Ana SayfaBilimBilimde Hipotez, Teori ve Kanun İlişkisi (Bilimsel Metodoloji)

Bilimde Hipotez, Teori ve Kanun İlişkisi (Bilimsel Metodoloji)

Yaklaşık 4.5 milyar yıl yaşında olan gezegenimizde sadece 200.000 yıldır var olan bir türüz. Ancak, düşünce yetimizin diğer canlılara oranla bu denli gelişmiş olmasından ötürü gezegene hükmetmiş durumdayız. Düşünün; Dinozorlar milyonlarca yıl yaşadılar ancak talihsiz bir olay hepsini bu gezegenden sildi. Bu tür bir şey bir gün biz insanların da başına gelebilir. İlkçağ filozoflarından birisi olan Aristotales “İnsanlar doğası gereği bilmek isterler” demişti. Bu söz biraz daha detaylı düşünüldüğünde bilimin var olmasının temel nedenlerine yolculuk yapabiliriz. Doğamız gereği etrafımızda gerçekleşen olayları, ne olup bittiğini anlamak istiyoruz. Bu merak duygusuna ister istemez sahibiz çünkü biliyoruz ki hayatta kalabilmemiz için, bizi gelecekte nelerin bekleyebileceğini bilmek için etrafımızda olup bitenleri anlamamız gerekiyor.

aristoteles

İşte eski zamanlarda yaşayan insanların bazıları, tıpkı bizim gibi bu tür şeyleri merak etmiş ve belli açıklamalar geliştirmişlerdir. Bilimin doğduğu zamanlarına gidecek olursak (Antik Yunan Dönemi), çoğu insanın bu tür soruları dini temel alarak, yani inanç ile açıklamaya çalıştığını görürüz. Ancak din temel alınarak doğayı açıklamak için söylenilenler, bazı kişileri şüpheye düşürmüş ve şüphe yok ki bu şüphe, her geçen yüzyılda daha da artmıştır ki bu yüzden bilim doğmuştur. Evet evet, tarih sahnesinde (bildiğimiz kadarıyla) ilk soruyu soran insandan ve onun arkadaşından bahsediyorum. Tales ve Anaksimandros. Bu iki Milet’li aristokrat, doğayı açıklamak için dini temel almamış, gördüklerinden,gözlemlerinden yola çıkarak, onları yorumlamaya çalışarak farklı hipotezler geliştirmişlerdir. Şimdi esas konumuza gelelim. Nedir bu Hipotez,Teori ve Kanun dediğimiz kavramlar ?

bilimsel yöntem

Şu ana kadar anlattıklarımızdan yola çıkarak bilimi “Doğanın işleyişini açıklamak için deney ve gözleme dayalı bilgiler üretilmesi” diye açıklarsak hata yapmış olmayız. Özellikle ülkemizde, yıllardan beridir bize öğretilen bir ifade var ki bu ifade, hipotezlerin ispatlanınca teorilere, teorilerin de ispatlanınca kanunlara dönüştüğünü söyler. Ben dahil birçok öğrenciye böylesine yanlış bir ifade yıllarca öğretildi. Sanki bilimin metodolojisi böyle imiş gibi. Ancak sizin de tahmin edeceğiniz üzere modern bilimde böyle bir işleyiş yoktur ve hiçbir zaman da var olmamıştır (ve çok büyük ihtimalle hiçbir zaman olmayacaktır). Şimdi gelin, bilimin gerçek metodolojisinden yararlanarak bu kavramları açıklayalım.

Bilim adamları yıllardan beridir etrafımızdaki şeyleri gözlemlerler. Bu, Ay’ın uzayda durması gibi bir gözlem de olabilir (Kütle çekim Yasası), canlıların zaman içerisinde değişime uğraması da (Evrim yasası, doğa yasası). Yani bu tür gözlemler gerçeklerdir (Bilimdeki terminolojiye göre; yasa, kanun, ilke). Bu gerçekler aslında bizlerin onları fark etmesinden de bağımsızlardır. Evrenimizin dokusu itibari ile zaten var olan şeylerdir. Tabii, başka bir evrende var olmak veya o şekilde var olmak zorunda değiller (Örneğin; başka bir evrende ışık hızı limiti çok farklı olabilir). Ancak kanunlar (veya yasa, ilke, gerçek) bir şeyin sadece “Ne?” olduğunu açıklarlar. O şeyin “Neden?” ve “Nasıl?” olduğunu açıklamazlar. Bu sebepten ötürü, bize istediğimiz detayda açıklama sunmazlar.

İşte burada devreye teoriler girer. Teoriler, bir gerçeğin (aynı zamanda bir olgunun,yasanın veya kanunun) “Neden?” ve “Nasıl” çalıştığını açıklarlar. Bu yüzden aslında düşünüldüğü zaman, verdikleri bilgi çokluğu dolayısı ile kanunları kapsarlar. Onlardan daha aşağı seviyedeki kavramlar değillerdir. Bunu örneklendirmek için doğaya bakmamız yeterli olacaktır. Örneğin, doğada “Evrim” diye bir gerçek var (Doğa Yasası) ve biz gözlemlerimiz sayesinde ulaştığımız bir gerçeğe göre canlı popülasyonlarının zaman içerisinde değişime uğradığını biliyoruz. Yani kanunlar, bize sadece bir değişim olduğunu söylüyor, bu konu ile ilgili daha kapsamlı bilgiler veremiyor. Bu değişimin “Neden?” ve “Nasıl?” olduğunu daha öncede de belirttiğimiz gibi ancak teoriler açıklayabilir (Evrim Teorisi)

bilimsel yöntem nedir

Yani özetle kanunlar “Bir gerçek”, teoriler ise o gerçeklerin çalışma mekanizmalarını açıklayan faktörlerdir. Hipotezler de (Alt açıklamalar) teoriler ve kanunlar arasında köprü görevi görürler. Daha da netleştirmek için şöyle söyleyebiliriz. Bilim adamları doğada bazı şeyleri gözlemledikten sonra onlara belli sebepler ararlar. “Acaba şu sebepten dolayı mı gerçekleşiyor?” gibi. Daha sonra bu varsayımları testten geçirirler, onları yanlışlamaya çalışırlar (Mesela her kedi beyazdır diyorsak, amacımız o hipotezi yanlışlamak, çürütmek olduğu için tekrar beyaz kedi aramak saçma olacaktır. Başka renkte kedi bulmak lazım). Bu testin sonunda varsayımların bazıları elenir, bazıları başarılı olur. İşte doğayı açıklamak için kullanılan hipotezler, bu testi başarı ile geçmiş alt açıklamalar,varsayımlar iken, teoriler de bu başarılı açıklamaları kullanarak, onları kaynak edinerek kanunların “Neden?” ve “Nasıl?” gerçekleştiklerini açıklarlar.

Yani hipotezler, teorilerin inşasında görev alırlar. Ancak bir teoriyi bazen bir, bazen de birkaç hipotez inşa ettiği için “Hipotezler başarılı olunca teorilere dönüşürler” mantığı kısmen doğrudur. Ancak önceden de belirttiğimiz gibi teorilerin kanunlara dönüşmesi gibi bir söylem asla doğru değildir. “Teoriler” her zaman “Teoriler” olarak kalacaklardır. Modern bilimin metodolojisi böyledir. Bilimi ve onun bilgi üretimini daha iyi anlamak için, metodolojisini öğrenmek çok büyük önem taşıyor. Bu sayede, yaşadığımız evreni daha iyi anlayacak, medeniyetimizi daha aydınlık günlere ulaştıracağız.

3 Yorum

Subscribe
Bildir
guest
3 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?