Ana SayfaBilimBeyin Nasıl Çalışır ve Beyinde Hafıza Kaydı

Beyin Nasıl Çalışır ve Beyinde Hafıza Kaydı

Beynimizin hafıza kayıt sistemini anlamak için yine bir beyin fonksiyonu olan kas ve hareket sistemine kısaca bir göz atalım. Kaslarımız elektrik uyarımı ile çalışır. Yani kasların kasılması için beyin tarafından elektrik sinyalleriyle uyarılması gereklidir. Beyin vücudumuzda bulunan kasların yerini bebeklikten itibaren tespit eder ve yine bebeklikte bir miktar kas grubunu kullanmayı öğrenir. Yürümek için bacaklarımızda, kollarımızda, omuz ve belimizde bulunan bir çok kasın birlikte ve belli bir sırayla uyarılması gereklidir. Beyin kasların yerlerini bebeklik aşamasında öğrenir ve bunları kaydeder. Daha sonra oturma, kalkma, yürüme, koşma vs. beden hareketlerini yapmak için kasları hangi sırayla uyaracağını da öğrenir ve bunları haritalama yöntemiyle kaydeder. Böylece ezberlenmiş hareketleri yapmamız kolaylaşır.

Bir dans hareketinde yüzlerce kasımızın hareket etmesi gerekir. Beynimiz dans edebilmek için gerekli kasları gruplayıp kaydettiğinde artık dans etmeyi öğrenmiş oluruz. Aynı şekilde karete öğrenmek demek, karete hareketleri için gerekli kasların çalışma sırasını kaydetmiş olmak demektir. Hareketler kaydedildikten sonra beyin harita bölgesinden onları okuyarak uygun kasları uyarır. Böylece öğrendiğimiz hareketi fiziksel olarak uygulayabiliriz.

kas uyarılması
Şekilde, öğrenilmiş bir hareketin zaman düzlemindeki kas uyarım haritası temsili olarak gösterilmiştir.

Şekilde görülen noktalar, kasların uyarılma zamanını göstermektedir. Bunun bir yürüme grafiği olduğunu varsayarsak beynimiz belli kasları zaman içerisinde sırayla uyararak yürümemizi sağlar. Benzer bir haritalama çok daha kapsamlı bir şekilde beynimizde bulunmaktadır.

Vücudumuzun yapmış olduğu her hareket grubu için farklı bir kas haritalamasının yapılmış ve kaydedilmiş olması gerekmektedir. Her hareket grubunda kullanılan kaslar diğerleriyle tam olarak aynı olmadığına göre çizelgeleri de farklıdır. Bu durumda ne kadar çok hareket kabiliyetimiz varsa o kadar çok haritalama yapmışız demektir. Dansçılar, sporcular, beden işçileri vs. aynı kasları birbirinden farklı şekilde kullanırlar.

Görme Sistemi

Görme ve gördüğümüzü anlama olayında da hareket sistemine benzer bir şekilder haritalama yöntemi kullanılır.

Genel olarak beynimizin bazı şeyleri anlaması için bir karşılaştırma yapması gerekir. Anlamanın en iyi yolu karşılaştırmaktır. Görüntü algılama ve tanımlama yapabilmek için önceden kaydedilmiş referans görüntülere ihtiyaç duyulur. Yani gördüğümüz nesnenin görüntüsünün daha önceden hafızamıza kaydedilmiş olması gerekir. Gördüğümüz ve beynimizde kayıtlı bulunan nesneler eşleşiyorsa gördüğümüz şeyin ne olduğunu anlarız. Daha önce kaydedilmemiş olan görüntüleri anlamamız zordur.

Gördüklerimizi anlayabilmemiz için bebeklikte etrafımızda gördüğümüz ve dikkatimizi çeken her şeyin bir kopyası beynimize kaydedilir. Nesnelerin görüntüsü bir resim gibi işlenmemiş olarak değil, hafızada az yer kaplayacak şekilde kodlanarak kaydedilir. Önce gördüğümüz nesne, beynimizin bir bölümünde arkaplandan ayrılır ve nesne olarak tanımlanır. Sonra yüzeyinde bulunan desen ve dış çizgileri itibariyle ayrıştırılıp kodlanarak beynimize kaydedilir.

Çocuklukta henüz görsel hafızamız boşken ilgimizi çeken bir nesneye gözümüzle odaklandığımızda beynimiz bu nesneyi kaydetmeye başlar. Görüntüler gözümüzden görsel hafızamıza kısa yoldan ulaşır ve burada işlenmemiş kısımları formatlayarak renklere duyarlı hale getirir. Yapılan bu kayıt bir renk filtresi gibidir. Daha sonra aynı nesneyi tekrar gördüğümüzde gözden gelen görüntü bu bölgede kayıtlı bulunan görüntü filtresinden geçerek algılama bölgesine gider ve buradan resmi tanıdığımıza dair bir sinyal alırız.

Bir nesneye ait olan ve kayıtlı olanlardan farklı olarak algılayabildiğimiz her görüntü faklı bir filtre olarak kaydedilir. Böylece bir nesneyi hangi açıdan ya da hangi uzaklıktan görürsek görelim tanıyabiliriz. Yani görsel hafızamızda sadece bir nesneye ait yüzlerce görüntü olabilir. Bu bizim algılamamızı kolaylaştırır.

görme sistemi

Bir karpuzun görüntüsünün kodlanması temsili olarak şekildeki gibidir. Karpuz üzerindeki desenler ve karpuzun silüeti ayrı ayrı kaydedilir. Karpuzu ilk defa gördüğümüzde onunla ilgili tüm görsel veriler şekildeki gibi kodlanıp kaydedildikten sonra düğümlerle birleştirilerek daha sonra isim ve anlam yüklemek üzere boş bırakılır. Çocuklukta karpuzu görüp şeklini kaydetmiş olsak bile karpuza ait diğer tüm bilgiler boş kalır. Konuşmayı öğrendikten sonra karpuz ismini karpuzun görüntüsüne bağlı görsellerin olduğu düğüme synapse adı verilen bağlantı elemanlarıyla bağlarız. Böylece karpuzu gördüğümüzde ismine, karpuz ismini duyduğumuzda ise görüntüsüne erişebiliriz. Yaşımız ilerledikçe karpuza ait öğrendiğimiz ve elbette ki ilginç bulduğumuz bilgileri karpuza ait düğüm noktasına bağlarız. Kapuzun tadı, kokusu, ağırlığı, yetiştiği yerler, dayanma ömrü gibi bilgilerini öğrendikçe bağlantılar artar.

görsel kütüphane
Şekilde karpuza ait görsel kütüphane elemanının diğer özelliklerini taşıyan kütüphane elemanlarına (isim, tat, koku vs.) bağlantısı temsili olarak gösterilmiştir. Bir karpuz gördüğümüzde ya da düşündüğümüzde onunla ilgili diğer bilgilere de bağlantılar üzerinden erişebiliriz.

Çocukluğumuzda yapmış olduğumuz görüntü kayıtları görsel kütüphaneyi oluşturur. Görsel kütüphane beynimizdeki en büyük referans noktasıdır. Beynimiz hızlı bir şekilde, gördükleriyle kütüphanede bulunan nesneleri karşılaştırarak anladığını ya da anlamadığını bize bildirir. Biz de günlük hayatımızda bu nesnelerle etkileşim içinde oluruz. Neredeyse her gördüğümüz nesneyi hafızamızda bulunan kopyalarla karşılaştırırız.

Görsel kütüphaneye benzer şekilde işitsel kütüphane de beynimizde yer kaplar. Bu da duyduğumuz sesleri algılayabilmek için gereklidir. Görsel kütüphane elemanlarında olduğu gibi işitsel kütüphaneye de duyduğumuz seslere ait bilgileri synapse bağlantı parçalarıyla bağlarız. Böylece kendisini görmesek bile sesini duyduğumuz birini ya da birşeyleri tanımlayabiliriz. İşitsel kütüphane ile görsel kütüphane elemanlarını birbirine bağlayarak ortak özelliklerini kullanırız. Tüm özelliklerini bildiğimiz halde sesini duymadığımız birinin sesini ilk defa duyduğumuzda görsel kütüphaneye küçük bir bağlantı yapmamız, daha sonra duyduğumuz bu sesi tanıyıp diğer özelliklerine ulaşmamız için yeterlidir.

Beyin her duyu organı için zaman içinde ayrı bir kütüphane oluşturur. Kütüphaneler ortak nesneler üzerinden birbirine bağlanır. Böylece bu bilgilerden herhangi biri üzerinden diğer kütüphane elemanlarına ulaşmayı kolaylaştırır. Görüntüsünü tanıdığımız bir nesnenin, varsa tadını, kokusunu, sesini ve diğer bazı özelliklerini biliyorsak bu, o nesneye ait kütüphaneleri birleştirmiş olduğumuzu gösterir.

görme olayı
Şekilde gözden gelen bir nesne görüntüsününün filtrelenme sonucunda hafıza kayıt alanına geçişi gösterilmektedir.

Gözümüzden gelen bir nesnenin görüntüsü doğrudan görüntü algılama birimine gider ve beynimizde görüntü oluşur. Aynı zamanda nesne görüntüsü algılanmak üzere filtre alanına gelir ve doğru filtreden geçerek diğer özelliklerin olduğu kısma gelir. Filtre özelliği, bir nesneyi hafızanın içinde aramak gibi oldukça uzun sürebilecek bir işlemi beynimizin mümkün olduğunca hızlı yapmasını sağlar. Bilinç, filtreden geçen bir nesnenin tüm özelliklerine ulaşabilir.

koku olayı

Şekilde burundan gelen bir kokunun filtrelenme sonucunda hafıza kayıt alanına geçişi gösterilmektedir.Görsel, işitsel ve gerekli diğer kütüphaneler tamamlandığında ya da belli bir seviyeye geldiğinde( En az 1 yaşına geldiğimizde) olay kayıtları yapmaya başlarız. Günlük hayatta gördüğümüz, duyduğumuz ve yaşadığımız olayları basitçe hafızamıza kaydederiz. Günlük hafıza kaydını yaparken kas hareketlerinde olduğu gibi olay haritası kullanırız.

hafıza kaydı

Şekilde sokakta yürüyen bir insanın etrafta nesneleri gördüğünde beynin yapmış olduğu hafıza kaydının haritalaması temsili olarak gösterilmiştir.Bir nesneyi gördüğümüzde yeteri kadar ilginçse ya da duygularımızı harekete geçirebilmişse diğer bir deyişle duygu eşiğini geçmişse beynimiz onu kaydeder. Bunu yapmak için görsel kütüphaneyi kullanır. Bir araba gördüğünde görsel kütüphaneden arabayı bulur ve arabanın düğüm noktasına içinde bulunulan zamandan synapse yardımıyla bağlantı yapar. İhtiyaç görürse arabanın bazı özelliklerini (modeli, rengi, hızı, vs) tespit ederek yine hafızaya kayıtlı bulunan renk, model vs. bilgilere de bağlantı yaparak kaydeder. Yani araç beyaz renkli ise beyaz düğüm noktasını bularak oraya synapse yerleştirir. Arabanın markasını tespit etmişse markayı hafızada bulur ve yine synapse kullanarak bağlantı yapar.

Beynimiz önceden hafızasına kayıtlı olan görsel, işitsel ve diğer tür kütüphane elemanlarının nesne kaydını tekrar yapmaz. Sadece gördüğü ve algıladığı şeyleri zaman düzlemi üzerinde kütüphaneye synapse’lerle bağlar. Yani olay kaydı yapar. Olay kayıtlarının birçok faydası vardır. En önemlisi hafızadan çok büyük ölçüde tasarruf eder. Sadece bir araba resminin bile cep telefonlarımızda ya da bilgisayarımızda ne kadar yer kapladığını görebiliriz. Doğrudan resim kaydetmek hem uzun sürer hem de çok yer kaplar. Beynimiz sürekli olarak resim kaydı yapsaydı hem hafıza yetmezdi hem de çok daha çabuk yıpranırdı.

Etrafa bakarken ve gördüklerimizi anlamaya çalışırken bir taraftan yürürüz, diğer taraftan elmizle bir şeyler yapabilir ve bunları yaparken konuşabiliriz. Bu sırada günlük kayıtları synapse leri kullanarak yapmak bize oldukça fazla hız kazandırır.

Geçmiş hafızamızda bilgi taramayı synapse ler yardımıyla daha hızlı yaparız. Bir bilgisayar sisteminde arama yapmak için saniyeler ya da dakikalarca beklememiz gerekebilir. Hafızamızda aramaları genelde filtreler ve düğümler üzerinden yaptığımızdan dolayı kısa bir süre içinde aradığımıza ulaşırız. Uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızı gördüğümüzde onu hatırlamak filtre ve düğümler yardımıyla oldukça kolaydır.

Yaşam boyu beynimizdeki tüm hafıza kayıtları, algılarımızın (görsel, işitsel, düşünsel ve fiziksel) karşılığını kütüphanede bulup synapse’ler yardımıyla zaman-kütüphane bağlantısı kurma şeklinde yapılır. Böylece geçmişte yaşadıklarımıza bir çok etken yardımıyla (görüntü, ses, isim, koku, tat vs.) ulaşabiliriz.

Bir süre öğrenim gördükten sonra ya da belli bir yaşa geldikten sonra kelime kayıtlarımız zenginleşir ve daha sonra görsel, işitsel, tat ve koku gibi kütüphane elemanlarıyla doğrudan ilgisi olmayan kavramları öğreniriz. İnsan bilgi ve tecrübesi arttığında beyindeki bağlantılar da artar ve kütüphaneler de çeşitlenir ve zenginleşir. Bu da hayal gücünün artması demektir.

Rüyalar Nasıl Oluşur

Rüyalar bilindiği gibi beynimizin en gizemli olaylarındandır. Bu konuda kesin yargıya varmak elbette ki zordur. Ancak bilgi, tecrübe ve paylaşımlar ışığında iddialar ortaya atılabilir. Rüyada genelde hafızamızda kayıtlı kişi, nesne ya da olayları görürüz. Yani daha önce hiç görmediğimiz bir şeyi rüyamızda görmeyiz. Elbette istisnalar vardır ama genel olarak rüyalar hafızamızla sınırlıdır. Bu durumda rüyamızın geçmiş hafıza kayıtlarımızla ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

Uyku sırasında beynimizin gün içerisinde çalışarak yorulan ve yıpranan bazı bölümleri dinlendirilmekte, yeniden düzenlenmekte ya da tamir edilmektedir. Bunu yapmak için uyku sırasında çalışmasına ihtiyaç duyulmayan bazı bölümler devre dışı bırakılır. Bilincimizi oluşturan bölümler, görme ve duyma ile ilgili kısımlar ve bir çok algı özelliğimiz devre dışı kalır. Güvenlik amacıyla bazı algılarımız tam olarak devre dışı bırakılmaz sadece zayıflatılır. Uyanmamız gerektiğinde daha yüksek sese ya da normalden daha şiddetli bir dokunmaya ihtiyaç duyarız. Beynimiz kendi içinde devre dışı bırakma olayını hızlı bir şekilde yapamaz. Uykuya dalmak bazen oldukça zaman alır. Yine aynı şekilde uykudan uyanmak ta biz farketmesek bile bir miktar zaman alır.

Uyanmanın zaman alması nedeniyle beyinde öngörülemeyen işlemler gerçekleşir. Uyanma sırasında uyku başlangıcında kapatılan beynimizin bazı bölümleri tekrar açılmaya başlar. Ana işlem birimi, görüntü işleme merkezi, ses işleme merkezi, bazı duyularımız faaliyete geçer. Organik yapımız sebebiyle beynimizde herşey bir elektrik lambasının açılması gibi hızlı yaşanmaz. Muhtemelen kimyasal salgılamalarla uzun süren açılışlar ve kapanışlar gerçekleşir. Uyanma sırasında muhtemelen beynin içinden dışarı doğru bir uyanma gerçekleşir. Bu durumda göz, kulak, burun vs. en dışta bulunduğundan en son devreye girer. Bu sırada görüntü işleme merkezi gözden önce faaliyete başlamış olabilir ve kendisine gelen verileri sembolleri kullanarak görüntüye çevirebilir. Ses işleme merkezi de aynı şekilde sesleri işleyebilecek durumdadır. Göz ve kulak henüz açılmadığı için bu organlarımızdan bu sırada veri gelmez.

Geçici kayıtlar yani sembolik olmayan bilgiler hafızada bulunduğundan uyku sırasında beynimiz daha çok hafıza üzerinde tamir ve düzenleme işlemi yapar. Uyanma esnasında bakımlar devam etmektedir ve hafızamızdan synapseler üzerinden kütüphanelere ulaşım mümkündür. Bilinç açılmaya başladığında hafızanın bakım yapılan alanda bulunan bağlantılar üzerinden kütüphanelerin uygun elemanı algı merkezine ulaşır. Böylece biz sembolü algılamış oluruz. Rüyamızda gördüğümüz ya da yaşadığımız her şey kütüpanelerde bulunan nesnelerin kendine uygun algı merkezlerine ulaşması sayesinde mümkündür. Yani görüntüler görüntü algılama merkezine, sesler ses algılama merkezine, tatlar tat agılama merkezine vs. ulaşmaktadır. Böylece beynimiz sanal olarak görmekte, duymakta ya da algılamaktadır.

Uyanma işlemi başladıktan sonra tam olarak uyanana kadar farklı nesneleri görebiliriz. Hafıza taraması bu sırada devam etmektedir ve bir kısımda işini bitirip diğer bir bölgeye geçmiş olabilir. Bu durumda birbirinden alakasız şekilde rüyalar görebiliriz. Bazen nesneler değişmeden mekanlar değişir. Rüyalarda bağlantılar üzerinden bu tür absürd geçişler yaşanması normaldir.

Rüya görmemize sebep olan olası etkileri şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Beyin uyanma işlemine başlamış ve henüz tam olarak uyanma gerçekleşmemiştir.
  • İşlem merkezi hafıza düzenleme işine ya da beynin kayıt ortamlarında çalışmaya devam etmektedir.
  • Bilinicimiz tam açılmamış durumdadır.
  • Göz ve görme sistemi kapalıdır.
  • Görüntü ve ses işleme merkezi işlem görmeye başlamıştır.

rüya nasıl oluşur

Kısa bir süre sonra bilincimiz tam açıldğında beyin hafıza işlemini kesip göz ve görme devresini açarak görüntü merkezini göze bağlar ve rüya biter.

Uyku sırasında aynı pozisyonda yatmak rahatsızlık verir. Bu durumda kısa bir uyanıklık yaşarız. Bunun dışında üstümüz açıldığında, üşüdüğümüzde, dışarıdan bir ses duyduğumuzda, diğer dış etkiler vs. sebebiyle kısa uyanmalar meydana gelir. Bu esnada rüya görür ve bunu hatırlarız. Gece boyunca sürekli rüya gördüğümüz söylenir. Beyin hafızayla ilgilendiği sürece sembol kütüphanesine bağlanır ve rüya işlemi gerçekleşir.

Kitap Özeti
Kitap Özeti
Ünlü yazarların kitap özetlerini ele alıyorum. Umarım kitap özetleri sizlerin hoşuna gider.

4 Yorum

Subscribe
Bildir
guest
4 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?