Bedenimizin içinde bir nehir gibi akan kan, beyinden emir almadan besinleri ve oksijeni taşır, atıkları imha eder. Kalp, dolaşım sisteminin motorudur. Kalp kası miyojeniktir, yani beyinden sinyal almasına gerek kalmadan kasılır. Sinoatriyal sinir adı verilen bir sinir, saat gibi çalışarak kalp kasının kendiliğinden ve ritmik bir şekilde atmasını sağlar. Bu kaslar, kalbimizdeki dört odacığın kasılıp gevşeyerek kalpteki kanın pompalanmasını, oksijen bakımından zengin kanın organlara ulaşmasını ve oksijensiz kanın akciğerlere akmasını sağlar.
Kan, yaşamımızı sürdürmemiz için gerekli olan birçok işlevi yerine getirir. Tüm bedenimize oksijen sağlar ve karbondioksiti uzaklaştırır. Bağırsakta sindirilen besinlerin yanı sıra bedenimizi düzenleyen hormonları da taşır. Beden sıcaklığımızı dengeler ve derideki yaraların kapanmasına yardımcı olur. Bunların yanı sıra, akyuvarlar, bakterilere ve kanımıza karışabilecek yabancı maddelere karşı koruma sağlar. Yetişkin bir insanın bedeninde yaklaşık 4,5 ila 5,5 litre kan bulunur.
Kan dört bileşenden oluşur. Alyuvarlar (kırmızı kan hücreleri) toplam hacmin %45’ini oluşturur. Akyuvarlarsa (beyaz kan hücreleri) kan içeriğinin sadece %1’ine denk gelir. Trombositler kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan hücre parçalarıdır. Trombositler sayıca fazla olmalarına rağmen minik boyutları yüzünden kanın çok küçük bir kısmını oluştururlar. Son olarak, kanın sıvı bileşenine plazma denir. Plazmanın %90’ı sudur. Kalan %10’u da çözünmüş gazlar, besin maddeleri ve atıklardan oluşur. Bilinen ilk kan hücreleri, 500 milyon yıl önce ilkel süngerlerde ortaya çıktı.
Bu hayvanlar muhtemelen ilk çok hücreli canlılardı ve yabancı parçacıkları yutarak sindiren, kan benzeri hücrelere sahiptiler. Bu tip hücrelere fagosit denir ve insanların dolaşım sisteminde yaklaşık 33 milyar fagosit vardır. Kan, zamanla evrimleşerek son derece karmaşık hale geldi ve aynı türün üyeleri arasında bile farklılaştı. Köpeklerde 12’den fazla farklı kan grubu tespit edildi. Sanlardaysa 8 kan grubu var ve yanlış gruptan kan almak ölümcül olabiliyor.
Kan Nasıl Akar?
- Atardamarlar, kılcal damarlar ve toplardamarlar: Kalp, atardamarlar aracılığıyla kanı karmaşık bir kılcal damar ağına pompalar. Kan oradan da kan basıncının en düşük olduğu toplardamarlara geçer.
- Oksijen transferi: Kılcal damarların hepsi dokularımıza gömülüdür. Duvarları o kadar incedir ki alyuvarlardaki oksijen bu duvarları geçerek (difüzyon) dokuya girebilir.
- Özdenetim: Baroreseptör adlı reseptörler tansiyonu kontrol altında tutar. Bunlar bazı büyük atardamarların duvarlarında bulunur.
- Basınç: Kan, damar duvarlarına kuvvet uygular ve yüksek basınçlı bölgelerden düşük basına doğru akar.
Bir Kan Hücresinin Yolculuğu
Alyuvarların tek amacı oksijen taşımaktadır. Her alyuvar hücresi kemik iliğinde üretilir ve sonra kılcal damarlar yoluyla kalbe gider. Alyuvar, üst ana toplardamardan geçerek sağ kulakçığa girer. Kasılmalar kan hücresini sağ karıncığa ve oradan da kalbin dışına iter. Alyuvar, akciğer atardamarı boyunca ilerleyerek gaz değişiminin gerçekleştiği akciğerlere varır. Ardından, akciğer toplardamarı aracılığıyla alyuvarlar yeniden kalbe dönüp sol kulakçığa girer. Kasılan sol karıncıkta hücreler sıkışır ve aorttan dışarı pompalanır. Daha sonra dolaşım sistemi boyunca akarak bedenimizin her noktasına oksijen taşırlar ve yaklaşık 120 gün sonra ölürler.
Kan Hücrelerinin Yaşam Döngüsü
- Kemik iliğinde doğum: Kemik iliğimizde her saniyede 2 milyondan fazla alyuvar üretilir.
- Olgunluk: Retikülositler, alyuvarların olgunlaşmamış halleridir. Olgunlaştıklarında çoktan kan dolaşımına katılmış olurlar.
- İki yönlü gaz değişimi: Hemoglobin, alyuvardaki oksijen taşıyan proteindir.Aynı zamanda karbondioksit ile bağlanarak onu akciğerlere geri götürür.
- Kısa ömür: Alyuvarlar sonsuza dek dayanmaz. Zamanla yıpranır ve yaklaşık dört ay sonra ölürler.
- Yolun sonu: Makrofaj adı verilen fagositler, yaşam döngülerinin sonuna gelen alyuvarları yutarak sindirir.
- Geri dönüşüm: Kan hücrelerinin kalıntıları yeniden kullanılır. Hemoglobin parçalanır ve yeni hücreler üretmek üzere kemik iliğine döner.
Kanın Bileşenleri
- Alyuvarlar: Her biri en fazla dört oksijen tutan alyuvarlar, insan bedeninde aynı anda 25 sekstilyon (25’in yanında 21 sıfır) oksijen molekülünü taşıyabilir.
- Trombositler: Bu minik hücreler,yaralanan kan damarlarından gelen sinyalleri alır ve yaralanma bölgesinde gidip yaranın ucuna yapışırlar.
- Monositler: Tüm kan hücrelerinin %1’inden daha azını oluşturan monositler, iyileşmeye yardımcı olmak için çağrılan ordu kuvvetleri gibidir.
- Lenfositler: Bu akyuvar türü; antikor üretir, tehlikeli hücreleri öldürür ve bağışıklık sisteminin yabancı maddelere vereceği tepkiyi yönetir.
- Granülositler: Bunların üç türü vardır: Eozinofiller parazit kaynaklı enfeksiyonlarla uğraşır, bazofiller yangı tepkilerini başlatır, nötrofiller ise mikrobik enfeksiyona ilk cevap verenlerdir.