İnsanlığın, kalıtsal özellikleri kontrol altına alması ihtiyacından doğmuş genetik mühendisliği ilk kez 1972’de ortaya çıkmıştır ve gelişmiş ülkelerde oldukça değerli bir meslektir. Canlılarda bulunmakta olan genlerin bir canlıdan diğerine geçmesi ya da birleştirilmesi gibi faaliyetlerde bulunurlar.
Günümüzde körlük, kan hastalıkları, Huntington gibi hastalıklara tüm dünyadaki genetik mühendisleri çözük arıyor. Çin’de ise Hangzhou Kanser Hastanesi’nde yemek borusu kanserinde genetik tedavi uygulamaları test ediliyor. Ve gelişmelere göre beklenti çok yüksek. Beklentilerin yüksek olmasının muhtemel nedenlerinden biri dünyanın sağlık alanında önemli bir adım atacak olmasıdır. Ancak genetik mühendisliği sağlık alanı dışında kötü amaçlar için kullanılabilir mi?
Farklı ülkelerden 150 bilim insanının Harvard Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği “ sentetik insan geni” hakkındaki toplantıya göre: Bilim dünyası DNA’yı oluşturan ve dört bazı temsil eden A,C,T,G harflerinin değiştirilerek sentetik bir gen oluşturulabileceğini öne sürülüyor. Projeye göre laboratuvar ortamında üretilen 3 milyar harf daha DNA’ya eklenebilir. Uzmanlara göre bu gelişmeyle kansere dayanıklı hücreler üretilebilir veya nakil edilebilecek organlar yapılabilir. Ancak bu gelişmelerin beraberinde farklı sorunlar getirebilme riski var. Kansere çare bulunsa bile daha önce adı hiç duyulmamış hastalıklar ortaya çıkabilir.” Süper insan oluşturma endişesi insanlar arasında ayrımcılığı arttırabilir.
Maddi olarak herkesin karşılanamayacak bu teknolojiyle toplumun bir kesimi sağlıklı çocuk sahibi olurken bir kesimi olamayabilir. ”Sentetik insan fikrine karşı çıkanların sayısı oldukça yüksek. İnsanlar daha önce nükleer teknolojide olduğu gibi önlenemeyecek sonuçları ortaya çıkabileceğini ve biyolojik savaş başlayabileceğini düşünüyor. Projenin destekçilerinden Tom Ellis projeye 15 yıl gibi bir süre verdi ancak proje bitirilse bile uygulama için 20 yıla daha ihtiyacı olduğunu söyledi.
Bir diğer sorun ise GDO’lu ürünler. GDO’lu tarımsal üretim; daha fazla verim daha çok gelir düşüncesi hedeflenerek benimsenmiştir. Bu üretimin %50’si ABD’de oluşmaktadır. Bu sayede 1998 yılında üretilen gıda miktarı 6 katına çıkmıştır. Son dönemlerde AB ülkeleri arasında Yunanistan, Avusturya Macaristan, Polonya, Fransa, Almanya gibi ülkeler bu gıdaları oluşturmayı bırakmıştır. İspanya’da halk yürüyüşleri olmuş ve bunun sonucunda GDO’lu besinlerin üretiminde %35’lik bir azalma görülmüştür. Dünya genelinde çoğunlukla çilek, domates, mısır, buğday, patates ve hatta yemlerden dolayı bazı balık türlerinde görülmektedir.