Eğer üniversite okumak için bir bölüm, bir neden, ya da bir bahane arıyorsanız bu yazıyı şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Mevcut durumundan memnun olan var mı? Kendisinin, ülkesinin, dünyanın durumu harika, gerçekten çok mutluyum diyen biri? Böyle düşünen biri ya yoktur ya da bunu dedikten sonra çok yaşamamıştır. Çünkü mutlak mutluluk diye bir şey yok. Mutluluk bir ana aittir. Mutlak mutluluğa ulaşmak ölmek için bir sebeptir. Bazıları cennet der bazıları ütopya. Fakat her ikisi için de ölmek gerekir.
Size mutluluğun varlığını ya da yokluğunu anlatacak kadar pozitif psikoloji okumadım. Ben daha çok size mutlu anlarınızı artırmanın püf noktalarından birini anlatacağım. Bilim, insana daha mutlu bir yaşam sürdürmeyi hedefler. Tıp bilimi sizin daha sağlıklı yaşamanız için çalışır. Ekonomistler nasıl daha refah bir hayat süreceğinizi araştırır. Eğitimciler ki laf aramızda ben onlara mimarlar diyorum, geleceği yaratır.
Bütün bilim dalları insanlığa daha mutlu bir dünya sunmak için uğraşır. Ancak bunların arasında öyle bir bilim dalı vardır ki medeniyet kurar. Halen bir bilim dalı mı değil mi diye tartışmalar sürse de ben Oğuz Atay’ın adına “Bir Bilim Adamının Romanı” diyerek bir roman yazdığı ve bir mühendis olan Mustafa İnan’ı baz alarak “bilimin ta kendisidir mühendislik” diyorum.
Peki mühendis nasıl olunur? Türkiye’de mühendislik kazanmanız için matematiğinizin iyi olması gerekir. Hatta Türkiye’de eğitimsiz ilan edilmemek için bile matematiğinizin iyi olması gerekir. Oysa matematik dersi oldukça kolaydır. Çünkü gördüğümüz matematik neredeyse hiç yorum gerektirmez. Birkaç pratikle bütün matematik sorularını çözebilirsiniz. Ancak sistem, matematiği bilmeden bir işe yaramayacağınızı söyler. Matematik bilmek zirvedir. Ve zirveye çıkmak herkesin harcı değildir. Birçok insan buna cesaret edemez ve matematikten uzaklaşır. Hatta matematik yapamıyor diye okulu bırakır. Sırf bu yüzden kim bilir kaç akıllı insanı bilime kazandıramamışızdır.
Mühendis olmanız için ilk ihtiyacınız matematik değildir. Özellikle Avrupa ve Amerika’daki mühendislik akademilerinde öğrencilerin sayısal değil sözel zekaları ön plana çıkar. Çünkü bir mühendisin matematikten çok hayal kurmaya ihtiyacı vardır. Matematik yıllardır değişmedi. Halen 4’ün karekökü 2 yapıyor. Yani matematik bir yerlerde duruyor. İstediğiniz zaman öğrenebilirsiniz. Fakat hayal gücünüzü geliştirmek için sürekli yenilenmeniz gerekir.
Türkiye’deki eğitim sisteminin yanlışlığı bununla da sınırlı değil elbette. Burada yüksek öğreniminizi tamamlayıp yurtdışına master ya da doktora için başvurduğunuz zaman sizin ortalamanız onları pek ilgilendirmez. Onlar sözel zekanızla, sosyal hayatınızla, çok yönlülüğünüzle daha çok ilgilenirler. Ayrıca Türkiye’de 2/4 ortalama yapan bir öğrenciye Amerika’lılar 3/4 ortalama yapmış gözüyle bakarlar. Çünkü -yıllardır anlamıyorum- Türk eğitimciler öğrencilerine not verirken inanılmaz cimri davranırlar. Bunun ayrıca bir makale konusu olması gerekiyor bence.
Her ne kadar eğitim sistemine yanlış desek de bunun bir parçası olarak uyum sağlamak zorundayız. Unutmayın o sisteme uyum sağlamadan onu değiştiremezsiniz. Hayatınız boyunca işinize yarayacak olan matematiği elbette öğrenmelisiniz. Fakat bunu bir zorunluluk değil hayallerinize çıkan merdivende bir basamak olarak görmelisiniz.
İngilizce’deki “Civilization” kelimesi “Medeniyet” anlamına gelir. Dikkatli olanlar hemen bağlantıyı kuracaktır. Aynı İngilizce’de inşaat mühendisinin çevirisi “Civil Engineer” dır. İnşaat mühendisleri medeniyet kurarlar. Çünkü medeniyetin en büyük sembolleri yapılardır. Neden dünyanın 7 harikası dediğimiz şeylerin hepsi birer yapıdır diye düşündünüz mü hiç? Neden teknolojik bir gelişme ya da bir resim değil de bir binaya harika diyoruz?
Başınızı kaldırdığınız an gördüğünüz ilk şeyin bir makine olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hayatı kolaylaştıracak, pratikleştirecek, değişterecek her şeye makine deriz. Bir bahçeyi sulamak için mühendislik problemi çözmeniz gerekmez. Ancak çiçekleriniz susuz kalmasın diye mühendisler kafa patlatırlar ve siz telefonunuzu kullanarak tatilde bile bahçenizi sulayabilirsiniz.
Ne icat edilmeseydi yaşayamazdınız diye bir soru sorsam ki benden önce sormuşlar ve insanların yüzde 60’ı elektrik cevabını vermiş. Peki atomu parçalamak ne işe yarar diye sorsam? İşte bu ikisi birbiriyle çok bağlantılı sorulardır. Çünkü ikisi de negatif ya da pozitif yüklü parçalarla ilgilenir. Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur ya aslında en zoru atomu parçaladıktan sonra elektronlarla ne yapacağını öğrenmektir.
Bütün mühendislik dalları insanlığın mutluluğu için çalışır. Dünyaya bir iz bırakmak ve önce kendini mutlu etmek için mühendis olmak istersen yapman gereken şey çalışmak, istemek ve hayal etmektir.