Ana SayfaMatematikMatematik İnsan Aklının Bir Ürünü Mü

Matematik İnsan Aklının Bir Ürünü Mü

Matematik devasa bir okyanus matematikçiler ise o suda boğulma tehlikesini göze almış önemli kişilerdir. Kendini matematikçi sanan birçok kişi matematiğin uçsuz bucaksız bir bilim dalı olduğunu bilir. En ufak bir konuda bile her şeyi öğrendiğinizi sandığınız anda bile karşınıza bilinmeyen öğrenilmeyen kesitler gelebilir. İşte bu yüzden herkesin aklındaki soru matematik insanoğlunun bir çalışma ürünü mü yoksa yaratılışla birlikte doğaya kodlanan bir olgu mu?

matematikte-belirsizlikler

Aslında ne kadar felsefik bir soru olarak görünse de matematik felsefesi bu sorunun cevabını kesin olarak vermemiştir. Daha doğrusu verememiştir. Nitekim bu konu üzerinde araştırma yapan matematikçiler dini boyutlara göre cevapları farklılık göstermektedir. Dini olgusu yerinde ve sarsılmaz bir biçim alan matematikçiler matematiğin yüce yaratıcının bir şifresi olarak görüyor. Bu dini boyut müslümanlıkla alakalı olduğu gibi herhangi bir dini savunma biçimi de olabilir. Leonardo Da Vinci’nin dediği gibi matematik kainatı anlamamızı sağlayan anahtardır sözü aslında matematiğin bir yaratıcının eseri olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte sadece matematikçiler değil birçok ünlü bilim insanı yaratıcının mucizevi şekilde evreni tasarladığını hiçbir dünyevi gücün böyle bir imkana sahip olmadığını söylemiştir.

Euler Özdeşliği nedir

Bir kısım yukarıdaki gibi tamamen yaratıcının bir mucizevi anahtarı olarak görse de bir grup bilim insanı matematiğin aslında insanın beyninin bir ürünü olacağını savunmuştur. Öyle ki bunun için en iyi örneği Euler vermiştir. Euler’in ortaya koyduğu Euler özdeşliği eğer bulunmasaydı başka biri bulabilir miydi? Euler bulmasına rağmen bu 5 sabitin bir araya getirmesi Euler’in algılarının bir sınırı değil midir?

Bu noktada kafamız karışsa da aslında bu grubun dediği sezgisel önermeler insan aklının matematiği geliştirdiği ve bu gelişmeler sayesinde matematiğin bu noktaya geldiği vurgulanmaktadır. Zaten matematiğin tarihine bilhassa 20.yy matematik gruplarına baktığımızda deneyselciler ve yarı deneyselciler matematiğin gözlemsel bir formdan türediğini ifade eder. Nasıl ki fizik gözlemlerin sonucunda ortaya çıkan bir bilim dalı ise matematikte tıpkı onun gibidir. 2 ile 2’nin toplamının 4 olduğunu insanoğlu 2 nesne ile 2 nesnenin toplamıyla ilişkilendirerek bulmuştur. Derin konular pür matematik kadar matematik felsefesi ile de şekillenmiştir.

İdealar dünyası olarak adlandırılan ve tüm bilgilerin insandan bağımsız bir şekilde pıtır pıtır askıda kaldığı düşsel bilgi kuramı aslında insanların bilgiyi icat ettiği değil de keşfettiği yönünde. Platon’un felsefe akımlarından en önemli buluşlarından biri olan idealar dünyası da matematiksel bilgilerin aslında var olduğunu matematikçi vasfına sahip olan kişilerin bunları bir cımbızla çekip aldığını gösterir.

Öyle ki Pisagor Üçgeni olarak Pisagor’a atfedilen teorem aslında binlerce yıl öncesinde Babiller tarafından bilinmekteydi. O zaman şu şekilde bir yorum getirilebilir. Babil medeniyetinde bulunan kişiler matematikçiler bir dik üçgenin kenalarının uzunluklarının kareleri ile ilgili olan kuralı idealar dünyasından almışlar. Aslında var olan bir durumu düşünce ve çalışma ile ortaya çıkarmışlardır. Yani eğer ki kimse bu kuralı bulmasaydı da bu teoremin var olmayacağı anlamına gelmeyecekti.

Matematik felsefesinin en çok ilgilendiği sorulardan biri olan Matematik insan düşüncesinin bir ürünü müdür şeklindeki soru aslında felsefesi bir sorunun yansımasıdır. Diğer tüm bilim dalları gibi bilim var mıydı yoksa gerçekten insanların bir düşünüş biçimi miydi gibi sorular özele indirilerek diğer uğraşlar için sorulmaktadır.

Mushab Bedirhan Andız
Mushab Bedirhan Andız
Matematik Araştırmacısı ve Yazar
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

1 Yorum

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?