Doğal afetler çoğunlukla dünyanın doğal işleyişinden kaynaklansa da insan faktöründen de etkilenen süreçlerdir ve sonrasında ekonomik, sosyal ve fiziksel kayıplara sebep olabilirler.
İnsan faktörüyle tetiklenen doğal afetlerin en büyük sebebi nüfusun hızlı artışı ve bu artışa bağlı olarak karşılanması gereken temel ihtiyaçlardır. İhtiyaçların karşılanması amacıyla kontrolsüz şekilde kullanılan doğal kaynaklar tahrip olmakta ve ekosistemin bozulmasına yol açmaktadır.
Dünyadaki yaşamın sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulan en büyük kaynak sudur. Sahip olduğumuz suyun yalnızca %2,5’lik kısmı canlılar için uygun olmakla birlikte bu suyun %68,9’luk kısmı da buzullarda donmuş halde bulunmaktadır. Geriye kalan suyun %30,8’lik kısmı yer altı suları ve %0,3’ü yüzey sularıdır. Verilerden de anlaşılacağı üzere yer altı suyu insanlar için kullanılabilecek en uygun kaynak olmuştur.
Tarım, şehirleşme, endüstrinin gelişmesi gibi faaliyetler için kontrolsüz kullanılan yer altı suları doğal döngü ile tamamlanamazsa zeminde çökmelerin oluşmasına sebep olur. Oluşan bu çökmelere obruk adı verilir.
Yeraltı suyu karbondioksit ile birleşirse karbonik asit oluşur ve bu oluşan karbonik asit kireç taşının yoğun olduğu toprakları çözerek obrukların oluşmasına sebep olur. Obrukların boyutları değişmekle birlikte bu oluşumlar sonucunda maddi ve manevi kayıplar gerçekleşmektedir.
Ülkemizde obruk oluşumları sıklıkla Konya Kapalı Havzasında yer alan Obruk Platosunda görülmektedir. Obruk oluşumu sonrasında görülen kayıpların artmaması ve en az hasarın alınması için riskli bölgelerin iyi bir eylem planına sahip olması gerekmektedir. Obruk risk alanlarının tanımlanması, bölge halkının bilinçlendirilmesi gibi çalışmalar afet ve risk yönetimi açısından önem arz etmektedir.
Obruk envanteri oluşturulurken obruk risk alanlarının güvenilir bir şekilde tanımlanması gereklidir. Risk alanları belirlenirken obruk envanter haritalarından yararlanılır. Bunun sebebi obruklar önceden hangi koşullarda meydana geldiyse gelecekte de benzer koşullarda meydana gelebilir.
Yılın büyük çoğunluğunda çok az miktarlarda yağış alan Konya Kapalı Havzasında yarı kurak bir iklim görülmektedir. Yağış miktarlarının az olmasının yanı sıra ayçiçeği, mısır, şekerpancarı gibi su ihtiyacının yüksek olduğu ürünlerin ekilmesi bölgede binlerce derin sulama kuyusunun sayısının artmasına sebep olmuştur. Bunun sonucunda da yeni obrukların oluşması, yer altı su seviyesinin alçalması, toprakta tuzlanma ve bölgedeki göllerin su seviyesinin düşmesi gibi pek çok sorun ortaya çıkmaktadır.
Yetkililer 2020 yılının başlarına kadar 350-360 civarında olan obruk sayısının 2021 itibariyle 600’lere çıktığını belirtmektedir.
Obruk oluşumunu azaltmak için;
- Obruk risk haritaları oluşturulmalı ve bunlar derecelendirilmelidir.
- Yer altı suyu kullanımı kontrol altına alınmalı ve kaçak kuyulara izin verilmemelidir.
- Tarım da daha az su ihtiyacı olan ürünler teşvik edilmelidir.