Ana SayfaBilimHastalıkların Üstesinden Gelmemizi Sağlayabilecek 5 Hayvan

Hastalıkların Üstesinden Gelmemizi Sağlayabilecek 5 Hayvan

Hayvanların birçoğundan daha uzun ömürlüyüz ve tıptaki ilerleme, beslenmedeki ve hijyendeki iyileşme sayesinde yaşam beklentimiz artmaya devam ediyor. Ancak hastalıklara ve yaşlanmaya karşı verdiğimiz mücadeleyi henüz kazanabilmiş değiliz.

Gelişmiş ülkelerde bile kalp hastalıkları her yıl yüz binlerce insanın ya da her üç dakika da bir insanın ölümüne neden oluyor. Yeni tedaviler bulmak için hayvanlar alemine bakmak iyi bir fikir olabilir. DNA’mız şempanzelerinkine ve diğer hayvanlarınkine çok benzese de gelecekte hastalıkları daha iyi anlayıp tedavi etmemizi sağlayacak olan şey onlarla aramızdaki fark.

CRISPR

Genetik mühendisliği burada da devreye giriyor ve CRISPR gibi gen düzenleme teknikleri sayesinde hayvanlardan elde ettiğimiz bilgileri ileride kendi genlerimizdeki hastalıkları silmemiz belki de mümkün olacak. Ama bunun için önümüzde hala çok yol var. İşte karşınızda beş hayvan ve insan sağlığına bulunabilecekleri katkılar.

Şempanzeler ve Kalp Hastalıkları

İnsanlar evrimleştikçe genetik yapımız da değişti ve damar tıkanması riskimiz arttı. Bunu, kalp hastalıklarına yakalanma olasılığını artıran gıdaları ve özellikle de kırmızı eti daha fazla tüketmeye başladığımız gerçeğiyle birleştirince ortaya hiç de iç açıcı olmayan bir manzara çıkıyor.

Yakın zamanda yapılan araştırmalar, diğer hayvanlara, hatta bize en yakın olan şempanzelere bile kıyasla daha fazla kalp ve damar hastalığı yaşamamıza, belli bir geni yitirmemizin yol açtığını gösteriyor. Bir araştırmaya göre, insanlarda bulunan bu genetik mutasyon yapay olarak farelerde de ortaya çıkarıldığında kalp krizi riski normal farelerde görülenin iki katına yükseliyor. Gelecekte genetik mühendisliğiyle kaybettiğimiz bu geni kendimize ekleyebilir ve kalp hastalığı riskini azaltabiliriz.

Çıplak Köstebek Faresi ve Kanser

Çıplak köstebek faresi pek de göz okşamıyor ama toprağa kazdığı oyuklarda yaşayan bu kemirgen, kansere hiç yakalanmadığı için bilim insanlarının büyük ilgisini çekiyor. Bu hayvanlar bize uzun ömür konusunda da örnek olabilir. Boyutlarına bakılırsa akrabaları olan fındıkfaresiyle aynı süre yani dört yıl yaşamasını bekleyeceğiniz çıplak köstebek faresi, çoğu zaman bunun yedi katı daha uzun süre yaşıyor. Günümüzde uzun ömür sırlarını birer birer bilim insanlarına vermekte olan bu çirkin kemirgenler ileride kanseri ve yaşla ilişkili hastalıkları yenmemiz için bize yeni terapiler geliştirmede yardımcı olabilir.

Kanguru ve Osteoartirit

Osteoartiritin birçok nedeni var ama obezlik, yanlış duruş ve eklem hizalanması en önde gelenleri. Birçok primatın ve etçilin de insanlardakine benzer eklem sorunları var. En çok eklem hastalığı ise büyük maymunlarda görülüyor.

Diğer yandan saatte 65 km’yi varan hızlarda sıçrayıp sekebilen kangurularda çok ileri yaşa kadar eklem sorunu görülmüyor. Bunun nedeni, dizlerinde sürekli bükülmeye ve yere inişin etkisine dayanabilen özel bir kıkırdak yapısı olması. Bağ dokuların dizilimi de eklem stabilitesini ve dolayısıyla eklem sağlığını artırıyor. Bu tür araştırmalar ileride insanlarda kullanılan diz protezlerinin materyallerini geliştirmeye yardımcı olabilir.

Mağara Balıkları ve Diyabet

Diyabet bir küresel sağlık problemi ve körlüğün, böbrek yetmezliğinin, kalp krizinin, felcin ve ampütasyonun da başlıca sebeplerinden. Neredeyse her on yetişkinden birinde diyabet görülüyor ve bu oran gün geçtikçe de artıyor. Bu durumun bir çözümü varsa o da Meksika kör mağara balığında.

Bu küçük balılar alglerle besleniyor ve kanlarındaki şeker düzeyini düzenlemelerine gerek olmayacak biçimde yaşamaya ayak uydurduklarından hiç zarar görmeksizin istedikleri kadar beslenebiliyorlar. Bir başka deyişle, diyabet hastalarında gördüğümüz son derece değişken kan glikozu düzeyleri bu balıklar için hiç sorun değil. Bilim insanları bu balıkları daha iyi anlarsak bu hastalığa da daha iyi tedaviler bulabileceklerine inanıyorlar.

Zebra

Zebra Ve Ülser

Çalışma ortamlarımızdaki stres arttıkça zihinsel sağlığımıza binen yükü hissediyoruz. Fakat bunu yaparken çoğu zaman fiziksel sağlığımız üstündeki etkisini unutuyoruz. Beyinlerimizdeki üst düzey işlem merkezleri, hayatımızda yaşanan güçlükleri birbiriyle birleştiriyor ve bu da kronik stresin uzun dönem etkileri olmasına yol açıyor. Bu durum da ileride mide ülserini beraberinde getirebiliyor.

Zebra gibi hayvanlarsa stresi yalnızca kısa dönemli, örneğin yiyecek bir şeyler ararken ya da yırtıcılardan korunmaya çalışırken yaşıyor. Uzun süreli, kronik strese maruz kalmaları pek görüldük bir şey değil. Ama araştırmalar gösteriyor ki hayvanları, örneğin fareleri uzun ve tutarlı bir biçimde strese maruz bırakmak onlarda da insanlardaki gibi ülsere yol açıyor. Bu da stresin ayrılmaz bir parçası olduğu çağdaş yaşam biçimimizin sağlığımıza ne denli zarar verdiğinin bir kanıtı.

Hayvanlarla hastalıklar arasındaki ilişki tek yönlü değil. İnsanların hastalıklar hakkındaki bilgileri de birçok hayvana yardımcı olabiliyor. Örneğin koalalarda kısırlığa, körlüğe ve ölüme yol açan klamidyayla ilgili bilgilerimizi bu hayvanların tedavisinde kullanıyoruz.

Kaynak: Popular Science

Erencan Durmaz
Erencan Durmaz
Ben Eren, meraklı, araştırmacı, yazmayı seven bir kardeşinizim. Bildiklerimi ya da öğrendiklerimi paylaşmayı seviyorum ve eğleniyorum umarım sizlerde sever ve eğlenirsiniz. Meraklı ve bilgiyle kalın :)
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?