Öncelikle kara delikler nedir, ne değildir ondan bahsetmek istiyorum. Kara delikler, çok küçük bir alana sıkışmış yüksek yoğunluklu ve süper kütleli kozmik yapılardır. Einstein, Genel Görelilik Teorisi ile öngördü ve bu terimi ilk defa 1960’lı yıllarda Amerikalı teorik fizikçi John Wheeler kullandı. Bu yapılar çok güçlü kütle çekimine sahip olduğu için ışığı bile çekiyor fakat düşünüldüğü gibi önüne çıkan her şeyi yutan bir canavar da değildir. Hatta şu an Güneş’imizin yerinde onunla eşdeğer kütleli bir kara delik olsaydı, gezegenimiz, Güneş’in etrafında döndüğü gibi kara deliğin etrafında da dönerdi.
Kara deliğe yemek olmak için olay ufkunu geçmeniz gerekmektedir. Olay ufku; kaçışın imkansızlaştığı dış sınırdır -oradan kurtulmak için, ışıktan daha hızlı olarak merkezkaç kuvvetinin etkisinden kurtulmanız gerekir ki bu da olanaksızdır-. Yani demek istediğim olay ufkuna girmediğiniz sürece bir tehlike yoktur. Girdiğiniz takdirde de pek sevgili Amerikalı astrofizikçi Neil deGrasse Tyson’ın dediği gibi önce ayaklardan olmak üzere baştan gerilmeye başlar ve diş macununun bir tüpten sıkıldığı gibi uzamaya başlarsınız.
Kara deliğin çok güçlü kütle çekiminden dolayı atomlarınıza hatta atom altı parçacıklarınıza kadar bir spagetti gibi -spaghettification- uzarsınız. Sancılı bir ölüm gibi görünse de aslında çok hızlı gerçekleşip bir an önce enerjiye dönüşeceğiniz için (E=mc^2) ne olup bittiğini bile anlamazsınız. Zaman, kelimenin tam anlamıyla sizin için durmuş olur ve kara deliğin içinde ışık hızıyla o muazzam tekilliğe doğru çekilirsiniz!
Peki bu kozmik nesneler nasıl oluştu/oluşur? Kara delikler kütlesine, elektriksel yüklerine ve açısal momentumlarına göre farklılık gösterir. Her kara delik belli bir kütleye sahiptir (m≠0 ancak diğer ölçütleri değişiklik gösterir. Elektriksel yükü ve açısal momentumu sıfır olan kara delikler Schwarszchild yarıçapını verir ve bu yarıçap ile siz de herhangi bir nesneyi bir kara deliğe çevirebilirsiniz tabii o nesneyi kendi Schwarzschild yarıçapında sıkıştırarak.
- Rsch : Schwarzschild yarıçapı
- G : yerçekimi sabiti
- M : cismin kütlesi
- c : ışık hızı
Örneğin Güneş’in Schwarzschild yarıçapı 3 kilometredir, yani onu alıp 3 kilometrelik bir alanda sıkıştırabilirseniz teorik olarak kara deliğe çevirmiş olursunuz ancak o pratikte kara deliğe dönüşmez. Güneş, orta büyüklükte bir yıldız olduğu için hidrojenini tüketince beyaz cüceye -çünkü kara deliğe dönüşebilecek kadar büyük ve ağır değil- dönüşme süreci başlayacak (Öncesinde Kırmızı dev elbette).
En yaygını süpernovalarla oluşan yıldız patlamalarıdır. Bir yıldız, tıpkı bizim gibi doğar, büyür ve ölür. Nükleer yakıtını tükettiği için ömrünün sonuna doğru gelen yıldız kütle çekimine yenik düşerek genişlemeye başlar, şişer, şişer, şişer ve bir süre sonra kendi içine çökerek kara deliği oluşturur. Bir diğeri, büyük galaksilerin merkezinde bulunan süper kütleli kara deliklerdir. Samanyolu’nun göbeğinde, uzaya dağılmamızı engelleyen ve bizim yıldızımızın kütlesinin 4 milyon katına sahip Sagittarius A* (Sgr A*) kara deliği bulunmaktadır. Bilim insanları galaksilerin ortasında bulunan bu süper kütleli devleri, bulundukları galaksiyle aynı zamanlarda oluştuğunu düşünüyor. Ayrıca bizim galaksimizde daha küçük olan, çok fazla sayıda kara delik de bulunuyor.
25 bin ışık yılı uzaklıktaki Sagittarius A* kara deliği.
Kara delikleri göremediğimiz halde var olduklarını nereden biliyoruz öyleyse? Işığın bile içinden kurtulması imkansız olan bu girdabın, etrafındaki yıldızları büktüğü ve onlara uyguladığı güçlü çekimsel kuvvet özel tasarlanmış aygıtlarla saptanabiliyor.
Yani sözün özü, bu serseriler sanıldığı gibi yakınlarımızda başıboş gezinmiyorlar ancak yerlerini darmaduman eden dağınık yiyici oldukları söylenebilir. Çevrelerindeki yıldızları bir bir yudumlarken kütle çekimsel ve manyetik kuvvetleri, yayılan tozu ve gazı aşırı ısıtarak radyasyon yayıyor. Dağınık serseriler.