Ana SayfaBilimHiper Evrenler

Hiper Evrenler

Yeni bir Her Şeyin Kuramı arayışı, sicim kuramcılarını çok geçmeden önemli bir keşfe götürdü: Bu gibi birleşik kuramlar, ancak günlük yaşantımızdan bildiğimiz üçünün dışında çok daha fazla uzay boyutu olması halinde mümkündü. Üçten daha fazla boyut bulunduğu düşüncesinin ortaya atılması, birçok yeni olasılığa kapı açtı. Aslında sicim kuramlarıyla, daha derindeki “M Kuramı“, birden fazla zaman boyutuna da izin veriyor. Bu kuramlar, uzay-zamanın toplam boyutları için belli bir değer verildiğinde var olabiliyorlar. Bu da genelde dokuz ya da on uzay boyutu, bir de zaman boyutu bulunduğu şeklinde yorumlanıyor.

Ancak kuramın kendisinde uzay ve zaman için böyle bir boyut paylaşımı yok: Kuramlar üç zaman boyut ve yedi ya da sekiz uzay boyutuyla da ayakta kalabilirler. Tek bir zaman olduğunu varsaymamızın nedeni, birden fazla zamanla işlerin garipleşmesi: Kararsız parçacıklar çok hızlı bozunuyorlar, enerji ortadan kayboluyor ve gelecek yalnız ve tam olarak şimdiyle belirlenmiyor. Garip olmasına garip; ama mantıksal olarak imkansız ya da fiziksel olarak tutarsız değil. Gerçi karmaşık yaşamın iki zamanlı bir evrende evrilmesi büyük olasılıkla imkansız olacaktır; ama bu öteki zamanlar, çok kısa boyutlarla, yalnızca çok küçük birer uzay boyutu durumlarıyla zararsız olabilirler.

Evren için olası vakum durumlarını dolduran farklı uzay-zaman boyut paylaşımlarına sahip mantıksal olarak olanaklı evrenler olabilir. Şişmenin sonuçları da, hem uzay ve zamanın bölüşümü, hem de şişip büyüyen boyutların sayısı için farklı olasılıklar içeriyor olabilir. Eğer öyleyse, kendimizi zaman ve uzay boyutları bölüşümünün 1+3 olduğu birinde bulmuş olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Her iki durumda da zaman ve uzayların sayısıyla, büyüyen uzay boyutlarının sayıları tümüyle rastlantısal olarak ya da henüz bilinmeyen bir ilkeye göre belirleniyor olabilir.

evrenin büyüklüğü

Temel fizikte bizi fazladan uzay boyutlarını ciddiye almaya iten bu gelişmelerin en önemli sonucu, çevremizdeki “evren” dediğimiz üç boyutlu uzayın yalnızca daha doğru, daha yüksek boyutlu bir gerçeğin gölgesinden ibaret olması. Örneğin,” doğa sabitleri” diye adlandırdığımız tüm nicelikler, gerçekte hiç de temel değiller. Gerçek sabitler dokuz ya da on boyutta bulunuyorlar ve biz bunların ancak bizim üç boyutumuza yansıyan bir bölümünü görüyoruz. Sonuç olarak, bizim sözde “sabit”lerimizin sabit bile olmaları gerekmiyor.

Fazladan boyutlar yalpalayacak ya da büyüklükleri çok yavaş biçimde değişecek olursa, bizim kendi üç boyutlu sabitlerimizde aynı hızda gerçekleşen değişiklikler görmemiz gerekir. Gökbilimi ya da duyarlı laboratuvar deneylerini kullanarak bazı doğa sabitlerinde olası değişimlerin gözlemsel olarak aranmasına gösterilen bunca ilginin nedeni işte bu. Hatta kuasarlardan elde edilen artan ölçeklerde veri, elektriğin şiddetini belirleyen sabitte 10 milyar yıl süre içinde milyonda birkaç parça değerindeki bir değişimle güçlü bir uyum gösteriyor.

Geleneksel doğa sabitlerinde değişimler, ilave boyutları incelemede yararlanılacak iyi bir pencere. Başka bazı fizikçiler, Büyük Hadron Çarpıştırıcısında gözlenen olayların, çok yakınımızda, başka bir zar evrenin bulunduğu ve parçacıkların bunun içinde bozunarak uzaydan gizemli bir biçimde kaybolan enerji halinde iz bırakabilecekleri yolundaki düşünceyi destekleyen ya da çürüten bir kanıt sağlayabileceğini umuyorlar. Bu spekülatif olasılıklarla ilgili en ilginç şeyse uçuk olmamaları, parçacık hızlandırıcılarıyla, yeryüzündeki ve uzaydaki güçlü teleskoplarla deneysel olarak sınanabilir olmaları.
Kaynak:John D.Barrow-Evrenler Kitabı-Alfa Yay.

Erencan Durmaz
Erencan Durmaz
Ben Eren, meraklı, araştırmacı, yazmayı seven bir kardeşinizim. Bildiklerimi ya da öğrendiklerimi paylaşmayı seviyorum ve eğleniyorum umarım sizlerde sever ve eğlenirsiniz. Meraklı ve bilgiyle kalın :)
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?