Hepimizin gece geç saatlere kadar uyumadığı, bazen sabahladığı zamanlar olmuştur. Bunu alışkanlık haline getiren, güneş ışığını görmeden uyumayan, gün ışığında gece uykusu aldığını zannedenler de toplumun önemli bir kesimini oluşturmaktadır. Bunun dışında, TV karşısında uyumak, gece lambasıyla uyumak gibi basit görünen yanlışlıklarla da toplumun çok büyük bir kesimi tarafından alışkanlık haline gelmiştir. Peki kim, geceyi saf haliyle, düzenli bir şekilde kullanmamızı şart koşmaktadır? Drakula Hormonu, Karanlığın Hormonu yani Melatonin…
Gece Uykusunun Önemi
Melatonin Hormonu
Büyük bir kısmı epifiz bezinden salgılanmakta ve karanlıkta sentezlenmektedir. Karanlık bir ortam olduğu için gece vaktini tercih eden melatonin 23:00-5:00 saatleri arasında salgılanırken, en yüksek değerine 02:00-04:00 arasında ulaşmaktadır. Günün aydınlanması ile birlikte, optik sinirler aracılığıyla, melatonin hormonu sentezi durur ve serotonin hormonuna, yani mutluluk hormonuna dönüşür. Sadece gün ışığına bağlı kalmaksızın, lamba, televizyon gibi her türlü yapay ışık yayan etmenlerde, hayati önem taşıyan melatonin hormonunun salgılanmasını engellemektedir. Özellikle gece 2:00-4:00 saatleri arasında ışıktan izole edilmiş bir odada mutlaka uykuda olmamız gerekmektedir. Bunun için uyuduğumuz odada hiçbir ışık kaynağının bulunmaması, hatta ışık geçirmeyen perdelerin kullanılması uzmanlar tarafından önerilmektedir.
Melatonin sentezi, birçok işlevde olduğu gibi yaşa bağlı olarak azalmaktadır. En yüksek 1-3 yaş arasında salgılanan melatonin, 20’li yaşlara kadar yüksek seviyede salgılanma potansiyeline sahiptir.
Peki Melatonin Hormonu Neden Bu Kadar Önemli?
- Doğrudan antikanserojen etki gösterir.
- Bağışıklık sistemini güçlendirir.
- Uyku düzenini kontrol eder.
- Kemiklerin büyümesini, gelişmesini ve yenilenmesini sağlar.
- Hücreleri yeniler ve yaşlanmayı geciktirir.
- Biyolojik ritmi düzenler.
- Kemoterapik ilaçların etkinliğini arttırır.
- Kalp ritmini ve vücut ısısını düzenler.
- Antioksidan etki gösterir.
Melatonin hormonunun yeterince salgılanmaması yorgunluk hissi, uykusuzluk, huzursuzluk, zaman algısında bozulma, zihinsel problemler, iştahsızlık, hazımsızlık, yaygın vücut ağrıları ve terleme gibi birçok sayıda şikayete neden olmaktadır.
Bu hormon antikanserojen özelliği sayesinde vücudumuzu kansere karşı koruyan etmenlerin en başlarında görülmektedir. Yapılan testlerde gece çalışanların gündüz çalışanlara oranla kanser olma oranlarının çok daha fazla olduğu görülmüştür. Ayrıca kemik gelişimine doğrudan etki göstermesi nedeniyle çocuklarımıza söylediğimiz “uyusunda büyüsün” ninnisinin doğruluğunu kanıtlamış oldu.
Melatonin hormonun yetersiz kalması hastalıklara yol açar mı?
Melatonin hormonu eksikliği, yetersiz kemik gelişimi, kemiklerin yenilenmemesi, Kanser, Parkinson, Alzheimmer, kötü huylu kolestrol, kroner kalp hastalıkları, ülser gibi çok ciddi problemleri tetiklemektedir.
Bu gibi istenmeyen nedenlere maruz kalmamak istiyorsak, uyku düzenimizi kurmalı, biyolojik saatimizi zorlamamalıyız. Gün ışığından faydalanıp, gece saatlerini de yorulan vücudumuzu dinlenmeye ayırmalıyız. Daha zinde bir vücud, daha çalışkan bir beyin için bu gece iyi uykular!
Bir Biyomühendis’in Defterinden…
Mehmet Alper Gökçe