Evren başını kaldırıp yukarı bakan herkes için etkileyicidir, belli ki eski zamanlarda insanlar evrenin büyüsüne kapılmışlar ve evrenin işleyişini anlamak için çabalamışlardır. Bunun sonucunda doğru yanlış birçok teori ortaya atılmıştır ilk geçerli teori Aristoteles ya da kısaca Aristo Antik Yunan filozof’ tan gelmiştir ama Aristo’nun fikri biraz bencilcedir. O dünyanın evrenin merkezinde olduğunu savunmuştur.
Ne mutlu ki, günümüzde birkaç istisna kişi dışında bu durma inanan pek kişi yoktur. Günümüzde dünyanın evrenin merkezinde olmadığını aksine çok vasat bir yıldızın etrafında dönen ve içinde gelişmiş bir primat türü barındırdığını da biliyoruz. Peki ya evren nasıl oluştu? Nasıl sona erecek? Biz neden buradayız? Gibi birçok sorunun cevabını günümüzde hala kesin olarak bilmesek de bu konularda bazı teoriler mevcuttur. Ama ben size tamamen kendi teorilerimle çözüm önerileri sunacağım.
Eğer Albert Einstein haklıysa ve evren genişliyorsa evrenin tek bir noktadan gelmiş olması gerekmektedir. Böylece şu teori ortaya çıkar: “Evren 13,8 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir uzay-zaman tekilliğinin (space-time singularity) gürültülü bir şekilde patlamasıyla ortaya çıktı ve kütle çekim kuvveti sayesinde günümüzdeki halini aldı.” Bu genel olarak kabul gören teoridir. Evet kesinlikle çok heyecan verici olmakla birlikte birçok soruyu ardında getirir peki ya o tekilliği oraya kim koydu?
Bu soruyu bir yaratıcıya ihtiyaç duymadan şu şekilde açıklayabiliriz. Bu evrenin birinci oluşumu değildi evren önceden de vardı ve kütle çekim kuvveti evrenin genişleme hızına baskın çıktı kısacası evren büzüldü ve bir tekilliğin içinde kayboldu ve kritik yoğunluğa gelerek patladı. Bu durumda en küçüklerin teorisi olan kuantum mekaniğini kullanmak daha akıl karı olur kuantum mekaniği derki, “her şey belirli bir miktar sıkışabilir daha sonrasında tekrardan genişleyecektir.” Bunu lastik bir top gibi düşünebiliriz, yani evren önceden vardı ve kütle çekim kuvveti evreni büzdü ve kritik düzeyde sıkıştırdı daha sonrasında evren zıpladı o zaman, bu olaya büyük patlama değil, büyük zıplama demekte fayda vardır.
Evrenin nasıl oluştuğu hala gizemini korumaya devam etse de evrenin nasıl sonlanacağını tahmin etmek biraz daha basittir, ama kesin bir sonuç vermez evreni en zayıf kuvvet olan kütle çekim yönetir. Ve evrenin genişlemekte olduğunu da biliyoruz peki ya evrenin genişleme hızı kritik düzeyin altına düşerse ne olacağını hiç merak ettiniz mi?
Evren büzülür. Bunun sonucunda evren başlangıçtaki uzay-zaman tekilliğine dönecektir. Tabi bu süreç hızlı mı yavaş mı gerçekleşecek bilemiyoruz. Bana kalırsa önce yıldızların yörüngelerindeki gezegenler yıldızlara çarpacaklardır. Daha sonra ise galaksilerin ortasındaki süper emici kara delik galaksiyi yutacaktır. En nihayetinde kalacak olan kara delikler birleşecek ve tek bir kara deliği oluşturacaktır. İşte başlangıca geldik peki ya kütle çekim kuvveti varken nasıl bir tekillik patlar?
Bunun cevabı basittir kütlelerin momentumu her zaman dışa doğrudur. İşte tüm evrenin başlangıcını ve bitişini sizlere ayrı ayrı açıkladım bu olayları ikiye ayırmamızın nedeni her iki durum için bir teori bulmanın daha zor olmasıdır ve bazı bilim insanları başlangıç bölümünün tanrıya ait olduğunu ve kurcalanmamasının gerektiğine inanmaktalar, ama fiziğin asıl amacı her şeyi açıklayacak bir teori bulmaktır. Ve bana kalırsa bu teoriyi eksiksiz bir şekilde tek ve zarif bir matematik cümlesine dönüştürmek için bir kara deliğin kalbi olan tekilliğe girmemiz gerekmektedir.
Bu Makalenin tüm hakları tarafıma ve yayımladığım kuruma aittir, çalınması veya izinsiz kullanılması halinde gereği uygulanacaktır.