Güneş hem bir yıldız, hem de güneş sistemimizdeki en büyük ısı ve ışık kaynağıdır. Samanyolu’ndaki en azından birkaç yüz milyar yıldızdan biridir. O olmasa yaşam olmayabilirdi; bu da onu bizim için çok önemli kılıyor. 1600’lerde İtalyan astronom Galileo Galilei Güneş’in ne olabileceği hakkında spekülasyonlar yürüttü. Ondan birkaç on yıl sonra Johannes Kepler’de aynı şeyi yaptı. 1800’lerde astronomlar Güneş’in özelliklerini hesaplamak için bilimsel araç gereçler geliştirdiler ve bu da bilimsel bir disiplin olarak güneş fiziğinin başlangıcını oluşturdu.
Güneş’in fiziki özelliklerini çalışma bilimine güneş fiziği denir ve oldukça aktif bir araştırma alanıdır. Güneş fizikçileri yıldızımızın nasıl işlediğini ve güneş sistemimizin kalanını nasıl etkilediğini açıklamayı amaçlar. Güneş’in ısısını ölçer, yapısını hesaplar ve ölçümlerine dayanarak ona yıldız “türü” atarlar. Onların çalışmaları sayesinde, kendi yıldızımızı inceleyerek bütün yıldızlar hakkında daha çok bilgi edinmiş oluruz.
Güneş, esas olarak aşırı ısınmış gazlardan oluşan büyük bir küredir. Tam merkezine yapılacak hayali bir yolculuk onun yapısını gözler önüne serer.
*Önce taç küre olarak bilinen dış güneş atmosferinden içeri doğru ilerlemek durumundayız. Taç küre, bir milyon derecenin epey üzerine çıkan sıcaklıklardaki gazlardan oluşan çok ince bir katmandır.
*Taç küreyi geçtikten sonra kromosfere ulaşırız. Burası ince, kırmızımsı renkte gazlardan oluşan ince bir katmandır ve sıcaklığı alt kısımda 3.500 derece, taç küreye geçişin olduğu yerlerdeyse 34.726 derece arasında değişir.
*Kromosferin altında, sıcaklığı 4.226 derece ile 5.700 derece arasında değişen fotosfer yer alır. Güneş’e baktığınızda asıl gördüğünüz şey fotosferdir. Güneş aslında beyaz olmasına rağmen ışınları mavi ve kırmızı dalga boylarını yok eden atmosferden geçerken sarımsı görünür.
*Fotosferin altına daldığımızda ısıyayım bölgesi denen katmana ulaşırız. Su ya da şurup kaynattıysanız minik kabarcıklar görmüşsünüzdür. Güneş’in ısıyayım bölgesinde de bu kabarcıklı alanlardan vardır. Bu kabarcıklar aslında Güneş’in içinde hareket eden akımlardır.
*Bir sonraki katman ışınım bölgesidir. Bu oldukça açıklayıcı bir isimdir çünkü bu bölge gerçekten de Güneş’in merkezinden ısıyayım bölgesine ısı yayar.
*Nihai olarak da ışınım bölgesinin altında güneş çekirdeği vardır. Bu en içteki kutsal alan, kocaman bir nükleer fırındır; nükleer füzyonun gerçekleştiği yerdir. Peki bu nasıl olur? Çekirdekteki ısı 15 milyon santigrat dereceye kadar ulaşır. Güneş’in diğer kısımları çekirdeği Dünya’nın deniz seviyesindeki atmosferik basıncının 340 milyon katı büyüklüğünde bir basınç uygular. Bu aşırı uç şartlar, hidrojen atomlarının, helyum atomları oluşturmak üzere birbirleriyle çarpıştığı kocaman bir düdüklü tencere yaratır. Güneş, her saniye 620 ton hidrojeni helyuma çevirir ve bütün bu ısı ve ışığı sağlayan şey de budur.
Güneş’in lekelerini görmüşsünüzdür. Bu lekeler, manyetik alanlarla kaplı bölgelerdir ve koyu renk görünmelerinin sebebi etraflarındaki bölgelerden daha soğuk olmalarıdır. Güneş lekeleri on bir yıllık döngülerle meydana gelirler. Her döngünün ortasına doğru güneş maksimumu denen dönemde pek çok güneş lekesi görürüz. Ardından çok az güneş lekesi kalıncaya dek beş yıllık süre içinde kademeli olarak azalırlar. Bu döneme de güneş minimumu denir.
Güneş’in etkisi bütün güneş sistemine yayılır. Isı ve ışığı gezegenlere kadar ulaşır. Yıldızımız aynı zamanda Güneş rüzgarı denen bir başka etkiye de sebep olur. Yüklü parçacıklardan sürekli olarak esen akım, yaklaşık 100 astronomik üniteye (Dünya ve Güneş arasındaki mesafenin yüz katı) kadar yayılır ve güneş sistemini saran iri bir baloncuk yaratır.Bu baloncuğun iç kısmına gündurgun denir. Bunu ötesinde, diğer yıldızların da tıpkı bizim Güneş’imiz gibi nükleer füzyon sürecinden geçtiği yıldızlararası uzay uzanır.
Hem profesyonel, hem amatör astronomlar Dünya’nın yüzeyindeki ve uzaydaki gözlemevlerini kullanarak yıldızımızı incelerler. Yerde konuşlandırılmış teleskoplar Güneş’in yüzeyini ve asmosferini bütün açılarıyla ölçerler. Bazı radyo teleskoplar ve radar detektörleri Dünya’nın üst iyonosferindeki Güneş etkisini takip ederler. Bu bilgiler, uzay iklimi olaylarının tahmin edilmesine yardımcı olan modellerde kullanılır. Güneş fizikçileri, Global Salınım Ağ Grubu denen bir dizi özel cihaz kullanarak Güneş’in içini incelerler; bu cihazlar, heliosismoloji denen bilim dalını kullanarak Güneş boyunca hareket eden ses dalgalarına odaklanır.
NASA Güneş’i ve Dünya’ya olan etkilerini inceleyen uzayda konuşlandırılmış cihazlardan oluşan bir filoya sahiptir:
- Güneş Karasal İlişkileri Gözlemevi, solar aktivitenin sürekli olarak üç boyutlu görünümünü sunan, yörünge etrafında dönen iki uydudur.
- Güneş Dinamikleri Gözlemevi, Güneş’in ve patlamalarının gerçek zamanlı görüntüsünü sunar ve heliosismoloji araştırması yapar.
- Güneş ve Heliosferik Gözlemevi, Güneş’in üst katmanlarına ve taç küreye odaklanır.
Kaynak: Carolyn Collins Petersen-Evren 101
İlginizi çekebilir: güneşin yapısı ve özellikleri