Merhaba arkadaşlar bu yazımızda doğanın mucitleri ve doğanın biz insanlara nasıl ilham kaynağı olduğunu anlatacağız. Tek evimiz olan dünyamızı korumak adına birçok insana dur diyen birisiyim. Evimizin ne kadar hassas ve düzenli yaratıldığını tekrar tekrar söylemeye gerek yok. Muhteşem dengenin içerisinde ki minicik ufacık canlıların biz insanlar için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu küçük canlıları yeri geliyor umursamıyor yeri geliyor bir çırpıda ezip geçiyoruz. İşte bu yazı dizimde de bu canlıları artık yok saymamanızı ve ezip geçmemeniz için size tonla neden sayacağım.
Peki bu canlılar kim?
Sitemizde üyelerimizin büyükçe bir çoğunluğu mühendis. Örneklerimi mühendisler üzerinden vereceğim. Mühendislerin branş fark etmeksizin günlük hayatta kullandıkları eşyaların araç gereçlerin aslında bu küçük canlılara tasvir edilmesiyle oluştuğunu kimse inkar edemez. Ya da sıradan bir günde sıradan bir eşyanın bizim için pek bir önemi olmayabilir.
Peki o eşyaya esin kaynağı olan o minik canlımız olmasaydı? O olmazsa sıradan eşyamız olmasaydı neler olurdu?
Bu gibi senaryoları büyütmek ve felakete çevirmek hiç de zor değil. Buna hemen çok basit bir örnek vereyim. Günümüzde her yerde enerji tasarrufundan bahsedilir. Ki buna da dikkat etmemiz gerekir. Çünkü enerji=para anlamına gelmektedir. Birçok üniversitemiz fosil yakıta alternatif olacak araba tasarımı ve icadı yapmakla hayli zaman ve nakit harcamakta. Bunu en iyi yapan firmalardan biri ise MERCEDES. Mercedes’in ürettiği bir araç yani Bionic-Car aracında çok özel bir balıktan ilham alınmış. Peki o balık hakkında neler biliyoruz?
Mercan kayalıklarında yaşayan sandık balığı bilinen en düşük sürüklenme katsayısına sahip canlılardan biridir. Bu değer, 0.04 ile yağmur damlasına eştir. Günümüzde normal otomobillerin sürtünme katsayısı 0.30 civarındadır. Sandık balığından ilham alınarak hazırlanan arabada ise bu sayı 0.19’a düşmüştür. Sürtünme katsayısının düşmesi hava direncinin de azalması anlamına gelir. Üzerindeki hava direncinin azalmış olması arabanın yakıt sarfiyatını da 100 km’de 4.3 litreye kadar düşürerek son derece ekonomik bir kullanım sağlar. Sadece bu küçük canlıdan esinlenerek neler yapılmış.
Aslında büyük icatları gökyüzünde aramaya gerek yok. Sadece kafamızı çevirip bir doğaya bakalım. Doğanın işleyişinden kendimizce pay çıkarıp günlük hayatımıza uygulamayı bilelim.
Sadece otomotiv sektörüne ait çok basit bir örnek verdim. Malum balıklardan söz açılmışken deniz altılarına değinmezsek olmaz. Burada esin kaynağı olan canlımız ise bıçak balığı.
Bıçak balığı nasıl bir canlıdır? Nasıl ilham kaynağı olmuş? Doğanın Gerçek Mucitleri
Adından da anlaşılacağı gibi şekil itibari ile bıçağı andırmakta. Kenarlardan iyi basık durumdadır. Bunu diğer balıklardan ayıran özelliği gövdesinde başından kuyruğuna kadar olan yüzgeçleridir. Yüzgeçlerini dalgalanma hareketi ile çalıştırırlar. Bu da onların hem ileri hem de geri yönde ani ve etkili dönüş yapmalarını sağlar. İngiltere Bath Üniversitesi bilim insanları bu canlının yüzgeçlerinden ilham alarak su altı robotu yaparlar. Araştırmacılar, Gymnobot adını verdikleri bu deniz altı robotunu tasarlarken bilinen pervaneli yöntemlerden daha farklı bir yöntemi yani bıçak balığının yüzme tekniğini kullanmış ve bu şekilde daha çok enerji tasarrufu sağlamışlardır. Bu robot daha hafif olduğu için daha verimli çalışmakta, aynı zamanda bıçak balığının hızlı yüzme tekniğini kullandığı için kıyılarda ve hızlı akan nehirlerde oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Bu teknikte pervane de bulunmadığı için robotun sığ sularda yosunlara takılma riski de yoktur. Gymnobot adı verilen robotun kıyılarda ve hızlı akan nehirlerde biyo-çeşitlilik çalışmaları yapılmasında ve bu alanlarda çevre kirliliğinin saptanmasında da kullanılması planlanmaktadır.
İşte sadece 2 balık türünden neler yapılmış ve bu örnekler çok kaba örnekler. Yazıyı okumaya devam edin bakalım uç örnekler olarak neler göreceksiniz tahmin bile edemeyeceksiniz. Görüyorsunuz çok basit canlılar ama işlevleri insanlar için mucize niteliğinde. Şimdi sizleri bir restorana götürsek tabi ki bu kaliteli ve deniz kenarı bir yer. Menü ye baksanız yengeç ve ıstakoza şöyle bir bakarız ve sipariş veririz. Katlettiğimiz bu canlıların çok sıradan bir özelliği biz insanların geleceğini nasıl değiştirebilir? California, Berkeley ve Stanford Üniversiteleri’nden araştırmacıların katıldığı bir çalışma, ıstakozların etraflarındaki dünyayı nasıl kokladıklarını ortaya çıkarmıştır. Yanlış okumadınız koku alma. Bildiğiniz bizim gün içerisinde milyarca kez kullandığımız bir olay. Istakozlar çok hassas bir koku alma duyusuna sahiptirler. Bu duyu, koku sensörleri geliştirmeye çalışan robot mühendislerinin önünde yeni ufuklar açacak özellikler taşımaktadır. California, Berkeley Üniversitesi’nde Biyoloji Profesörü ve College of Letters & Science adlı derginin başyazarı olan Mimi A. R. Koehl bu konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir:
“Eğer dalgıçları göndermek istemediğiniz zehirli bölgelere yollayacak insansız taşıtlar ya da robotlar yapmak istiyor ve bunların kokuya göre yer belirlemesini istiyorsanız, bunlar için burun veya koku alan antenler tasarlamalısınız.”
Doğadaki en ufak canlı bile bizden daha değerli çünkü tüm çevre bilimciler insanı 1.dereceden parazit olarak nitelendirmekte.
İşte insanın başka bir parazitliği ve başka canlının mükemmel özelliği karşınızda. Yazın sahillerde havuzlarda, olimpiyat yarışlarında kullandığımız mayoları çeşitli mağazalardan temin edilebilir. Fakat profesyonel bir yüzücü ile sıradan bir insanın aldığı mayo arasında çok fark vardır. Profesyonel yüzücü için saniyelerin ve hatta saliselerin çok büyük önemi vardır. Bunun için vücudunun suya karşı minimum derecede direnç göstermesini ister. Pe ki bunu sizce hangi muhteşem hayvan sağlıyordur? Köpek balığı. Köpek balığı derisinden yapılan mayolar sporcunun suya karşı olan direncini diğer mayolara göre %8 oranında azaltmaktadır. Köpek balıkları üzerinde taramalı elektron mikroskobuyla yapılan incelemelerde, balığın derisinin şeritler içerdiği görülmüştür. Şeritler, dikey su girdapları veya su spiralleri oluşturarak suyu balığın vücuduna daha çok yapıştırır ve suyun yüzmeye karşı direncini azaltır. Şeritlerin bu etkisi “Ribblet etkisi” olarak bilinir ve bu konu ile ilgili NASA’nın Langley Araştırma Merkezi’nde Ribblet deri araştırmaları yapılmaktadır. Son on yıldır da bu etki mayolar üzerinde uygulanmaktadır. Doğanın Gerçek Mucitleri
Son olarak şimdilik size bir örnek verip yazımı bitireceğim. Günümüzde savunma sanayi ve haberleşme üzerinde milyar dolarların yatırım yapıldığı biliniyor. Bu olayın bir canlı ile bağlantısı nedir diye soracak olsam inanın cevaplayacak sayısı çok az. Günümüzde vazgeçemediğimiz bu sistemlerin temelini oluşturan hayvan elektrikli yılan balığıdır.
Boyu 2 metreyi bulan bu balığın gövdesinin üçte ikisi, elektrik üreten organik plakalarla kaplıdır. Balık, sayısı 5.000-6.000 kadar olan bu plakalar sayesinde 550 volt/2 amperlik bir elektrik üretir. Sistem son derece komplekstir ve “aşama aşama” gelişmesi gibi bir ihtimal de söz konusu değildir. Çünkü balığın elektrik sistemi tam olarak işlemediği sürece, ona hiçbir avantaj sağlamayacaktır.
Bir başka deyişle, bu sistemin her parçası aynı anda kusursuz bir şekilde yaratılmıştır. Bilim adamları elektrikli yılan balığının sahip olduğu bu savunma mekanizmasının benzerlerini taklit etmektedir ve günümüzde bu balığınkine benzer elektrikli savunma silahları kullanılmaktadır.
Elektrik sinyallerini, bir cismin yerini tespit amacıyla ya da haberleşme için kullanabilirsiniz. Ancak bunun için büyük bir bilimsel birikime ve ileri bir teknolojiye sahip olmanız şarttır. Nitekim günümüzde bile, bu seviyeye ulaşmış ülkelerin sayısı son derece azdır. Oysa bazı elektrikli balıkların vücutlarında etrafa sürekli olarak elektrik sinyalleri yayan, bir yandan da bu sinyallerin çarptığı cisimleri yorumlayan organik bir radar vardır. Balık bu radar sayesinde çevresindeki nesnelerin büyüklüğü, iletkenliği ve hareketi hakkında bilgiler edinebilir. Ayrıca aynı sistemle karşısındaki başka bir elektrikli balığın cinsiyeti ve erginlik durumu hakkında bilgi edinebilir veya onu korkutabilir. İnsanların kullandıkları radarların ve haberleşme sistemlerinin ne denli kompleks aygıtlar olduklarını düşündüğümüzde, balığın vücudundaki yaratılışın harikalığı daha açık olarak ortaya çıkar.