden birisi de taret içinde taret olmasıydı. İç taret ağır zırhlı ve ipek böceği kozasına benzer hafif dış kabuk tarafından çevriliydi.
Konuşmalara göre Tank, bir topçu ve bir sürücü tarafından teorik olarak işletilebilirdi, ancak mürettebat boyutu bakım görevlerinin yürütülmesinde ekibin en fazla 4 kişilik olmasına izin veriyordu ve geri kalanların yardım için oturup beklemesi gerekliydi. Taret, bir jet pompası gibi çalışarak aracı suda itmeye olanak veriyor olması bakımından da inovatif bir özelliğe sahipti.
Daha ileri çalışmalar, geleneksel tasarımlara göre kıyaslandığında bunun gibi özel tasarımların herhangi bir gerçek avantajının olmadığını kanıtladı.
Buna rağmen görüyoruz ki bugün sahip olduğumuz teknolojik özelliklerin aslında ne gibi bir alt yapı ile geliştiğini, hangi aşamalar kaydederek bugünlere geldiğini görebiliyoruz.
Bu yazımız ilginizi çekebilir: Nükleer Santraller Nasıl Çalışır