Şamil Şhapli Erkan
MB Üyesi
- Kayıt
- 23 Ağustos 2015
- Mesajlar
- 7
- Tepkiler
- 2
- Yaş
- 63
Fikirleri ve düşünceleri ile insanlık tarihinin en zeki insanları arasında yer alan Einstein'ın beyin yakan görelilik kuramı ve kuram içinde bulunan garipliklerine daha yakından göz atalım.
-Cisimler hızlandıkça, zaman cisim için daha yavaş akmaya başlayacaktır, ışık hızına ulaşıldığında zaman durmalıdır.
Uzayda hareket eden cisimler hızlandıkça, yani ışık hızına ulaştıkça zaman, cisim için (sadece hareket eden cismin fark edebileceği ve onun için geçerli olan bir durum) yavaşlamaya başlayacaktır. Burası kolay anlaşılabilir gibi geliyor değil mi? Peki, şimdi de ikinci maddeye geçelim.
-Cisimler hızlandıkça kinetik enerjilerinin bir kısmı kütleye dönüşür, durağan kütleye sahip cisimler hiçbir zaman ışık hızına erişemeyeceklerdir.
1. Kurala ek olarak, 2. Kuralda dolaylı yoldan cisimlerin ışık hızına hiçbir zaman ulaşamayacağını ekliyor. Birbiri içine giren ve ayrı ayrı düşünme isteyen 2 kurala odaklanmış ve anlamaya başlamışken, sıkı durun şimdi de 3. Kurala geçiyoruz.
-Cisimler hızlandıkça hareket doğrultusundaki boyları kısalmaya uğrayacaktır.
3. kuralı anlamamızı kolaylaştıracak küçük bir noktaya değinelim; 3. Kural cismin dışarıdan gözlemi sırasında fark edilir. Yani cisim bu durumun farkında değildir.
Özel görelilik, temel olarak mantığımıza ve sağduyumuza aykırı bir evren tanımlar. Einstein’ın tanımladığı evren, günlük yaşantımızda aktif olarak kullandığımız düşünme biçimimize, yaşantımıza ve mantığımıza tamamen ters bir evrendir. Einstein’ın teorisine karşı olarak bilim adamları bir açık bulmak amacı ile 100 yılı aşkın bir süredir sayısız deneye girişmişlerdir.
-İki ayrı yöne giden, iki farklı hıza sahip uçak deneyi.
İçlerinde çok hassas atom saatleri taşıyan uçaklar değişik yönlere doğru değişik hızlarla hareket ettirilmiş ve saatlerin kuramın hesaplarına yeterince uygun olarak yavaşladığı/hızlandığı gözlemlenmiştir. Yani, 1. Kural çürütülememiştir.
-Sadece saatte bir değişiklik olabilir düşüncesi ile başka büyük bir deneye girişilir.
Zamandaki yavaşlamanın sadece saatte meydana gelmediğini, gerçekte yaşandığının kanıtı ilk olarak nötrinove mü-mezon deneylerinde ortaya çıkmıştır. Güneşten dünyamıza gelen nötrino müonların ışık hızına çok yaklaştıkları (%99.5) için ömürlerinin (yaşam sürelerinin) Dünya'da üretilen durağan olanlara göre çok daha uzun olduğu görülmüştür. Yani, 2. Kural da çürütülememiştir.
Yapay olarak ışık hızına ulaşabilme deneyleri yapılmaya devam edilmiştir.
Parçacık hızlandırıcılarındaki hızlandırma deneylerinde bugüne kadar kütlesi olan hiçbir cisim, atom veya elektron, ışık hızına çıkarılamamıştır. Hız arttıkça kütlesi de arttığı için ivmelendirilmesi zorlaşmaktadır. Yapılan tüm deneyler teoriyi çürütmeye yaramadığı gibi, güvenilirliğini arttırmıştır. Ancak hala deneyler devam etmektedir.
Peki, Einstein dünyada yaşayanların mantığına ters gelen bu yeni evren kurallarını nasıl düşündü? İşte, o hala merak konusu. Bazı kaynaklar ise Einstein'in bu düşüncelere çocukluğunda aldığı ve daha sonra sürekli incelediği kabala eğitimi sayesinde ulaştığını savunmaktadırlar.
İlgilenenlere kitap önerisi:
Tanrı'nın Formülü
Yazar: Jose Rodrigues Dos Santos
1951 sonbaharı: İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, Albert Einstein'** tanışmak için Princeton'a gider. Ziyaretinin amacı nükleer silah elde etmektir. Atomla başlayan gizli sohbetleri hızla Tanrı'nın varlığına doğru yönelir. Einstein Tanrı'nın formülünün peşindedir. Dünya düzenini tepe taklak edebilecek bir önemde olduğu için CIA de bu belgenin izini sürmektedir.
Günümüz Kahire'si, Tahrir Meydanı: Kriptolog ve tarih profesörü Thomas Noronha'nın hayatı, çekici İranlı bir kadın olan Ariana Pakravan'ın, çok gizli bir elyazmasını deşifre etmek için yardımını istemesiyle alt üst olur. Albert Einstein imzalı elyazmasının başlığı Tanrı'nın Formülü'dür. Bu formülü deşifre edebilecek tek uzman Noronha'dır. Bunun farkında olan tüm güçlerse Noronha'yı izlemektedir. Kendisiyle birlikte dünyanın da kaderini ilgilendiren bu formül pandoranın kutusuna dönüşmek üzeredir.
Tanrı'nın Formülü, zamanın başlangıcına, evrenin kökenine ve hayatın anlamına dair bu müthiş macerada kuantum fiziğini dinle, Batı felsefesini Doğu mistisizmiyle buluşturan "Tanrı var mı? Doğum ve ölüm nasıl şeyler? Evren sonsuz mu yoksa bir gün yok olacak mı?" gibi insanlığın her zaman üzerine kafa yorduğu sorulara da bir cevap ararken okurlara unutamayacakları bir macerayı da sunuyor.
Tanrı'nın Formülü bilimin hâlâ keşfetmeye çalıştığı biricik yer olan dünyadan ve onun başlangıcı ve sonundan bahsediyor. Hikâyenin konusu bilimsel ayrıntılara boğulmadan okuyucuyu ilk sayfadan sonuna kadar ele geçiriyor. Tanrı'nın Formülü sinemaya uyarlanacak kadar güçlü bir görsel algıya sahip. Peki, hikâyede ne anlatılıyor? Okuyucuyu bunu kendi başına keşfetme zevkinden mahrum bırakmayacağım. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki kitabı bir kez okumaya başladığınızda elinizden düşüremeyeceksiniz.
-Cisimler hızlandıkça, zaman cisim için daha yavaş akmaya başlayacaktır, ışık hızına ulaşıldığında zaman durmalıdır.
Uzayda hareket eden cisimler hızlandıkça, yani ışık hızına ulaştıkça zaman, cisim için (sadece hareket eden cismin fark edebileceği ve onun için geçerli olan bir durum) yavaşlamaya başlayacaktır. Burası kolay anlaşılabilir gibi geliyor değil mi? Peki, şimdi de ikinci maddeye geçelim.
-Cisimler hızlandıkça kinetik enerjilerinin bir kısmı kütleye dönüşür, durağan kütleye sahip cisimler hiçbir zaman ışık hızına erişemeyeceklerdir.
1. Kurala ek olarak, 2. Kuralda dolaylı yoldan cisimlerin ışık hızına hiçbir zaman ulaşamayacağını ekliyor. Birbiri içine giren ve ayrı ayrı düşünme isteyen 2 kurala odaklanmış ve anlamaya başlamışken, sıkı durun şimdi de 3. Kurala geçiyoruz.
-Cisimler hızlandıkça hareket doğrultusundaki boyları kısalmaya uğrayacaktır.
3. kuralı anlamamızı kolaylaştıracak küçük bir noktaya değinelim; 3. Kural cismin dışarıdan gözlemi sırasında fark edilir. Yani cisim bu durumun farkında değildir.
Özel görelilik, temel olarak mantığımıza ve sağduyumuza aykırı bir evren tanımlar. Einstein’ın tanımladığı evren, günlük yaşantımızda aktif olarak kullandığımız düşünme biçimimize, yaşantımıza ve mantığımıza tamamen ters bir evrendir. Einstein’ın teorisine karşı olarak bilim adamları bir açık bulmak amacı ile 100 yılı aşkın bir süredir sayısız deneye girişmişlerdir.
-İki ayrı yöne giden, iki farklı hıza sahip uçak deneyi.
İçlerinde çok hassas atom saatleri taşıyan uçaklar değişik yönlere doğru değişik hızlarla hareket ettirilmiş ve saatlerin kuramın hesaplarına yeterince uygun olarak yavaşladığı/hızlandığı gözlemlenmiştir. Yani, 1. Kural çürütülememiştir.
-Sadece saatte bir değişiklik olabilir düşüncesi ile başka büyük bir deneye girişilir.
Zamandaki yavaşlamanın sadece saatte meydana gelmediğini, gerçekte yaşandığının kanıtı ilk olarak nötrinove mü-mezon deneylerinde ortaya çıkmıştır. Güneşten dünyamıza gelen nötrino müonların ışık hızına çok yaklaştıkları (%99.5) için ömürlerinin (yaşam sürelerinin) Dünya'da üretilen durağan olanlara göre çok daha uzun olduğu görülmüştür. Yani, 2. Kural da çürütülememiştir.
Yapay olarak ışık hızına ulaşabilme deneyleri yapılmaya devam edilmiştir.
Parçacık hızlandırıcılarındaki hızlandırma deneylerinde bugüne kadar kütlesi olan hiçbir cisim, atom veya elektron, ışık hızına çıkarılamamıştır. Hız arttıkça kütlesi de arttığı için ivmelendirilmesi zorlaşmaktadır. Yapılan tüm deneyler teoriyi çürütmeye yaramadığı gibi, güvenilirliğini arttırmıştır. Ancak hala deneyler devam etmektedir.
Peki, Einstein dünyada yaşayanların mantığına ters gelen bu yeni evren kurallarını nasıl düşündü? İşte, o hala merak konusu. Bazı kaynaklar ise Einstein'in bu düşüncelere çocukluğunda aldığı ve daha sonra sürekli incelediği kabala eğitimi sayesinde ulaştığını savunmaktadırlar.
İlgilenenlere kitap önerisi:
Tanrı'nın Formülü
Yazar: Jose Rodrigues Dos Santos
1951 sonbaharı: İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, Albert Einstein'** tanışmak için Princeton'a gider. Ziyaretinin amacı nükleer silah elde etmektir. Atomla başlayan gizli sohbetleri hızla Tanrı'nın varlığına doğru yönelir. Einstein Tanrı'nın formülünün peşindedir. Dünya düzenini tepe taklak edebilecek bir önemde olduğu için CIA de bu belgenin izini sürmektedir.
Günümüz Kahire'si, Tahrir Meydanı: Kriptolog ve tarih profesörü Thomas Noronha'nın hayatı, çekici İranlı bir kadın olan Ariana Pakravan'ın, çok gizli bir elyazmasını deşifre etmek için yardımını istemesiyle alt üst olur. Albert Einstein imzalı elyazmasının başlığı Tanrı'nın Formülü'dür. Bu formülü deşifre edebilecek tek uzman Noronha'dır. Bunun farkında olan tüm güçlerse Noronha'yı izlemektedir. Kendisiyle birlikte dünyanın da kaderini ilgilendiren bu formül pandoranın kutusuna dönüşmek üzeredir.
Tanrı'nın Formülü, zamanın başlangıcına, evrenin kökenine ve hayatın anlamına dair bu müthiş macerada kuantum fiziğini dinle, Batı felsefesini Doğu mistisizmiyle buluşturan "Tanrı var mı? Doğum ve ölüm nasıl şeyler? Evren sonsuz mu yoksa bir gün yok olacak mı?" gibi insanlığın her zaman üzerine kafa yorduğu sorulara da bir cevap ararken okurlara unutamayacakları bir macerayı da sunuyor.
Tanrı'nın Formülü bilimin hâlâ keşfetmeye çalıştığı biricik yer olan dünyadan ve onun başlangıcı ve sonundan bahsediyor. Hikâyenin konusu bilimsel ayrıntılara boğulmadan okuyucuyu ilk sayfadan sonuna kadar ele geçiriyor. Tanrı'nın Formülü sinemaya uyarlanacak kadar güçlü bir görsel algıya sahip. Peki, hikâyede ne anlatılıyor? Okuyucuyu bunu kendi başına keşfetme zevkinden mahrum bırakmayacağım. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki kitabı bir kez okumaya başladığınızda elinizden düşüremeyeceksiniz.