Kara delikleri günümüz teknolojisiyle ne kadar incelersek inceleyelim yine de kara deliklerin anatomileri ile ilgili kesin bir sonuca ulaşamıyoruz. Bunun nedeni kara deliklerin bildiğimiz üç boyutlu evrenin kurallarının dışında olmasıdır. Bizim kabul ettiğimiz en büyük boyut uzay-zaman kavramıdır. Buna istinaden kara deliklerinde uzay-zamanla aynı boyutta olmaları gerekmektedir ama kara delik işin içine girdiğinde uzay-zamandan bahsetmemiz pek mantıklı olmamaktadır.
Kara deliğin olay ufkundan başlayarak uzay-zamanı yüksek miktarda büktüğünü görmek mümkünüdür. Bizim kabul ettiğimiz en yüksek hız olan ışık hızının sınırlarını ciddi miktarda geçmesi de açıkça gözlenmiştir. Kara delik ışığı yansıtmadığından değil ışığın olay ufkundan kaçmasını engellediği için siyah gözükmektedir. Bunun nedeni kara delikler “c” kuvvetinden (3.108) daha yüksek bir çekim kuvvetine sahiplerdir. Şimdilik bu hızın boyutunu veya niteliğini bilememekteyiz ama şunu söyleyebiliriz ki kara deliklerin muazzam bir çekim kuvveti var ve bu çekim kuvveti olay ufkundan itibaren kendini göstermektedir. Olay ufku; ışık ve maddenin artık kaçamadığı bir gözlemci kara deliğe ufku aşacak kadar yaklaşmış olabilseydi, kendisine yüzey izlenimi sağlayacak hiçbir özellik veya değişim hissedemeyecekti.
Buna karşılık geri dönme girişiminde bulunduğunda, artık bu bölgeden kaçamayacağının farkına varmış bulunacaktı. Bu, adeta “dönüşü olmayan noktadır. Bu durum, akıntısı güçlü bir denizde, akıntıdan habersiz bir yüzücünün durumuna benzetilebilir. Öte yandan olay ufkunun sınırına yaklaşmış bir gözlemci, kara delikten yeterince uzaktaki bir gözlemciye kıyasla, zamanın farklı bir şekilde aktığının farkına varacaktır. Yakın gözlemci, uzaktakine oranla zamanın daha hızlı aktığı izleminde olacaktır. Uzaktaki gözlemci de aksine, diğerinde meydana gelen şeylerin gitgide daha yavaş seyrettiğini görecek, zamanın daha yavaş aktığı izleniminde olacaktır. Bir kara deliğin merkezinde kütle çekim alanının ve uzay bükülmelerinin sonsuz hale geldikleri bir bölge yer alır. Bu bölge “çekimsel tekillik” olarak adlandırılır.
Bu bölge, genel görelilik kuramı uzay-zaman eğiminin sonsuz olduğu bölgeleri tanımlayamadığı için, genel görelilik kuramı çerçevesinde pek iyi tanımlanamamıştır. Zaten genel görelilik kuramı, kuantum kaynaklı kütle çekim etkilerini genel olarak göz önünde bulunduran bir kuram değildir. Uzay-zaman eğimi, sonsuza doğru eğrildiğinde, zorunlu olarak kuantum tabiatlı etkilere tabi olmaktadır. Sonuç olarak, kütlemektimse tekillikleri doğru bir biçimde tanımlayabilecek durumdaki tek kuram, tüm kuantum etkilerini göz önünde bulunduran bir kütle çekim kuramı olabilir. Dolayısıyla halihazırda kütleçekimsel tekilliğin tanımı yapılamamış durumdadır.
Bununla birlikte, şu biliniyor ki nasıl kara deliğe girip içine yerleşmiş madde dışarı çıkamıyorsa, kütleçekimsel tekillik de kara deliğin içine yerleştikçe kara deliğin dışını etkileyememektedir. Kütleçekimsel tekillikler onları tanımlamakta aciz kalışımızdan dolayı gizemlerini korumayı sürdürseler de ve genel görelilik kuramı tüm kütleçekimsel olayları tanımlamada yeterli olmasa da, bütün bunlar, kara deliğin bizim tarafımızda bulunan olay ufkundan hareketle onları tanımlamamıza bir engel oluşturmamaktadır.
Yazıda Bulunan terimlerin Matematiksel ve teorik ispatlarını aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz,
- nasa.gov/image-feature/jpl/pia20051/the-anatomy-of-a-black-hole-flare
- huffingtonpost.com/entry/what-is-the-anatomy-of-a-black-hole7
- space.com/19339-black-holes-facts-explained-infographic.html
- wikipedia.org/wiki/Black_hole