Gelecek hızla oluşturulmak isteniyor. Şimdiki zamanın ötesinde bir işleyiş aldı başını gidiyor. Üretim tipleri, beklentiler, teknoloji vs. değişiyor. Daha buharlı makinelerden çıkan gaz yok olmadan Endüstri 4.0 karşımıza çıktı. İlk uydu, ilk haberleşme, ilk araç gibi ”ilk” olanlar artık yerini ”daha da fazlası” çılgınlığına kaptırmış durumda ve bu artık önlemi alınamaz bir hale girdi bile.
Dev bütçeler, dev teknolojiler ve dev hayaller yarışır oldu. Bugün kendilerini Dünya’nın en güçlü ülkeleri olarak gösteren birçok devlet rekabeti kızıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Çünkü güç her zaman çekici gelmiştir. Çocukluğumun süper gücü olarak nitelendirilen ABD artık yerini Asya’nın kalabalık halkı Çin’e bırakır durumda.
“Micius” normal bir teknoloji yada normal bir bütçe bu hayali karşılayamazdı. Ancak Çin bunu her şeye rağmen başarmış görünüyor. Tüm sıradan uydulardan farklı olarak geliştirilen bu uyduyla beraber artık Çin, mesajını net bir şekilde verdi. ”Artık patron benim!”
2030 için çok güçlü bir hedef Küresel Kuantum Telekomünikasyon Ağı. Temelleri sağlam atılmakta. Bütçe olarak telaffuz edilen rakamlar dudak uçuklatan türden. Sadece proje geliştirme maliyeti 100 milyar doların üzerinde olan bir teknoloji ürünü. Bunlar daha başlangıç gibi duruyor. Nitekim dünya yüzeyinden gönderilen fotonu başarıyla Micius’a ışınladılar. Bu büyük başarıydı. Çünkü dünyada bu tarihe kadar yapılmış en uzun ışınlama işlemiydi. Belki maddeleri ışınlayamıyorlar ama bu bile insanlığın işine çok yarayacak türden. Bu uyduyla neler değişebilir sorusu kafalarda muhakkak ki yankılanmıştır.
Kuantum uydu sayesinde kuantum internete, kuantum ışınlamaya sahip olunacak. Çok daha hızlı bir yayın (Artık haberlerde Ankara’ya bağlanıldığında ses 3 4 saniye sonra gitmeyecek gibi düşünebiliriz), güvensizlikten uzak bir sosyal medya, hesabı çalınma tehlikesi geçirmeyecek banka işlemleri kuantum uydunun getirebileceği pozitif etkilerden sayabiliriz. Özellikle de kuantum ışınlaması…
Kuantum ışınlamasının bu aşamadaki en büyük amacı, korsanların erişemeyeceği iletişim sistemleri kurabilmek olacaktır. Profesör Popescu konuyla ilgili ”Doğa yasaları koruma sağlıyor. Eğer birisi bilgiye erişmeye çalışırsa, tespit edebilirsiniz. Çünkü bir kuantum sistemini her gözlemlemeye çalıştığınızda düzeni bozarsınız” diyor. Yapılan çift yarık deneyinde de bu olmamış mıydı? Elektron bombardımanı dedektör yardımıyla gözlemlenmek istenildi ve bunu fark eden elektronlar sıradan deliklerin izini çıkarmadılar mı?