Ana SayfaKimdir?Leonardo da Vinci Kimdir ve Hayatı

Leonardo da Vinci Kimdir ve Hayatı

Dünyaya her bin yılda bir dahi geldiği söylenir. Leonardo da geçen bin yılın dahisiydi. Ressam, mühendis, heykeltıraş, müzisyen, anatomist, mucit, botanikçi, mimar, matematikçi… Kısaca Rönesans’ın her şeyiydi. 15. Yüzyılın hatta daha sonrasına hitap eden zaman ötesi öngörüleri ile çok önemli bilim ve sanat insanı idi.

Tam adı; Leonardo di ser Piero da Vinci olan ünlü sanatçı, 15 Nisan 1452 tarihinde doğdu. İtalyan kökenli olan sanatçı dönemin en ünlü hezarfenlerinden biriydi. Bu sıfatı almasına sebep olan ise; Ressam, matematikçi, astronom, bilim insanı ve mimar gibi özelliklere sahip olmasıydı. Sadece döneminde değil, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dehası olarak da kabul edilmektedir. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Leonardo’nun annesi Caterina, babası Piero’ya ait bir köleydi. Bu bilginin tam olarak doğruluğu kanıtlanmasa da, ünlü sanatçının hayatı hakkında bilinen detaylar arasında yer alıyor.

Leonardo da Vinci, 67 yıllık hayatına kusursuz eserler sığdırdı. Yaratıcı ruhu ve bilimsel bakışı ile dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından biriydi.

2 Mayıs 1519’da Fransa’da vefat ettiğinde, geride pek çok eser ve çözülmeyi bekleyen sırlar bıraktı.

Leonardo da Vinci

Doğduğu yıl babası başka bir kadınla evlendiği için, bebeklik ve çocukluk dönemini annesiyle birlikte geçirmek zorunda kaldı. Daha sonra arada sırada Floransa’ya babasının yanına gitmeye başladı. Babasının ilk eşi Albiera’nın çocuğu olmadığı için, Leonardo aileye kabul edilmişti. Fakat amcası dışında hiç kimse onu tamamen benimseyip sevgi göstermedi. Hayata ve insanlara karşı son derece saygılı biri olan Leonardo da Vinci’nin, özel yaşamı hakkında çeşitli söylentiler bulunmaktadır.

14 yaşına kadar İtalya’nın Vinci kasabasında yaşayan Leonardo, 1466 yılında babasıyla birlikte Floransa’ya gitti. Fakat o dönem evlilik dışı çocukların üniversiteye girmesi yasaktı. Bu kural yüzünden yüksek öğrenim görme ümidini yitirdi ve kendini resim yapmaya verdi. Çok küçük yaşlardan itibaren başladığı resim konusunda kendini sürekli geliştiriyordu. Onun bu yeteneğini fark eden babası, zamanın ressamlarından Andrea del Verrocchio‘nun yanında eğitim almasını sağladı. Andrea del Verrocchio’nun yanında çırak olarak çalışmaya başlayan Leonardo, burada ünlü ressamlarla da tanışma fırsatı bulmuştu.

Haziran 1472’de artık Floransalı ressamlar loncasının defterinde bağımsız bir ressam olarak “Leonardo di Ser Piero da Vinci” diye adı geçiyordu. Yaklaşık 10 sene, ünlü ve zengin bir koruyucusu olmadan bağımsız olarak çalıştı. Sadece kendi seçtiği resim ve heykellere odaklandı.

Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, Milano dükü Sforza’nın hizmetinde çalışmak için işe girdi. Düke yazdığı fakat yollamadığı mektup, tüm zamanların en olağanüstü iş başvurusu olarak kabul edilmektedir. Bunun sebebi ise dükün hizmetine alınabilmek için; köprüler, gemiler, silahlar, heykeller yapacağını söylemesiydi. 17 yıl boyunca dük için çalışan Leonardo, makine ve silah tasarımları yapıyor, festival ve organizasyonlar hazırlıyor, bunların yanında resim ve heykeller yapıyordu. Leonardo’nun o kadar çok alana ilgisi ve yeteneği vardı ki, birden fazla alana yönelmesi onun birçok işi yarıda bırakmasına sebep oluyordu. 1490 yılından sonra çalışmalarını bir defterde tutmaya başladı. Leonardo’nun aldığı bu notlardan oluşan defter sayfaları, koleksiyon halinde toplanmıştır. Hidrolik alanındaki çalışmalarını not aldığı el yazmaları ise, Bill Gates’te bulunmaktadır.

Leonardo da Vinci hayatı

Milano dükü için uzun yıllar çalıştıktan sonra, 16 yıl boyunca İtalya’yı gezdi ve farklı kişiler için çalışmalar yaptı. Bu arada dünyanın en ünlü tabloları arasında yer alan ve dahası, insanlık tarihinin en başarılı resmi sayılan Mona Lisa’yı resmetmeye başladı. 1503 yılında çizmeye başladığı tabloyu, gittiği her yere götürüyor ve yanından hiç ayırmıyordu. 1504 yılında babası ölünce, kardeşleriyle miras kavgasına girdi. Onu hiçbir zaman benimsemeyen aile Leonardo’ya babasından hiçbir şey vermedi. Bu noktada da ailede onu seven tek kişi olan amcası, tüm servetini Leonardo’ya bıraktı.

1513 ve 1516 yılları arasında, Roma’da yaşadığı dönemde anatomi ve fizyolojiyle ilgilendi. Ancak Papa’nın, kadavralar üzerinde çalışılmasını yasaklaması, onun bu ilgisine ket vurdu. 1516 yılında, Kral I. Francis, Leonardo’dan Fransa’nın baş ressamı, mimarı ve mühendisi olmasını istedi. Saraya yakın bir konakta yaşamaya başlayan Leonardo sık sık kral ile sohbetler ederdi. Hatta 2 Mayıs 1519 tarihinde hayata veda eden Leonardo da Vinci’nin, kralın kollarında son nefesini verdiği söylenir. Bu bilgi hakkında çeşitli söylentiler olsa da, yaygın olan bilgi bu yöndedir.

Leonardo da Vinci Eserleri

Leonardo da Vinci’nin; Heykeltıraş, mucit, astronom, filozof, jeolog, bilim insanı ve ressam gibi unvanlara sahip olduğundan bahsetmiştik. Dolayısıyla bu alanların hepsinde çalışmalar yapmış ve eserler vermiştir. Örneği İtalya’da yer alan bir katedral olan Duomo di Milano katedralinin mimarı Leonardo da Vinci’dir. Bilime bakış açısı gözleme dayalı olan Leonardo da Vinci, bilim ve mimari alanda yaptığı çalışmaları 13.000 sayfalık bir defterde topladı. 30’dan fazla kadavra inceleyen Leonardo, edindiği gözlemleri 200’den fazla çizimle resmetti. Bu çizimleri ölümünden sonra, “Resim Üzerine Tezler” adıyla yayınlandı.

Leonardo da Vinci Eserleri

Birçok icadın sahibi olmasa da, ilk çizimlerini yapan Leonardo da Vinci bisiklet, deniz altı, helikopter gibi teknolojik buluşların tasarımını yaptı. 1502 yılında dönemin padişahı Sultan II. Bayezid için Haliç üzerine yapılması istenen köprünün çizimini sundu. O zaman kabul edilmeyen köprü tasarımı, daha sonra birebir aynısı olmasa da, Norveç’te yapıldı.

1472 yılında yaptığı ilk resim olan Arno Vadisi, muhteşem detaylara sahip bir tabloydu. Sanatçının kullandığı bu teknik ilerleyen yıllarda yok oluş perspektifi olarak adlandırıldı. Ardından gelen İsa’nın Vaftizi, Aziz Jerom, Müneccim Kralların Tapınması, Kayalıkların Bakiresi, Erminli Kadın, Anghiari Savaşı, Gezegenlerin Dansı ve Son Yemek sanatçının resim dalında verdiği diğer eserleridir.

Leonardo da Vinci’nin dünyaca ünlü bazı tabloları ve hikayeleri ise şu şekilde;

Mona Lisa (La Gioconda & La Joconde):

Mona Lisa
Mona Lisa

La Gioconda (İtalyanca) veya La Joconde (Fransızca) gibi isimlerle de bilinen Mona Lisa, insanlık tarihinin en başarılı tablosu olarak görülmektedir. 1503 yılında yapılmaya başlanan tabloda sfumato tekniği kullanılmıştır. Bir pano üzerine, yağlı boya kullanılarak yapılmış olan tablo, şu anda Fransa’daki Louvre Müzesi’nde yer almaktadır. Leonardo da Vinci 77 X 53 cm boyutunda olan tabloyu, yapım aşamasında hiç yanından ayırmadı ve gittiği tüm seyahatlerde yanında taşıdı. Mona Lisa, belki de hakkında en çok spekülasyon çıkan tablolardan biridir. Tablodaki kadın figürü hakkında çok fazla söylenti ve rivayet bulunuyor. Ancak en genel ve kabul görmüş bilgi, tablodaki kadının Fransız bir tüccarın eşi olduğu yönünde. Basit bir kadın figürü olarak görülen tablo aslında piramit ve geometrik şekillerin kullanılmasıyla oluştu. Yıllardır derinlemesine incelenmesine rağmen, hala aydınlığa kavuşmayan sırları bulunan Mona Lisa tablosu, gerçekten de insanda merak uyandırıyor. Altın oran içerdiği söylenen tablonun bir diğer tartışma konusu da kadın figürünün yüzündeki ifadenin anlamı. Birçok kişinin aklına bu kadın gülüyor mu, mutsuz mu şeklinde gelen soruların yanıtını Amsterdam ve Illinois üniversitelerinin ortak hazırladığı bir çalışma veriyor. Bir bilgisayar programı kullanılarak yapılan bu çalışmada, Mona Lisa tablosundaki kadın %83 mutlu, %6 korku, %1 öfke ve %9 tiksinti içerisinde. Sonuç olarak bir insanın aynı anda, bu kadar karışık duyguları yaşamasının zor olduğunu düşünürsek, Mona Lisa’nın ifadesiz bir kadın olduğunu söyleyebiliriz.

Mona Lisa için ünlü ustanın 1503’te çalışmaya başladığı, tamamladıktan sonra da yanından ayırmadığı rivayet edildi. Tarihçiler resmedilen kadının Floransalı işadamı Francesco del Giocondo’nun eşi Lisa del Giocondo olduğuna inandı. Da Vinci’nin kavak pano üzerine yaptığı piramidal kompozisyonlu bu kadın portresi, garip ifadesi, gülümsemesi, belli belirsiz kaş ve kirpikleri, elleri ve bir türlü çözülemeyen sırlarıyla ünlendi. Günümüzdeki şöhretini ise 21 Ağustos 1911’de, korunduğu Louvre’dan çalınmasına borçlu. Polis tabloyu bulmak için tablonun 6 bin 500 kopyasını el ilanı olarak Paris caddelerinde dağıtınca resim pek çok kişinin aklına kazındı. Mona Lisa bugün de o kadar popülerdir ki Paris’te Louvre’da korunan tabloyu saatte 1.500 kişi ziyaret eder ve tablo sabit 20 derece ısıda 3 kat camın arkasında korunur. Yağlı boya tablo her yıl bir gün indirilerek temizlenir.

Dâhi sanatçı, eski resim anlayışının biçim ve renk çalışmalarından ileri giderek ışık ve gölge etkilerinin farkına vardı. Rengin perspektifle değişkenliğini irdeledi. Eserlerine o büyülü havayı veren Sfumato (Ton yumuşatarak çizgileri eritme) tekniğini kullandı. Hatta Mona Lisa tablosu bu teknikte zirveydi. O, ışığın özelliklerini sadece görmekle yetinmedi, gözün fiziksel yapısını inceledi, optik ve dalga hareketleri üzerine çalıştı.

Son Akşam Yemeği (Il Cenacolo or L’Ultima Cena):

Son Akşam Yemeği

Orijinal adı; Il Cenacolo or L’Ultima Cena, Son Akşam Yemeği, Leonardo da Vinci’nin Milano dükü Lodovico Sforza’nın isteği üzerine yaptığı bir tablodur. Gerçek boyutu 4,5 X 8,8 metre olan tablo, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden önceki yediği son akşam yemeğini anlatıyor. Bu da literatürde Aşai Rabbani Ayini olarak geçiyor. Santa Maria Dele Grazie’nin duvarına yapılmış olan resim aslında bir tablo değil. Ancak Leonardo da Vinci’nin, Mona Lisa’dan sonra gelen en ünlü eseri sayılıyor. Oluşturulduğu günden bu yana yapılan restorasyon çalışmaları nedeniyle, birçok değişime uğrayan tablonun konusu;

Hz. İsa’nın Romalı askerler tarafından yakalanıp, çarmıha gerilmeden önceki gün, 12 havariyle birlikte yediği akşam yemeğidir. İsa’nın havarileriyle birlikte yemek yiyip, şarap içmesi mümkün olmadığı için, tablo Hristiyan aleminde uzun yıllar tartışma konusu oldu. Kırmızı şarabın Hz. İsa’nın kanını, ekmeğin ise bedenini simgelediği bilinmektedir.

Hıristiyanlığa göre İsa’nın Romalı askerlerce yakalanıp çarmıha gerilmeden önceki akşam havarileriyle son yemeği, daha evvel de resimlere konu olmuştu. Ama bu başkaydı. Leonardo, 1495-1498’de yaptığı bu freskte, İsa’nın içlerinden birinin kendisine ihanet edeceğini söylediği anda, havarilerin dramatik ifadesini mükemmel yansıttı. Bu duygusal atmosferde hain Yahuda sağ elinde para kesesiyle, masadakilerden epey aşağıda resmedilirken, İsa resmin ortasında huzurlu ve sakindi. Sanat tarihçileri asırlar boyu bu duvar resminin pek çok sırrı barındırdığını söylediler. Masa örtüsünün neden sadece bir yanı düğümlüydü? İsa’nın yanındakinin en genç havari Yuhanna mı, Magdalalı Meryem miydi? Hançer tutan el kime aitti?

Bu sorular hiçbir zaman cevaplanamasa da Altın Oran’ın ve perspektifin başarıyla kullanıldığı resim, Rönesans’ın en kusursuz eserlerindendi.

Altın oran, aslında İlahi Oran’dır. {Fi (Φ) : 1,618}

Anghiari Savaşı:

Anghiari Savaşı

Leonardo Da Vinci, Anghiari Savaşı’nı 1505 yılında çizmeye başladı. Floransalılarla Milanlılar arasında 1452-1519 yılları arasında yaşanan savaşı anlatan resim, boyanın bitmesi nedeniyle Leonardo Da Vinci tarafından tamamlanamadı. Ama böyle tamamlanamamış eserler Leonardo’nun tipik bir özelliği. Ressam Giorgio Vasari 1563 yılında, Leonardo da Vinci’nin eserinin bulunduğu duvarın önüne Marciano Savaşı adlı yapıtını çizdi. Leonardo ile ilgili bilgileri Giorgio Vasari’den öğreniyoruz. Leonardo öldüğünde henüz çocuk yaşta olan Vasari’nin yazdığı kitabı günümüze kadar ünlü sanatçı hakkındaki en güvenilir eser kabul edilmiştir, çünkü Vasari bu bilgileri Leonardo’nun çok yakınında bulunma şansına sahip olan kişilerden derlemiştir. Vasari, ünlü ressamın yaptığı duvar resminin zarar görmemesi için ön tarafa başka bir duvar inşa etti ve eserini bu duvarın üzerine çizdi. San Diego Üniversitesi’nde sanat tarihçisi Maurizio Seracini yaklaşık 400 yıl sonra bu resmi açığa çıkardı. Giorgio Vasari’nin eserine zarar vermeden duvarın arkasında Leonardo Da Vinci’nin Anghiari Savaşı eserini aradılar. Bunun için tıpta kanser hastaları için kullanılan bir teknikten yararlanıldı. Vasari’nin duvar resmi üzerine 6 adet küçük delik açıldı. Ucunda kamera olan teller bu deliklerden geçirildiğinde, Da Vinci’nin en önemli eserleri arasında gösterilen Anghiari Savaşı resminin bütün ihtişamıyla orada olduğunu gördüler. Her ne kadar şaha kalkan atların ve savaşçıların yüz ve beden hareketlerinin dinamizmi Leonardo’nun resim dehasını yansıtsa da boyama ve gölgeleme tekniğinin ona ait olmadığı anlaşılmaktadır.

Meryem ve Çocuk İsa Azize Anna ile (Virgin and Child with St. Anne):

Meryem ve Çocuk İsa Azize Anna ile

Leonardo, 1506-1513 yılları arasında tekrar Milano’dadır ve burada özellikle anatomi çalışmalarına yoğunlaşmıştır. Milano’daki bu ikinci ikametinde gerçekleştirdiği en önemli resim 1510 yılında yaptığı “Meryem ve Çocuk İsa Azize Anna ile”’dir.

Figürler yine doğa içerisindedirler. Meryem, annesi Azize Anna’nın kucağında oturmaktadır ve resmin sağ tarafında kuzuya doğru uzanan çocuk İsa’yı tutmak için öne doğru eğilmiştir. Bu oturuş şekline Freud’un yorumu öz annesi olmasına rağmen, babasının eşi ile yaşaması nedeniyle iki anneye dair duygusunu yansıttığıdır. Resimde özellikle hareketler ve duruşlar önemlidir. Derinlikli bir manzaradan oluşan, tamamlanmamış bir arka planın önünde yer alan figürler kompozisyonu oluşturmaktadırlar. İfadeler son derece doğaldır ve yine sfumato tekniğinin başarılı bir uygulaması söz konusudur. Azize Anna’nın ayakları ile Meryem’in görünen tek ayağı ve her ikisinin vücutları birbirine karışmış gibidir. Figürlerin ayaklarının altındaki çakıllı kumun işlenişi Leonardo’nun doğayı resmetme yeteneğinin doruğa çıktığı yıllara uyar. Arkadaki manzara ise sisler içerisinde kaybolmaya çalışan çıplak kayalık dağlar ve atmosferin kendine özgü rengi.

Leonardo da Vinci şöyle diyor: “İlk çocukluk anılarım arasında şu var. Sanki, ben beşikteyken bir çaylak üzerime geliyor, kuyruğuyla ağzımı açıyor ve dudaklarımın arasına soktuğu o kuyrukla bana birçok kez vuruyordu.” Sigmund Freud’un Leonardo da Vinci ve Onun Bir Çocukluk Anısı adlı kitabı bize üstadın ruhu ve tüm eserlerine ilişkin büyüleyici ama hiç tatmin edici olmayan bir analiz sunmaktadır. Psikanalizin kurucusu Freud Leonardo’nun cinsel tercihine ve sanatsal etkinliğine ket vuran etmenleri açıklarken, Leonardo, aslında akbabanın (Eski Mısır’da akbaba kutsaldı, çünkü Tanrıça İsis boynuzları arasında güneş diski bulunan akbaba şeklinde bir şapka ile tasvir edilirdi. Tanrıça İsis güçlü bir anne figürü olarak gösterilirdi. O, ırmaklara, nehirlere, rüzgarlara ve gemilere hükmeden ilahi anne İsis’ti. İnancı Mısır’ın sınırlarını geçmiş ve bazı dinlerdeki kutsal sembollere de örnek olmuştur.) kuyruğunu değil, annesinin meme­sini hatırlıyordu. Buradan yola çıkarak, büyük ustanın başladığı işleri bir türlü bitirememesi­nin, eşcinsel olmasının ardında evlilik dışı doğmuş olmasının ve çocuk yaşta annesi tarafından terk edilmesinin travmasının yattığı varsayımına ulaşır. Freud kitabındaki savların çoğunu Leonardo’nun notları arasına kaydettiği bu düşe dayandırır. Oysa bu yazı 1904’te Almanca’ya çevrilirken çaylak yerine akbaba olarak çevrilmiş ve Freud da kontrol etmeden bu şekliyle almıştır. Freud Leonardo’nun ruhu hakkında bir hükme varmaya çalışırken akbabalarla ilgili Mısır söylenceleri üstünde gereğinden fazla durur. Böylece Freud’un tezi dayanağını yitirdiği için ölü doğmuş bir tez olarak kalıyor.

Vaftizci Yahya (St. John The Baptist):

Vaftizci Yahya

1516 tarihinde bitirdiği Vaktizci; Kuran’da da geçen Zekeriya’nın oğlu Yahya, İncil’e göre St John ya da Aziz Yahya’nın kutsal görevi, İsa’yı vaftiz ederek onu bir Hıristiyan yapmaktır. Şeria Nehri kıyısında bu vaftizle Vaftizci Yahya adını alır. Objenin duruşu, gölgeme tekniği, yüz ifadesi ve bukleli saçlar ile el işareti Leonardo’nun bilinen tarzı. Yahya sağ elinin işaret parmağı ile İsa’nın geleceğini haber vermek ister gibi gökyüzünü işaret ediyor. Aziz Yahya, karanlıktan aydınlığa doğru fırlamış gibidir. Mona Lisa’da gördüğümüz gizemli gülüş bu resminde de vardır. İçe kapalı ve kadın-erkek arası, hatta şeytansı görünümü ile XIX. yüzyılda şairlere ilham kaynağı olmuştur.

Meryem’e Müjde:

Meryem’e Müjde

Cebrail’in Meryem’e İsa’ya hamile olduğunu bildirdiği anı anlatan resim, ustanın ilk yapıtlarındandı. Simetrik bir kompozisyonla oluşturduğu resimde Meryem bir masanın sağında Cebrail ise solundaydı. Ahşap üzerine yağlıboya ile yaptığı resimde meleğin yanındaki zambaklar bakireliğinin işaretiyken, üç parmağı havaya kalmış sağ eli de Baba-Oğul-Kutsal Ruh anlamına gelen teslisi gösteriyordu. Bugün Floransa’da Uffizi Galerisi’nde bulunan bu eserin detaylarında, Da Vinci’nin perspektif ve gün ışığının nesneler üzerindeki etkisini görmek mümkün.

Vitruvius Adamı (Le proporzioni del corpo umano secondo Vitruvio):

Vitruvius Adamı

Leonardo da Vinci’nin insan kadavralarını incelediğini, anatomi alanında çalışmalar yapmıştır. İşte Vitruvius Adamı (Le proporzioni del corpo umano secondo Vitruvio) adını verdiği çiziminde, insan vücudunun oranlarını ön plana çıkarmıştır. Kolları ve bacakları açık, çıplak bir erkek figürünün bulunduğu çizimde, iç içe geçmiş bir dair ve kare bulunmaktadır. Tam merkezde bulunan çıplak erkek figürü ve geometrik şekillerle birlikte, insan ve doğanın bütünleşmesi anlatılmıştır. 1492 yılında yapıldığı tahmin edilen resim veya eskiz çizim, Venedik’teki Gallerie dell’Accademia’da yer almaktadır. Arapça kökenli bir kelime olan beşaret; müjde, güzel haber, büyük haber ve ilan gibi anlamlara gelmektedir.

Mimari üzerine yaptığı bir çalışmada mimar Vitruvius, insan bedeninin ölçülerinin Doğa tarafından şöyle düzenlendiğini söyler: Dört parmak bir avuç içi, dört avuç içi bir ayak, altı avuç içi dirsekten orta parmağın ucuna kadar uzunluğu verir. Dirsekle orta parmak arasındaki uzunluğun dört katı da bir insanın boyudur. Dirsek ve orta parmak arasındaki uzunluğun dört katı bir adımdır. 24 avuç içi bir adam boyudur. Vitruvius bu ölçüleri yapılarında kullanmıştır. Eğer bacaklarınızı, boyunuzu 1/14’ü oranında kısaltacak kadar açarsanız ve kollarınızı orta parmaklarınız başınızın üst noktasından geçecek bir çizgiye değecek şekilde yukarı doğru uzatırsanız, kollarınız ve bacaklarınız da açıkken, vücudunuzun merkezi göbeğinizdir. Bacaklarınızın arasındaki üçgen ise eşkenar bir üçgendir.

Bir insanın kolları açıkken, bir elinin orta parmağının ucundan diğer elinin orta parmağının ucuna kadar olan mesafe, onun boyuna eşittir. Saç köklerinden çenenin altına kadar olan mesafe insan boyunun onda biri kadardır; çene altından başın üst noktasına olan mesafe insan boyunun sekizde biridir. Göğüs üstünden başın üstüne kadar olan mesafe insan boyunun altıda biridir.

Göğüs üstünden saç köklerine kadar olan mesafe yedide bir, meme uçlarından baş üzerine kadar olan mesafe de insan boyunun dörtte biridir. Omuzlar arasındaki en geniş mesafe, insan boyunun dörtte birini içine alır. Dirsekten elin ucuna kadar olan mesafe beşte bir, dirsekle kol altı açısı arasındaki mesafe sekizde bir insan boyudur. Elin tümü insan boyunun onda biridir. Üreme organlarının başlangıç noktası tüm bedenimizin orta noktasıdır. Ayağın uzunluğu insanın uzunluğunun yedide biridir. Ayak tabanı ile diz kapağının altı arasındaki mesafe insan bedeninin dörtte biridir. Çene altı ile burun, saç kökleri ile kaşlar ve kulak arası, yüzün üçte biri kadardır.”

leonardo da vinci çizimleri

Leonardo, insanın anatomisini kusursuz çizebilmek için kemiklerin, kasların ve eklemlerin yapılarına yöneldi. Onun için insan, adeta prensiplerini merak ettiği bir makineydi. Ölüleri incelemesi dini açıdan hoş görülmeyince Leonardo, Papa’dan gizli çalışmayı seçti. Da Vinci’nin kadavralarla çalışırken adresi Floransa’nın en eski hastanesi Santa Maria Nuova’nın bodrumuydu. Orası soğuk olduğu için cesetler daha yavaş çürüyordu. Ayrıca gözlerden uzak bu mekanda geceleri çalışırken Vatikan’dan gizlenebiliyordu.

leonardo da vinci anatomi çizimleri

İnsan vücudunu incelerken, gördüklerini çizdiği için uzun saatler çalışması gerekiyordu. Aletleri de yetersizdi. Hatta kadavraları açacağı aletler az olduğu için uzun tırnaklarını kullandığı bile rivayet edildi. Anne karnındaki bebek çizimi için insan kadavrası yerine inekleri inceleyip, gözlemlediklerini insan anatomisine uyarladı. Dolaşım sistemi üzerine yaptığı araştırmayı devam ettirebilmek için de sığır kalpleri kullandı.

leonardo da vinci anatomi çizimleri

Leonardo Da Vinci’nin Bilimsel Çalışmaları;

“Bütün Kesin Bilginin Anası Deneydir. Deneyden Gelmeyen, Zannımca Boştur Ve Yanılmalarla Doludur…”

“Mekanik, matematiksel bilimlerin cennetidir; Zira matematiğin meyvelerini burada toplarız.”Rönesans’ın tipik bir düşünürü olan Leonardo da Vinci’nin ilgi alanlarından biri resim, diğeri de makineler, yani çeşitli araçların icadıdır. Aynı zamanda optik, perspektif, ışık ve gölge, renkler teorisi ve estetikle ilgilenmiştir. Sistematik bir eğitim görmemiştir; ancak, bilgi dağarcığını iyi geliştirmiş ve bilim ve teknolojiye önemli katkılarda bulunmuş ansiklopedik nitelikte bir bilim adamıdır.

Resim çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için bir seri anatomi ve perspektif çalışmaları yapmak ihtiyacını hissetmiş, Leon Battista Alberti ve Pietro della Francesco gibi devrinin matematikçilerinde dersler almış, yapı bilgisine gereksinme duyarak başta insan yapısı olmak üzere bazı canlı yapıları kapsayan bir anatomi çalışması yürütmüştür. Anatomi çalışmalarını ise karşılaştırmalı olarak yürütmüş, insanın anatomik yapısı ile çeşitli hayvanların anatomik yapılarını karşılaştırmıştır.

Teknoloji ile ilgili olarak bazı projelerini bu çalışmalara borçludur. Kuşların kanat ve kas yapısından hareketle, insanların da belli bir düzenek sayesinde uçabileceği anlayışını geliştirmiş ve bu yolda bazı araştırmalar yapmıştır. Aynı şekilde balıklar gibi, insanların da denizin altında yaşayabileceğini varsayan Leonardo’nun ilk denizaltı projelerini geliştirdiği görülmektedir. Leonardo, hümanizm görüşünü de desteklemiş ve klasik Yunan düşünürlerinin ve yazarlarının yeniden incelenmesi ve benimsenmesi gerektiğini hararetle savunmuştur. Ona göre bilim adamları tıpkı Aristoteles ve Platon gibi, kendi düşüncelerini hiçbir etki altında kalmadan geliştirmeli ve savunmalıdır. Bilimsel yönden özgürlüğü savunan Leonardo, bilimde faydacı bir zihniyete sahiptir; ona göre, bilgi bir işe yaramalı, belli bir fonksiyona sahip olmalıdır. Doğayı bilmek insana güç kazandırmalı, onu daha güçlü kılmalıdır. Bu bakımdan onun pragmatist bir zihniyete sahip olduğu söylenmiştir. Leonardo da Vinci çalışmalarını notlar biçiminde yazmıştır. Bu notları 6000 sayfayı aşmaktadır. Bunların içerisinde sanat eskizleri, fen bilimlerine dair notlar ve mekanik çizimler bulunmaktadır. Bir ressam ve bir hümanist olarak tanınmasına karşın mühendislik çalışmaları çok daha fazla ilgi çekmiştir.

Leonardo da Vinci’nin bilimsel çalışmaları en az sanatsal çalışmaları kadar etkili ve önemlidir.

Leonardo da Vinci görmenin önemli olduğuna inanırdı, bu fikri onu bilinen her şeyin içini açıp bakmak, araştırmak sonucunu doğurması kaçınılmazdı. Hayvan vücutlarını inceledi, sonra mezarlardan yeni ölen insanların vücutlarını gizlice kaçırıp kadavra olarak kullandı. Ortaçağ dünyasında yaptıkları son derece tehlikeliydi zira ondan 100 sene sonra Galileo’nun güneş sistemi yapısı ve genel göreliliğe dair öne sürdüğü bilimsel fikirlerinin yaşamını mahkumiyet içinde geçirmesine sebep olmuştu.

Leonardo da Vinci’nin bilimsel çalışmaları

Da Vinci’nin cennete gitmek üzere bekleyen kutsal vücutları mezardan çıkararak kesip parçaladığının duyulması onu kesinlikle giyotine götürürdü. Nasıl bir tutkuya sahip olduğu aldığı risklerden bile anlaşılmaktadır. Gerek hayvan gerekse insan figürlerindeki anatomik mükemmelliğin sebebi yasadışı deneylerdir. Bir başka deyişle şöyle söylenebilir, modern bilimlerin ilk izleri Rönesans döneminde görmek mümkündür ve bu durumun en önemli temsilcisi Leonardo da Vinci’dir.

Onda göze çarpan ilk şey, bilimle sanatın at başı yürümesidir. Sanatçı, sanatı için ilkin dış dünyayı incelemeye koyulmuş, oradan iç dünyanın labirentlerine dalmış; Sanatı bu bilgilerle kuvvetlenmiş, kuvvetlenen sanat yeni ilmi araştırmalara imkân vermiştir. Bilgin Leonardo üzerinde durmak konumuz dışındadır. Fakat 13 ciltlik 5000 sayfa tutan gözlemleriyle deneylerini gösteren notlar, Milano akademisinde verdiği derslerin bir özeti olan resim hakkındaki eseri, Leonardo’nun modem ilim için nasıl büyük bir öncü olduğunu açıkça gösterir.

Hiçbir araştırma matematik ispattan geçmedikten sonra ilim adını almaya lâyık olamaz. Diyen Leonardo, Bacon’dan aşağı yukarı yüzyıl önce, daha açık olarak, ilim metodunun kurallarım formülleştirmiştir. Matematikten mekaniğe, astronomiye kadar ilim alanlarında dolaşan, dikiş ve düğme makinelerinden paraşütleri, uçakları, türbini tasarlayan, hayal gücünü zorlayarak birçok tasarımlarını gerçekleştiren Leonardo’yu müspet ilimin büyük bir öncüsü olarak kabul etmek yerinde olur. Bu bakımdan, Milano Dükü Ludovico Sforza’ya 1482 de yazdığı mektup son derece önemlidir.

Da Vinci’yi anlamak için onun zamanını anlamak gerekir. Derli toplu bilgi birikiminin olmadığı, deneysel çalışmaların henüz var olmadığı ve kilisenin yoğun baskısı altında ve ana kaynak olarak İncil’in referans alındığı bir çağda yaşamıştır büyük deha. O zamana kadar var elde edilmiş bilginin ise güvenirliği çok düşüktü.

Da Vinci bilginin kanıtlanmamış fikirler değil, deneylerle tekrar tekrar sınanarak elde edilmesi gerektiğini ilk fark eden insan oldu, bu yüzden ona “karanlıktan ilk uyanan adam”denilmektedir.

Leonardo Da Vinci’nin Bilimsel Çalışmaları / Anatomi

leonardo da vinci anatomi çizimleri

Da Vinci görme sistemi, sinirler, beyin, tendonlar, kaslar ve iskelet sistemleri üzerine incelemelerde bulunduktan sonra uzun süre bu alanda çalışmadı Fakat hayatının sonuna doğru, Fransa Kralı XII Louis kendisine eşlik etmesini istedi. 1508 yılından sonra insan vücudunun nasıl çalıştığı ile ilgili deneylerine devam etti. Hareket, ağırlık, kuvvet ve perküsyon olarak sınıflandırılan dört kuvvet üzerine araştırmalar yaptı. Çalışmalarında otuza yakın kadavra kullandı, notlarında farklı vücutlar üzerinde yaptığı deneyleri resmederek açıklamıştır. Kalp için mükemmel çalışan bir Cesedi keşfetmek için yollar bulmak çok zekiydi. Organlara balmumu enjekte ederek ileride saklardı, garip huylarından biri pazu kaslarına duyduğu hayranlıktı, bu kas sistemini birçok kez resmetmiştir.

Leonardo Da Vinci Fizik Çalışmaları

Leonardo da Vinci’nin bilimsel çalışmaları anatomi ile sınırlı kalmamıştır. Leonardo da Vinci fizik alanında da çalışmalar yaptı, özellikle hareket ileten makineler tasarladı. Tasarladığı savaş makinelerinin birçoğu temel fizik prensiplerine dayanarak çalışmaktadır.

Leonardo Da Vinci Fizik Çalışmaları

Başlangıçta yalnızca insan kasıyla çalışan uçan bir makine tasarlayan Leonardo, bu yaklaşımını pilotun bacak kasıyla harekete geçen ve mekanik sistemle çalışan bir uçak tasarımıyla değiştirmiştir. Kas gücünü yeterli görmesinin Leonardo’nun ilerlemesini engellediği varsayılabilir.

Yukarıdaki çizimler, kanadı hareket ettirecek bir düzeneği gösteriyor (Torino, uçuş üzerine Codex, I7r). Uçma tekniği ve bilimi Leonardo için tükenmez bir araştırma kaynağıydı. Çizim, eşlik eden metinle beraber düzeneğin nasıl işleyeceğini anlatıyor.

Leonardo’da Vinci’nin Mühendislik Çalışmaları:

Leonardo’da Vinci’nin Mühendislik Çalışmaları

Yukarıdaki çizimde ise Dik bir ornitopter, kanatlı bir uçan makine. Mekanik uçuş tekniğiyle ilgili bir dizi tasarımdan biri. Leonardo kuşların uçuşunu, özellikle kanat yapısını yakından incelemiş, buradan uçma bilimiyle ilgili yeni bir şeyler öğrenmeye çalışmıştır. Tasarımda ilginç olan şey, sağda duran ve “helikopter” düzeneğini içerden çalıştıran insan figürüdür.

Leonardo’da Vinci’nin Mühendislik Çalışmaları

Leonardo uçma konusuna tutkuyla bağlıydı. Kuşların uçuşunu gözlemleyip, öğrendiklerini insanın uçmasını sağlayacak makinelere uyguluyordu. Da Vinci’nin Uçan makine tasarımları, kuşların kanat düzeneğini temel alıyordu.

Da Vinci’nin Uçan makine tasarımlarıLeonardo Da Vinci’nin hava araçları, kuş ve yarasa kanatlarının yapısını temel alıyordu. Uçuşun istikrarlı olabilmesi için Leonardo pilotu kanat düzeneğinin altına, makinenin ortasına yerleştirmiştir.

Leonardo Da Vinci’nin Bilimsel Çalışmalarının Etkileri:

Bilimsel Etkileşim

Da Vinci’nin ardında bıraktığı etkiyi belirlemek kolay değildir. Ancak hemen bütün uzmanların kabul ettiği bir olgu vardır: Rönesans döneminde atılan kültürel tohumlar bir yüzyıl sonra modern bilimin doğuşu ve ardından endüstri devrimine yol açmıştır. Bugün yaşadığımız modern dünyanın en belirgin köklerini Rönesans döneminde görmek mümkündür. Rönesans yaratıcı ve özgür düşünce üzerinde yükselmiş kültürel bir devrimdir, en önemli temsilcisi de Leonardo da Vinci’dir. Ondan sonra gelen kuşaklar hatta çağımızın insanı halen onun çalışmalarından etkilenmektedir. Leonardo da Vinci’nin Bilimsel Çalışmaları hiç de azımsanmayacak bir zekanın ürünüdür.

leonardo da vinci çizim teknikleri

Sizlere dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dehası olarak kabul edilen, Rönesans döneminin ünlü İtalyan ressamı Leonardo da Vinci’nin hayatı ve en önemli eserleri hakkında bilgi vermeye çalıştım. Sahip olduğu zeka ve öngörü yeteneği çağları aşan, yaptığı eserler asırlardır konuşulan Leonardo da Vinci, sanatın ve bilimin neredeyse her dalıyla ilgilenmiş. Hayatı kadar resmettiği tablolar da merak uyandırıcı.

Sizce de böyle bir yeteneğin hayatının derinlemesine öğrenilmesi gerekmez miydi? 2 Mayıs 1519’da öldüğünde ondan geriye pek çok çizim, el yazması, desen ve resim kalır. Bir de gözlerini hayata yummadan önce ağzından dökülen bir çift söz:

“İşte şimdi ırmakların suyu gibi gidebileceğimi, ölüme doğru kendimi akıntıya bırakabileceğimi hissediyorum, ölümü yaşamak için, ölüm deneyimini.”

Semih Rüstem ÇALAPKULU
Semih Rüstem ÇALAPKULU
2001 yılında, Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği bölümü mezun olup, Makina Mühendisi lisans programını tamamlamıştır. Evli, Dilara ve Furkan isimli iki dünya tatlısı çocuğu var. Meslek hayatına sırasıyla; Aydın Grup, Ciner Grup ve 2006 yılından itibaren Kuzu Grup’ta Mekanik Grup Şefi olarak, çalışma hayatına devam etmektedir. Kuzu Grup, 1943’ten bu yana 500’ün üzerinde projeye imza atarak, 100.000’den fazla konut, hastane, okul, avm, arıtma tesisleri vs. teslim etmiştir. 2006 yılından itibaren, 15 yıllık Kuzu Grubundaki çalışma hayatında; İnşaat sektöründe, toplamda 12.000 adet konutta, okul, otel, avm ve hastane işlerinin bulunduğu 15 adet ayrı projenin farklı zaman dilimlerinde yer alma şansı almıştır. Güncel olarak devam ettiğim projesi ise; SeaPearl Ataköy projesi dört etap olup: 1. ve 2. Etabı Ultra Lüks Konut, 3.etap Otel, 4. Etabını ise Hastane oluşmaktadır. Mekanik tesisatta, global anlamda bu projelerle, uluslararası standartlar konusunda ciddi anlamda tecrübesine katkı sağlamıştır.
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?