Öncelikle bunun bir motivasyon yazısı olmadığını belirterek başlamak istiyorum. Çünkü sandığımız gibi bizi motive eden kitaplar, videolar, müzikler, filmler, olaylar aslında kısa bir süre için iyi hissetmemizi ve her şeyi başaracak güçte olduğumuzu sanmamıza yol açar. Zamanımızın uzun bir kısmını bu argümanlarla içli dışlı olarak geçiririz. Oysa harekete geçmek için bunlara ihtiyacımız yoktur. Nike şirketinin sloganı olan “Just Do It” bu konu için harika bir örnektir. Yapabilirsiniz diyen insanları dinlemeyi bırakın. Sadece yapın!
Size hayatınızı kökten değiştirebilecek bir sır vermek istiyorum. İnsanlığın nihai amacı mutlu bir ömür sürmektir. Fakat pek azı bunu temel alan hayatlar yaşar. Bizler daha çok başarılı olmak isteriz. Başarının mutluluğu getireceğini düşünürüz. Bu doğru bir olgudur. Fakat başarı ne demektir? Kimler başarılıdır? Başarılı olup olmadığımızı nasıl anlarız? İşte hayatın önemli sırlarından biri burada yer alıyor. Bugüne kadar aldığınız bütün takdir belgelerini, başarı sertifikalarını, geçtiğiniz dersleri, mezun olduğunuz okulları unutun. Bunların hiçbiri sizin başarılı olduğunuzun bir ölçütü değildir. Onlar için başarılı sayılmanız gerçekte başarılı olduğunuz anlamına gelmez. Elbette bunun tersi de geçerlidir.
Bir dersten 100 almanız başarılı olduğunuz anlamına gelmediği gibi 10 almanız da başarısız olduğunuz anlamına gelmez. Bir dersi geçemiyorsanız; o dersi geçememeniz yalnızca o dersi geçemediğiniz anlamına gelir. Hiç kimsenin sizi başarılı ya da başarısız atfetme gibi bir niteliği yoktur. Bunun ölçütü yalnızca kendinizsiniz. Siz eğer kendinizi başarılı görüyorsanız; başarılısınızdır. Yeteri kadar okuyorsanız, çalışıyorsanız, seviyorsanız, yapıyorsanız, koşuyorsanız, savaşıyorsanız; başarılısınızdır. Örneğin bir koşucuyu ele alalım. Bu koşucu diğer koşuculardan daha fazla çalışmış ve o yarışı kazanmayı hak etmiş olsun. Sonra yarışı başlatalım. Yarış esnasında bu koşucunun gözüne güneş vursun ve koşmasını engellesin. Sonuçta bu yarışçı yarışma kurallarına göre bu yarışı kaybetmiş olacaktır. Fakat kendi içinde o yarışı kazanmayı başarmıştır.
Özellikle Türkiye’de bir sınava girecekseniz asla ama asla sınav sonucuna göre başarılı ya da başarısız olduğunuzu düşünmeyin. Çoğu zaman başarılı insanlar sınavlarda kötü sonuçlar alırlar. Bırakın size başarısız desinler. Siz sağır kurbağayı oynayın. Bilmeyenler için anlatayım. Bir gün kurbağalar arasında bir yarışma düzenlenmiş. Hedef yüksek bir tepeye tırmanmak ve yarışmacıların hiçbirinin bunu başaramayacağını düşünen seyirci kurbağalar “Zavallılar, hiçbir zaman başaramayacaklar.” diyerek bağırıyorlarmış. Gerçekten de bir tanesi hariç hiçbir kurbağa tepeye ulaşmayı başaramamış. Tepeye ulaşan kurbağanın yanına gidip sormuşlar: Nasıl başardın? Cevap gelmemiş.
Bu yazıyı bir dönem okulunu uzatmış bir İnşaat Mühendisi olarak yazıyorum. Sizler de sınıfta kalmış, üniversite sınavına tekrar hazırlanmak zorunda olan ya da bir dersi hiç anlayamayan biri olabilirsiniz. Ne kadar zor olduğunu sizden başka hiç kimse tahmin edemez. Ayrıca yolun sonunda mutlu olup olmamanız o kadar da önemli değil. Dostoyevski Budala kitabında ne diyor: “Emin olun ki, Kristof Kolomb, Amerikayı bulduğu zaman değil, fakat bulmak üzere olduğu zaman daha mutluydu.”
Peki ben nasıl başardım?
1. Öncelikle kendimi tanıdım.
-Ne istiyorum? Doğru yerde miyim? Doğru şeyler mi yapıyorum?
2. Zamanı doğru algıladım.
-365 gün; kendizi gelişirmeniz için uzun bir süredir. Geriye düştüğünüz rakiplerinizi yakalamak içinse kısa bir süre.
3. Programlı çalıştım.
-Ne kadar zor gibi görünse de bunu başarabilirsiniz. Bununla ilgili şöyle bir teknik tavsiye edebilirim. “3Y Tekniği: Yapacağım, yapıyorum, yaptım.”
4. Kitap okudum.
-Öğretmek için öğrenin.
5. Gelecek için CV yazdım.
Gelecekteki sizi anlatan bir CV yazın. Sonrada o insan olun.
Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, spor yapmak, minimalist yaşamak gibi özelliklerimin de olduğunu söylemek istiyorum. Zamanı doğal akışına bırakın. Üzülmekten ve oturmaktan vazgeçin. Sadece yapın !