Nesillerdir atalarımızın damarlarındaki asil kandan bizlere aktarılan en büyük hediye nedir Savaşma hırsı ve yenilgiyi kabullenmeme. Peki, biz bugün hala bu iki mukaddes hediyeyi hakkı ile muhafaza edebiliyor muyuz? Muamma. Etmek zorunda mıyız? Muhakkak. Fakat nasıl?
Biz her dönem kaosun ortasında doğmuş eli çatlak, yüzü güleç, yüreği buruk, bileği sağlam Anadolu çocuklarıyız. Bizler hep savaşmanın öğretildiği, nasıl hayatta kalınabileceğinin dersinin verildiği, zor şartlara ayak uyduracak şekilde yetiştirilmiş fakat şartların güzelleştirilmesinin gerektiğinin öğretilmediği bireyleriz. Bizler zora odaklanırken yakınındaki kolayı görmeyen, kolaya önem vermeyen bireyleriz. Anladık. Bizler zoru seviyoruz. Ama nereye kadar direneceğiz?
Hepimizin duyduğu, gördüğü ve bildiği kadarıyla günümüzün teknoloji çağında savaşlar top ve tüfekle değil zeka ve bilim ile yapılmakta. Kaba kuvvet uygulayanın ayıplandığı ama teknoloji ile zor kullananların ayakta alkışlandığı bir süreçteyiz. Bu süreç insanlığın taş ile savaştan kılıç ile savaşa, kılıç ile savaştan top ve tüfek ile savaşa girdiği süreç ile aynıdır. Kaynaklar farklı, uygulama farklı fakat mantalite ve amaç aynıdır. Bu bağlamda, dört tarafı ve dahi tüm iç açıları düşman ile çevrili memleketimizin savaşmayı kabul ederken nasıl savaşması gerektiğini ve mevcut şartlara nasıl adapte olunacağını iyi belirlemesi gerekmekte. Bunun için de işin başa düştüğü bizlerin zor olana odaklanan gözlerimizi artık daha kolay olan bilime çevirmemiz lazım. Bilimin bizlere sunduğu nimetleri doğru analiz edip bu nimetleri doğru amaca göre kullanmamız lazım. Kısacası savaşmaya sahada değil kitapların arasında devam etmemiz lazım. Durmadan, yılmadan, yorulmadan okumamız ve okumaya teşvik etmemiz lazım. Kökümüzün kurumasını isteyenlerine eline güçlü ağaçlarımızın zemberek meyvelerini vermemiz lazım. Artık direnemeyeceğimiz gün gelmeden önce bilim kalkanını sırtımıza giymemiz lazım.
Tüm bu zaruretleri hakkı ile yerine getirebilmek için tabii ki ilk önce arkamızdan gelenlere sağlam ayak izleri bırakmamız gerekmekte. Ayak izimiz her silinmek istediğinde toprağa ayağımızı çok daha sert vurmamız lazım. Takdir edersiniz ki günümüzde sahip olduğumuz teknolojiyi atalarımızın ışık tuttuğu yolu tökezleyerek de olsa takip etmemize borçluyuz. Bizler zemine atalarımızdan daha sert vurarak daha net izler bırakmak zorundayız. Ve bizler yönetime, sisteme, imkansızlığa, engellemelere takılmadan bilim için çalışmak zorundayız. Bizler başarmak zorundayız. Her birimiz kendi devletimizi idare ediyormuşçasına, kendimizin nezdinde milletimiz için çalışmak zorundayız.
Eğer iş yapmaktan çok eleştiri yapmaya odaklanırsak başaramayız. Başarmak isteyenlerin de hevesini kırarız. Bu bağlamda bırakalım yorum yapması gerekenler yorumunu yapsın, eleştirmek isteyenler eleştirilerini yapsın. Ama biz bilim ile haşır neşir olmak isteyenler de üstümüze düşeni hakkı ile yerine getirmek adına; Azim ile fikrin ışığında, direnmeye gerek kalmadan hükmedeceğimiz zamana kadar bilim ile meşgul olalım.
Teknoloji ile kalın!