Antibiyotiği tanımlamak istersek, mikroorganizmanın başka bir mikroorganizmayı öldüren türüne antibiyotik denilir. Önceleri pek çok antibiyotik doğada varken şimdilerde çoğu sentetik ya da yarı sentetik olarak laboratuvarlar da kimyasal olarak üretilmektedir.
Tarihte ilk bilinen antibiyotik olan penisilinin mucidi Dr. Alexander Fleming’dir. Bir küf parçası bir kültürün içine düşer ve bu küf, kültürdeki bakterileri öldürür. İşte küf, penicillum diye geçen küftür. Aslında bu konu başlı başına bir derstir ve başta Tıp fakültelerinde olmak üzere, Gıda, Ziraat ve Kimya bölümlerinde okutulmakta ve üzerine düşüldüğü zaman çok değerli bilgiler elde edilebilecek bilim dalının kollarıdır. Düşünün yediğiniz fermante olmuş her üründe bakteri bulunmaktadır.
Son yıllarda hastalıklar için kullanılan antibiyotik etken maddeleri penisilin, florokinol ve vankomisin’dir. Beta laktamlar, Tetrasiklinler v.b. diye devam ederler. Makro ve mikro antibiyotikler mevcuttur. Fakat şu sıralar baş ağrısına, gribe, kaş ağrısına, göz ağrısına ve çok yedim mide ağrısı oldu diyerek her gün bilinçsizce antibiyotik kullandığımız için antibiyotikler faydası olması gereken noktalara da fayda etmekte zorlanmakta hatta faydadan ziyade zarar vermektedirler.
Mesela sütünü etini tükettiğimiz hayvanlar hasta olmasın diye sürekli antibiyotikleri kafasına göre kullanan üreticiler (bilinçsiz kullananlar) sayesinde, artık fabrika da hiçbir işlem yapılmasa bile doğal yoğurt yeme şansımız yok, en iyi şekilde antibiyotikli sütlerden yapılmış ürünler tüketiyoruz. Tabii burada süt işleyen firmalar belki sitem ederek, hayır biz antibiyotikli süt almıyoruz diyecek. Hâlbuki ellerindeki antibiyotik testi yapan kitler 11-12 antibiyotigi tesbit edebiliyor. Şu sıralar 26 çeşit bilinen ve kullanılan antibiyotik var. Hatta öyle ki % 5 gibi yoğun kullanımı dahi tespit edememektedirler. Peki bu kadar yoğun antibiyotik alımı biz insanlar da nelere sebep olmaktadır.
Bilinçsiz antibiyotik kullanımı ;
- Antibiyotiklerin savaştığı Bakteriler de direnç gelişimine sebep olurlar.
- Böbrek ve karaciğerlerimizde kişiye göre değişmekle birlikte zarara neden olurlar.
- Tansiyon sistemini ve kalp in ritm çalışmalarına bozucak şekilde zarar verirler.
- Akciğerlerde tam görev yapamadan dolayı nefes sıkıntılarına sebep olurlar.
- Mide artık düzgün çalışamaz en basit yemeklerde bile sizi yediğinize pişman edebilir. (ishal v.b.)
Bunlar bir şekilde tedavi edilebilir ya da kısmen düzeltilebilir. Asıl sorun bakterilerin direnç kazanmasıdır.
Basit bir örnekle anlatım yapalım. Yazın canımızı sıkan sorunlardan birisi de sivrisineklerdir. Sivrisinek i öldürmek için tablet koku sprey şeklinde ilaçlar kullanmaktayız ve kısa süre olsa da sorunu çözmekteyiz. Peki sineklerin bir sonra ki nesilde bu ilaç ve kimyasallara karşı direnç geliştirmeye başladığı ve ilerleyen nesillerde artık bunlara karşı direnç geliştirdiklerinden dolayı o kimyasalların sivrisineklere etki etmediklerini biliyor muydunuz?
Antibiyotikler virüsleri tedavi edemez, bakteriyel hastalıkları tedavi edebilirler.
Eğer siz grip olunca antibiyotik kullanırsanız hiçbir işe yaramayan midenizi bozan sizin böbrek ve karaciğerinizi yoran hatta ve hatta eğer mutasyona uğramaya müsait bir virüs ise gelişmesine katkıda bulunarak yeni bir virüs oluşmasına katkı sağlamış olursunuz. Hatta antibiyotiklerin faydalı bakterileri zararlı sanarak birbirlerine girmesine, bu arada altta sinsi sinsi bekleyen çekinik hastalıkların dominant baskın karekterli olmasına ve DNA yapı zincirinin bozularak başta kanser veya bir sonraki nesile aktarılacak kalıtsal bir DNA zararına sebep olursunuz. Sadece Doktor bilgisi dışında kafadan ilaç kullandığınız için olduğunu düşününce de doğacak çocuğunuza zararı kendinizden başkası vermemiş olur.
Hayatınızda soğan, sarımsak, bal, lahana turşusu, badem, fıstık, fındık, ceviz, havuç, turp, kurutulmuş meyve leri eksik etmeyin, mümkünse fabrikasyon ürünlerden ziyade kendinizin yapmış olduğu ürünleri tüketmeye çalışın. Ama her şeyin fazlası zarar, erken olgunlaşsın bol meyve versin diye toprağı da bozduğumuz için siz gene dikkatli olun.