Ana SayfaÇevre MühendisliğiAtıksu Arıtma Yöntemleri ve Sistemleri

Atıksu Arıtma Yöntemleri ve Sistemleri

Merhaba Sevgili okurlarım ! Bu yazımda başlığında belirttiğim gibi sizlere, Atıksu arıtma yöntemleri ve sistemleri sunuyorum.

Atıksu Arıtma Yöntemleri

Kullanılmış sularımız; banyo suları, lavabo, tuvalet suları nereye gidiyor? Herkezin kolayca cevaplayabileceği bir soru olup, cevabının Kanalizasyon olduğuna biliyoruz.

İlk kanalizasyon sistemi M.Ö.3000 ve 2000 yılları arasında Girit adasında bulunan Knossos Sarayı’nın altında inşa edilmiştir. Tuğla kaplama kanalları ile terrakotta (kil ve toprak karışımı) boruları, yağmur suyu ve atiksularının uzaklaştrılmasında kullanılmıştır. Kullanılan suyun şehir dışına aktarılmasını sağlayan ve mucidi eski Romalılar olan Cloaca Maxima olarak adlandırılan kanalizasyon sistemi, inşaatından 2500 yıl sonra, bugünkü Roma’da halen kullanılmaktadır. Oradan gelen su Tiber nehrine akıtılmaktaydı. (Almanya’da bulunan Koln şehrinde de Romalılar zamanında yapılmış, kanalizasyon sistemleri mevcuttur ve bu yeraltı kanallarının içinde hala yürünebilmektedir) Elbette bu sular rastgele toprağa ya da sulak alanlara direkt olarak verilseydi, koku probleminden salgın hastalıklara kadar büyük sorunlara yol açardı. Bu 19.yy’ın ortalarına kadar kolera gibi korkunç salgınlara sebep olan bir problemdi. Bunun üzerine İngiliz Mühendis Joshep Bazalgette bu probleme günümüze kadar çözüm getiren ilk büyük kanalizasyon sistemini tasarlayarak çözüm buldu. Ve o zamandan günümüze kadar atıksular, gerekli tesisat sayesinde kanalizasyon sisteminde toplanıp atıksu arıtma tesislerine gönderilir. Ve burada gerekli işlemlerden geçen suların gerekli analizler sonrasında temiz ve güvenli bir şekilde deşarjı sağlanır. Böylece salgın problemine bir çözüm getirirken aynı zamanda bir su döngüsü meydana getirilmiş olur.

Peki bu atıksular nasıl arıtılır?

Atıksu arıtımı; fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtım olarak üç aşamada gerçekleşir. Fiziksel arıtımın ardından arıtma metodu seçimine suyun kirlilik parametresine ve içeriğine bağlı olarak karar verilir.

Biyolojik Atıksu Arıtımının İcadı;

1890’dan önce kimyasal çökeltme standart bir arıtma metoduydu. O zamanların en popüler seçeneği zamanımızda “septik tank” dediğimiz sistemde, atığın anaerobik olarak arıtımıydı. Bu şekilde bir çürütme işlemi saf bir kimyasal işlem olarak düşünülüyordu. Çünkü atığın yapısı fiziksel olarak belirgin bir şekilde değişmekteydi. Septik tanktan çıkarılan atıksu kimyasal olarak çöktürmeye tabi tutulup, ortaya çıkan çamur ise ya tarım alanlarına uygulanıyor ya da gemilerle okyanusa taşınıyordu. Tam olarak arıtılamamış olan “kısmen arıtılmış atık” sulak alanlara deşarj ediliyor ve genellikle koku problemi ortaya çıkıyordu. Bir çözüm teklifi kanalizasyonu uzatıp Kuzey Denizi’ne ulaştırmak ve deşarjı denize yapmaktı, ancak bu çözüm pahalıydı. Başka bir çözüm ise atıksuyu araziye serpmekti ancak kurulun bütçesi, alınması gereken araziyi karşılamıyordu. Bu problem yeni yaklaşımlar geliştirilmesine öncü oldu ve bunlardan biri de mikrobiyolojiydi.

Kurul adına çalışan baş kimyacı William Joseph Dibdin, kendi kendini geliştirmiş ve bir portre ressamının oğluydu. Kurulda başmühendislik görevini de üstlenmiş olan Dibdin, deneylerinde sadece az miktar alum ve kirecin, çok yüksek miktarlar kadar etkili olduğuna dikkat çekmiştir. Dibdin koku problemi için suda oksijen ihtiyacının dengede tutulması gerektiğine kendi kimyacılarından olan August Dupre tarafından ikna edilmiştir. Dibdin, suya sodyum permanganat ekleyerek oksijen seviyesinin yükseltilebileceğini söyledi ve az maliyetli olduğundan kurul bu fikre sıcak yaklaştı.

Dibdin’in önerisi kabul edildi ve 1885’ de kanalizasyon arıtma sistemi inşası başladı. Birçok kişi Dibdin’in sisteminden şüpheliydi ve karşı çıkıyordu. Dibdin deneylerini nehir ağzındaki su üzerine başlattığında, Dupre aerobik mikroorganizmalarla deneylere başlamıştı. Deneylerin sonucunda Dupre, aerobik mikroorganizmaların organik atıkları parçaladığını ve nehri temizlediğini savundu. Böylece gerekli oksijenli sistem sağlandığında, bu mikroorganizmalar atıksu arıtımında kullanılabilecekti. Bu fikri 1888’de Royal Sanat Topluluğunda sundular, “bizim arıtmamızda bu mikroorganizmaları öldürmenin tersine, onlardan faydalanmalı ve iyi işlerde kullanmalıyız” şeklinde açıklama yaptılar. Ancak fikirleri reddedildi ve koku probleminin ancak mikroorganizmaları öldürerek geçeceğini ve mikroorganizma aktivitesi ile arıtmanın mümkün olmadığını savunmuşlardır. Ancak bu bilim insanlarının antiseptik arıtmayı içerek bir yöntem ile geçici koku giderimi prosesi başarısız oldu. Sonunda Dibdin’ e hak verdiler ve biyolojik atıksu arıtımı tüm kanalizasyon sistemleri için standart bir arıtma metodu oldu.

Hakan Uçar
Hakan Uçar
Merhaba ben Mühendis Beyinler yazarlarından Hakan, Çevre Mühendisiyim. Biyoteknoloji - Mekanik - Yapı ve Kimya başta olmak üzere mühendisliğe dair her konuya ilgiliyim. Bana göre mühendislik bir tutkudur ve kaynağı hayal gücüdür. Bilgimizi sizlerle paylaşmak ve Türk internet mecrasına katkıda bulunmak için buradayız. Takipte kalın ;) Sorularınız ve önerileriniz için; rhakanucar@gmail.com

1 Yorum

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?