Küçükken Süper Mario oynadığınızda, oyunun içine girip Mario ile beraber engelleri aşarak prensesi kurtardığınızı düşleyen birisiyseniz bu yazımız tam size göre!
Sanal gerçeklik çeşitli simülatörler kullanarak, bilgisayar ortamındaki görüntüleri üç boyutlu olarak görebilme, hissedebilme ve duyabilme hissinin algılanmasını amaçlar. Bu amaçla yola çıkan sanal gerçekliğin temel hedefi, insan beyninin kandırılmasıdır.
Sanal Gerçeklik Nedir?
Biyolojik olarak insan, beş duyularının yardımıyla ortamdan veriler alır ve bu verileri karar mekanizması olan beyine gönderir. Beyin bu verileri yorumlayıp, insanın nerede olduğunu ve neler duyup gördüğünü fark etmesini sağlar. Sanal gerçeklik de tam bu konuya odaklanıp, dijital aletler ile insan duyularına veriler gönderir ve bu verilerle beyni kandırıp, insanı gerçek sandığı sanal dünyaya uyum sağlaması için çalışır.
Sanal gerçeklik, kullanıcıya verdiği gerçeklik hissine göre üç ayrı gruba ayrılır. Birincisi, insanların kendini tamamen sanal dünyada hissetmediği ama sanal gerçekliği algılayabildiği “kısmi” katılımlı ortamlardır. Örnek vermek gerekirse basit bir araba simülasyonu içinde kullanıcının karşısındaki ekran yardımıyla sanal ortamı görmesi ama kendisini tamamen gerçek dünyadan soyutlamadığı durumdur.
İkincisi, kullanıcının tamamen başka bir dünyada olduğu hissinin verildiği sanal bir oyun içinde belirli hareketleri yapıp gerçekçi görüntü ve sesler ile gerçek dünyadan koptuğu “tam” katılımlı ortamlardır. Üçüncüsü ise simülasyon içindeki bir insanın başka insanlarla beraber iletişim halinde olması ve tüm kişilerin sanal dünyayı tamamen hissettiği “çoklu” katılımlı ortamlardır.
Günümüzde Sanal Gerçeklik
Geçmişte sanal gerçeklik için pek çok çalışma yapılsa bile bazı sebepler ve yapılan cihazların yeterli olmadığı için sanal gerçekliğin tam anlamıyla sağlanamasada yapılan çalışmalar bizi, günümüzde bu deneyimi yaşamamıza vesile olmuştur. Bu günlerde gelişmekte olan ve bir hayli gelişen sanal gerçeklik, gelecekte kendi oluşturduğu pazarda etken bir rol üstlenecektir.
Günümüzde birçok firma bu alanda teknolojinin son ürünü olan çeşitli sanal gerçeklik simülatörleri tasarlamışlardır. Üç boyutlu görüntünün sağlandığı küçük ekranları olan gözlüklerle bizi doğrudan sanal dünyanın içine itip aynı zamanda robotik eldivenle hareketlerin algılandığı ve belirli hisleri kullanıcıya vererek, bizi tamamen gerçek dünyadan soyutlamayı başarmışlardır.
Dijital Oyun ve Sinema
Şüphesiz sanal gerçekliğe en çok ilgi duyulan alan dijital oyun sektörüdür. Sanal gerçeklik, oyun sevenleri doğrudan oyunun içine yerleştirip birer oyun karakterine dönüştürmeyi başardı. Bir futbol oyununda gerçekten kendinizi sahada hissedip oradaki heyecanı gerçekmiş gibi hissedebilecek ve aynı şekilde bir sinema filmini izlerken kendinizi doğrudan filmin içinde bulup farklı bir serüvenin içerisinde bulacaksınız.
Eğitim ve Sağlık
Tarih dersini dinlerken yaşanan olayların sanki oradaymış gibi izlemeği ya da coğrafya dersinde hocanın bahsettiği ülkedeymişsiniz gibi hissetmeği kim istemez ki? Dahası sanal gerçeklik sağlık sektöründe, ameliyat simülasyonlarıyla geleceğin doktor adaylarının daha iyi yetiştirilmesini sağlayacak. Sanal gerçeklik eğitim ve sağlık alanında katacağı yenilikler bizleri bambaşka bir anlayışa sürükleyecektir.
Yaşanmamış Yeni Deneyimler
Sanal dünyada bir uçurumdan atlayabilir, okyanusun içinde boğulmadan yüzebilir ya da uzayda rahat rahat gezebiliriz çünkü orada yaptığımız her şey bir görsellikten ibarettir. Yapabileceklerimizin bir sınırı olmadığından istediğimiz her şeyi rahatlıkla yapabiliriz. Yükseklik korkusu olan birisi en yüksek yerlere çıkarak yükseklik korkusunu yenebilir, yüzme bilmeyen bir kişi simülasyon içerisinde öğrenebilir ve uzaktaki bir yakınımızla sanki karşımızdaymış gibi konuşabiliriz.
Sanal Gerçekliğin Zararları
Sanal gerçekliğin bu güzel yönlerini öğrendikten sonra hemen bu deneyimi yaşamak isteyebilirsiniz ancak her gülün bir dikeni olduğunu unutmamamız gerekir. Sanal gerçekliği kullanan biri, geçtiği yeni dünyaya tam ayak uyduramazsa beyin acil durum sinyali verir ve kişi üzerinde belirli yan etkiler –kusma, baş dönmesi ve bayılma- gösterebilir. Bunun yanında sanal gerçeklikte fazla kalmış birisi, gerçek dünyaya döndüğünde bazı algılama sorunları ya da ilerleyen dönemlerde psikolojik rahatsızlıklarda meydana gelebilir.
“Sanal Evrene Merhaba!”
Sonuç olarak, teknolojideki bu hızlı gelişmeler bazen bizleri uzayda başka dünyalara götürürken bazen de bu dünyaları sanal ortamda ayağımıza getirebiliyor. Sanal dünyanın güzellikleri bizi meraklandırsa bile sanal ortamda kendimizi kaybetmeyip, gerçek ile sanal arasındaki farkı her zaman hatırda tutmalıyız.