Doğada kaç çeşit gözbebeği var?
İrisin ortasında bulunan bir yapı olan gözbebeği, loş ortamlarda büyüyüp parlak ışıkta küçülerek, retinaya düşen ışık miktarını kontrol ediyor ve nispeten sabit kalmasını sağlıyor.
Ancak doğaya baktığımızda farklı canlılarda farklı gözbebeği çeşitleriyle karşılaşıyoruz. Bunlardan biri insanlarda, kurtlarda, baykuşlarda ve daha birçok hayvanda gördüğümüz dairesel gözbebekleri. Timsah ve yılan gibi sürüngenler ve evimizin vazgeçilmezi olan kedilerse dikey gözbebeğine sahip. Koyunlar, keçiler, ahtapotlar ve mürekkep balıklarıysa gözbebeği yatay olan hayvanlar.
Dikey gözbebekleri daha çok pusu kuran avcıların yan yana olan gözlerinde, yatay gözbebekleriyse otçul hayvanların başının iki yanındaki gözlerde karşımıza çıkıyor ama bunu bir genellemeye dönüştürmek olanaklı değil. Örneğin kurtların, köpeklerin ve çakalların gözbebekleri dikey. Yine benzer biçimde, evcil kedilerin gözbebekleri dikey olduğu halde birçok vahşi kedinin ve tüm büyük kedilerin (aslan, kaplan, leopar, jaguar ve çita) gözbebekleri yuvarlak. Bir ilginç bilgiyse, yatay gözbebeklerine sahip canlılarda, başın açısı ne olursa olsun gözbebeğini yatay tutan bir mekanizma olması. Ahtapotlar da keçiler de göz küresini, gözbebeği daima yatay olacak biçimde döndürebiliyor.
Herkesin kendine has bir kokusu var mı?
Vücut kokumuz büyük oranda genetik faktörler tarafından belirleniyor ve uçucu organik bileşikler tarafından havaya yayılıyor. Bununla birlikte gün içinde yediklerimizde (örneğin sarımsakta ya da bazı baharatlarda) bulunan uçucu kimyasallar bu kokunun imzasını değiştirebiliyor ya da örtebiliyor. Ayrıca vücut kokumuzu maskelemek ya da değiştirmek için kullandığımız deodorant ya da parfümler de bunlara karışarak kendine has bir karışım meydana getiriyor.
Vücut kokusunu oluşturan uçucu organik bileşenlerin sayısı binlerle ölçülüyor ve bunlar her insanda farklı bir bileşime sahip olduğundan, hepimiz gittiğimiz her yere imzamızı da taşıyoruz. Aile bireyleri veya bir arada yaşayan insanlar zaman içinde birbirlerinin vücut kokusuna farkına varabiliyor. Yani sadakatsiz eşlerin vücutlarına sinen kokular ötürü yakayı ele vermesi tümüyle bir efsane değil. Bizimkinden daha hassas burunlara sahip canlıların, örneğin polis köpeklerinin kişisel eşyaları kokladıktan sonra aynı kokuyu taşıyan şahısları bulmasına izin veren de işte vücut kokumuzun benzersizliği.
Bu durumun tek istisnası aynı ortamda yaşayan, aynı parfümü kullanan ve aynı besinleri tüketen tek yumurta ikizleri. Onlar tıpatıp aynı genetik kodu paylaştıklarından kokuları da aynı.
Yaz aylarında daha çok dolu yağdığı doğru mu?
Sayısız otomobile zarar veren, hem sürücülerin hem de sigorta şirketlerinin korkulu rüyası olan dolu olayı, havanın soğuk olduğu, karın yağdığı kış aylarından çok yaz aylarında görülür. Normalde yağmur oluşturan su taneciklerinin bir bulut içinde yükselip alçalması doluyu meydana getirir ve bu tanecikler bulutun tavanına her yaklaşmalarında yeni baştan donar. Bir dolu tanesini ortadan böldüğünüzde gördüğünüz halkalar, dolunun bulut içinde kaç defa inip alçaldığını gösterir.
Dolu tanecikleri ortalamada 0,5 ila 2 cm büyüklüktedir ancak bulut içindeki hareketlerine bağlı olarak bu rakam büyüyebilir de. Çarpışan dolu tanecikleri birleşerek, alışılmışın üstünde büyüklüklerde dolu yağmasına yol açabilir. Şu ana kadar kaydedilmiş en büyük dolu tanesi 2010’da ABD’ye düşmüştü ve 20 santimetre çaplıydı. Otomobilinizin üstüne birkaç adet yorgan serseniz de böyle bir dolu tanesinin yol açacağı tahribattan korunmanız olanaksız.
Astronot olmak için çok mu geç kaldım?
Herhalde küçükken astronot olup yeni dünyalar keşfetme hayali kurmayanımız yoktur. Bununla birlikte büyüdüğümüzde birçoğumuz bu hayalinden vazgeçmek zorunda kalır.
Uzaya çıkmış insanların listesine baktığımızda birçoğunun ya bilimsel ya da askeri kökene sahip olduğunu görüyoruz. Gerçekten de astronotların ve kozmonotların büyük kısmı test pilotluğu deneyimine sahip subaylardan veya uzayda deney yürütebilecek yetkinliğe sahip mühendislerden ve bilim insanlarından oluşuyor. Çok yoğun bir eğitim programından başarıyla çıkmak, kusursuz bir sağlığa sahip olmak da istenenler arasında.
Bununla birlikte, astronot okulları fırsat eşitliği sunan kurumlar. NASA’nın sınavlarına katılmak için minimum gereksinim mühendislik, biyoloji, fizik, matematik ya da bilgisayar bilimleri alanında lisans derecesi alıp üç yıl kendi alanında çalışmış olmak ya da 1000 saat jet uçurma deneyimine sahip olmak. Başka ülkelerde bu kriterler değişebiliyor. Örneğin kimyager Helen Sharman 1989’da radyoda verilen bir ilana gelişigüzel başvurmuş, İngiliz-Rus ortaklığı bir programda 18 yoğun eğitim aldıktan sonra uzaya çıkarak Mir Uzay İstasyonu’nda görev yapmıştı. Hangi seçeneği seçerseniz seçin, astronotluk eğitiminin ortak bir zorunluluğu var: Tüm astronot adaylarının kozmonotlarla anlaşabilmek için Rusça öğrenmesi şart tutuluyor. Bunları sağlayamazsanız her zaman için uzay turisti olma şansınız var.
Develer hörgüçlerinde su depoluyor mu?
Develer dünyaya geldiklerinde hörgüçleri yoktur ve hörgüçleri onlar büyüyünce ortaya çıkmaya başlar. Sanılanın aksine bu dokular su değil yağ depolar. Zaten develerin bu kadar dayanıklı olmasını sağlayan da acil durumlar için depoladığı yağdan elde ettiği enerjidir. Çift hörgüçlü bir deve 250 kiloyu (yani üç yetişkin insanı) hiç durmaksızın dört gün boyunca taşıyabilir. Bu tarz yorucu yolculukların ardından develerin yağ depolarını tüketmesi sık karşılaşılan bir durumdur, hatta bu yüzden hörgüçlerin küçüldüğü, içinin boşaldığı ve boşalan hörgüçlerin bir yana sarktığı görülür. Deve yeterince beslendiğinde ve su içtiğinde hörgüçleri yeniden dik bir görünüme kavuşur. Hörgüçlerin su depoladığı yanılgısı da buradan gelir.
Tabii bu, develerin vücutlarında su depolamadığı anlamına gelmiyor. Bilakis deve, vücudunda su tutmada akıllara durgunluk verecek bir verimliliğe sahiptir. Uzun süre susuz kalmış bir deve 135 litre suyu yalnızca 15 dakika içinde içebilir. Devenin sıcak iklimler için evrimleşmiş metabolizması öyle tutumlu çalışır ki hayvan tek bir damla bile su içmeden çöl sıcağında yirmi gün yaşayabilir.