Öncelikle kendime hoş geldin diyeyim sizlerin huzurunda, Sayın Mühendis Beyinler takipçileri. Bu benim ilk yazım. Adım Fethullah Güngör, 21 yaşındayım, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 2 öğrencisiyim. Küçüklüğümden beri hayalim mühendis olmaktı ama bazı sebeplerden dolayı tıp okumak zorunda kaldım, ya da nasip olmadı diyelim. Kendimi “mühendis kafalı doktor adayı” şeklinde tanımlıyorum
Şimdi ilk yazımıza başlayalım;
İlk yazım da mühendisliğin herhangi bir dalını herhangi bir konusunu ele almak yerine genel olarak mühendislik ilmini ele almak istiyorum. Mühendislik nedir, En iyi en hünerli mühendis kimdir ve en özgün mühendislik yapıtı nedir sorularına kendi düşüncelerimle verdiğim cevapları sizinle paylaşmak istiyorum.
Mühendislik kelimesi üzerinden mühendislik ilmine bakacak olursak,
Mühendis kelimesi Arapça kökenli bir kelime olduğu biraz dikkatli bakarsak belli oluyor, Hendese kelimesinden türemiş bir sözcük. Hendese Arapça da geometri anlamında kullanılan bir sözcüktür. Kelime manası olarak “şekil” anlamına gelir, doğal olarak mühendislik te şekil bilimi oluyor.
Ama günümüzde bakacak olursak her bir şeyin mühendisliği türemiş durumda yani bu kelimeyi şekil bilimi olarak değil de biraz da işleyiş bilimi manasında kullanıyoruz. Tıbbın fizyolojisi gibi bişey yani sanırsam. En azından ben öyle düşünüyorum. Ziraat mühendisliği çiçeklerin şeklini incelemiyor nede olsa. [Belki de inceliyordur cahilliğime verin :)]
İşleyiş bilimi manası üzerinden gidecek olursak; kafamızı çevirip etraftaki her hangi birşeye baktığımızda anlarız ki etrafımızdaki her şeyi bir Mühendis dizayn etmiş. Her şeyin işleyişi gayet mükemmel bir tarzda devam ediyor ve yine dikkatli baktığımızda her şeyi yapan kişinin aynı Mühendis olduğu apaçık ortada. Çünkü bir mühendisin yaptığı her yapıtta kendinden bir imza bir mühür vardır, bir yazarın yazdığı her yazıda, şiirde kendini belli eden bir işaret vardır. Üslubu, kafiye düzeni vs. bir şeyler onun nişanı gibidir.
Bir güne bir yıla bir ömre dikkatli baktığımızda görüyoruz ki gündüzün evreleri yani sabah, öğle, ikindi ile yılın mevsimleri birbirine benziyor. İnsanın ömrü yine aynı düzeni anımsatıyor. Sabah erken saatler Mart Nisan ayını andırır, insanda ise çocukluğu andırır. Yaz mevsimi öğle vaktini insanda gençliğin sonunu, olgunluğu andırır. 50 yaşın üstü ikindiyi sonbaharı andırır, bunların tamamı bu düzenleri kuran Mühendisin aynı Mühendis olduğuna işaret eder, şüphesiz etrafımızdaki her şeyi bir Mühendis dizayn edip devam ettiriyor ve bu Mühendis şüphesiz sıradan bir mühendis değil, yaptığı herşey kusursuz çalışıyor. Yine evrene baktığımızda durgunluk yok sürekli bir döngü halinde gezegenler, yıldızlar, yıldız sistemleri her biri bir döngü halinde… (aslında döngü kelimesi tam karşılamıyor bu eylemi, bunun yerine Arapça kökenli deveran kelimesi daha uygun oluyor) Mevsimlerin döngüsünü andırıyor. Bunlar yalnızca birkaç örnek, bu örnekleri çoğaltabiliriz milyon tane örnek sayabiliriz, tüm bunlar bu Mühendisin nasıl bir hünere ne derece bir zekâya sahip olduğunu gösterir. Sonuç olarak anlıyoruz ki en iyi Mühendis evreni ve bizi yapan Mühendistir. En kusursuz mühendislik eseri evren ve içindeki her şey diyebiliriz. Bizler bu mühendisin birer eseriyiz. Birer mühendislik harikasıyız.
Bu benim ilk yazım olduğu için mühendisliğin içeriği ile alakalı bir konudan ziyade mühendislik ve mühendis kavramlarının bendeki çağrışımlarını dillendirdiğim bir yazı oldu. Daha sonraki gönderilerimde mühendisliğin farklı dalları ile alakalı yazılar yazmayı planlıyorum, bir sonraki gönderide görüşünceye dek Hoşçakalın.