Çoğu insan ancak geçtiğimiz yüzyılda görünmeyen birtakım ışınımlardan haberdar oldu. Günümüzde herkes radyo dalgaları ya da X ışınlarını duymuştur, ama pek az kimse bunların çevremizi görmemizi sağlayan görünür ışıkla aynı türden şeyler olduğunu bilir. Keşfedilen ilk görünmez ışınım, 1800 yılında William Herschel tarafından rastlantıyla keşfedilen kızılötesi ışınımdır. Herschel, bir prizmadan geçirerek tayf renkleri denilen kırmızı, turuncu, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklere ayrılmasını sağladığı güneş ışığını inceliyordu. Her rengin sıcaklığını termometre ile ölçerken, kırmızı rengin ötesinde termometrenin yükseldiğini gördü.
Böylece yayılan ısının da kırmızı ışık gibi bir ışık türü olduğunu, ama insan gözü ile görülmediğini göstermiş oldu. Çok geçmeden tayfın diğer ucundaki mor rengin ötesinde yer alan morötesi ışık adı verilen görünmez ışık da fotoğraf kartı üzerindeki etkisi yoluyla bulundu.
Görünür tayfı oluşturan farklı renkler birbirlerinden sadece dalga boyları ile ayrılır. Kırmızı ışığın boyu mor ışığın dalga boyunun yaklaşık iki katıdır. Morötesinin de ötesinde daha kısa dalga boyuna sahip X ışınları ve maddeden geçme özelliği daha yüksek olan gamma ışınları yer alır. Kızılötesinin ötesinde ise uzun dalga boyuna sahip mikrodalgalar sonra da radyo dalgaları yer alır. Farklı dalga boyu bölgelerinin yani dalga boyu bantlarının adları tümüyle rasgeledir ve genelde tarihsel nedenlerden kaynaklanır.
Bir ışık parçacığının yani fotonun taşıdığı enerji, ışığın frekansıyla doğru orantılı olduğundan, dalga boyu bantlarının dizilişi de –radyo, mikrodalgalar, kızılötesi, görünür ışık, morötesi, X ışınları ve gama ışınlarına doğru ilerledikçe, gittikçe daha sıcak olgulara bakıyoruz anlamına gelir.
Gökbilimciler bu dalga boyu bantlarının tümünü kullanır, ama bunlardan bazılarını kullanabilmek için teleskoplarımızı uçakla, balonla ya da en iyisi bir uzay aracıyla atmosferin dışına çıkarmamız gerekir. Radyo bandını kullanabilmek içinse radyo yayıncılarını zaten çok zayıf olan gök bilimsel ışınım kaynakları ile girişimin önlenebilmesi için, bazı dalga boylarında yayın yapmamaları için ikna etmemiz gerekir. Televizyon ve uydu iletişim hatları da mikrodalga bandında bize sorun çıkarmaya başladı. Biz belki de, bütün dalga boyu bantlarını kullanabilen son gökbilimci kuşağıyız.