Ana Sayfaİş Sağlığı ve Güvenliğiİş Sağlığı ve Güvenliği Işığında Koronavirüs (COVID-19)

İş Sağlığı ve Güvenliği Işığında Koronavirüs (COVID-19)

Koronavirüs, ilk olarak 1 Aralık 2019 da sessiz bir şekilde Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıktı. Bir kısım hastaların zatürre tedavisine cevap vermemesi üzerine salgın üzerine yoğun çalışmalar yürütülmeye başlandı. Fakat araştırmalar sürerken salgının Dünya’ya yayılması kaçınılmaz bir hal aldı. Salgının bir çok ülkeyi etkilemesi üzerine Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart 2020 de salgını “Küresel Salgın” olarak ilan etti.

COVID-19

Ülkemizde ilk olarak 11 Mart 2020 de ilk vakasına rastlanılan hastalık 02 Nisan 2020 tarihi itibariyle 18.135 kişiye bulaştı ve virüse bağlı oluşan semptomlar sebebiyle 356 kişi hayatını kaybetti.

Salgının ülkemizde görülmeye başlandığı tarihten bu yana gerek Kamu gerekse özel sektör işverenleri çeşitli önlemler almaya başladı. Bulunduğumuz tarih itibariyle ise birçok özel sektör iş yeri faaliyetlerini uzaktan çalışma ve esnek çalışma adı altında kısmen veya tamamen durdurdu. Burada uzaktan çalışma yapılan iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerine gerek bulunmamakla birlikte, teknolojik altyapısı müsait olmayan veya nitelik itibariyle uzaktan çalışılması mümkün olmayan iş yerlerinde ciddi tedbirler alınmasının gerekliliği görülmektedir.

Burada öncelikle doğrudan Devlete bağlı Kamu İşvereni ve Özel Sektör işverenlerini ayırmadan, yasalarımızdaki çalışanların korunmasına yönelik düzenlemelere bir göz atalım.

Temelleri Anayasa’da atılan ve günümüzde 4857 İş Kanunu ile desteklenen ve son olarak 2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca Kamu İşvereni ve Özel Sektör işvereninin iş yerindeki sağlık ve güvenlik şartlarının gözetimine dair birden çok yükümlülüğü bulunmaktadır.

Koronavirüs

Kamu İşvereni ve Özel Sektör işvereni tarafından iş yerlerinde alınması gereken önlemler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda açıkça belirtilmiştir. Kanun’un “İşverenin Genel Yükümlülüğü” başlıklı 4. maddesinde;

  • İşverenin çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu,
  • Mesleki risklerin önlenmesi, çalışanlara eğitim ve bilgi verilmesi gibi her türlü tedbirin alınması, bu noktada organizasyonun gerçekleştirilmesi, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapacağı,
  • Risk değerlendirmesi yapacağı veya yaptıracağı,

belirtilmiştir.

Ayrıca, kanunda işverenin acil durum planı hazırlayacağı ve risk değerlendirmesi yapacağı acıkça belirtilmektedir.

Yine Kanun kapsamında çıkarılan, iş yerlerinde acil durumlar hakkında yönetmelikte;

Acil Durum: “İş yerinin tamamında veya bir kısmında meydana gelebilecek yangın, patlama, tehlikeli kimyasal maddelerden kaynaklanan yayılım, doğal afet gibi acil müdahale, mücadele, ilk yardım veya tahliye gerektiren olaylar” olarak tanımlanmıştır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliğinde ise;

Risk: “Tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimali,”

Tehlike: “İş yerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya iş yerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli,”

Risk Değerlendirmesi: “İş yerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmalar,” olarak tanımlanmıştır.

İlgili Kanun ve yönetmeliklerden anlaşıldığı üzere, Koronavirüs (COVID-19) salgınının tespit edilmesine müteakip iş yerinde oluşabilecek tehlike analiz edilmeli, acil durum planlarına “Salgın Hastalıklarla Mücadele Acil Eylem Planı” eklenmeli, risk değerlendirmesi revizyon edilerek yenilenmelidir. İş yerlerinde salgından korunma yöntemlerine ilişkin bilgilendirmeler yapılmalıdır. Ayrıca iş yerinde virüsün oluşumunu ve yayılmasını önleyecek (İş yeri ortamında el dezenfektanlarının bulundurulması, çalışma ortamında sterilizasyon işlemlerinin yerine getirilmesi, çalışanlara eldiven ve maske gibi kişisel koruyucu donanım malzemelerinin temin edilmesi) diğer tedbirler alınmalıdır. Kanun ve yönetmelik kapsamında yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerle ilgili olarak öncelikle varsa kurum içinden yoksa dışarıdan İş Güvenliği Uzmanı ve İş Yeri Hekiminden destek hizmeti alınmalıdır. Bu sorumlulukların yerine getirilmemesi halinde ise işveren ceza ve hukuk davalarına konu bir çok yargılamaya maruz kalabilecektir.

Ülkemizdeki tablo, kanun ve yönetmelik analizlerimizden sonra asıl önemli konuya gelelim. Bir çalışana iş yerinde Koronavirüs (COVID-19) bulaşması iş kazası olarak değerlendirilir mi?

Burada incelememiz gereken bir diğer Kanun maddesiyle birlikte bir cevap oluşturalım. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda iş kazası;

  • Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada,
  • İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
  • Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  • İş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  • Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

meydana gelecek ve sigortalı çalışanı hemen veya sonradan bedenen yada sonradan engelli hale getiren olay olarak tanımlanmıştır. Buradan çalışana iş yerinde Koronavirüs (COVID-19) bulaşması halinde bu durumun iş kazası olarak nitelendirilmesi gerektiği yorumlaması yapılabilmektedir. Nitekim salgın hastalıkların iş kazası sayılmasına dair Yargıtay tarafından verilmiş olan (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/5018 Esas 2019/2931 Karar) emsal kararlarda bulunmaktadır.

Bu noktada en önemli husus bulaşıcı olan virüsün çalışana iş yeri ortamında bulaşıp bulaşmadığının tespit edilmesidir. Burada, çalışan iş yeri ortamında virüsün kendisine bulaştığını ispat edebilmelidir. Bu durumda meydana gelen olay iş kazası olarak nitelendirilebilecek ve işveren doğrudan sorumlu tutulabilecektir.

Koronavirüs’ün İş Kazası sayılması çalışana neler kazandırıyor?

Şimdi ise, bulaşıcı hastalığın iş kazası sayılmasının çalışana vereceği haklardan bahsedelim. İlk olarak durum İş Kazası olarak nitelendirildikten sonra Sosyal Güvenlik Kurumu ilgili çalışana Geçici İş Göremezlik Ödeneği veriyor. Çalışan işverene ceza ve hukuk davası açma hakkı elde ediyor. Burada etkilenme düzeyine göre ciddi tazminat rakamları alma şansı bulunuyor. Bulaşıcı hastalık sebebiyle çalışanın hayatını kaybetmesi halinde ise hak sahiplerine ölüm geliri bağlanıyor.

Buradan öncelikle, küresel ölçekte görülen ve ülkemizi de etkisi altına almış bulunan Koronavirüs salgının kısa sürede etkisini kaybetmesini, virüsle mücadele eden tüm insanlığın kısa sürede sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum.

Son olarak halen yürürlükte olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereğince tehlike sınıfına bakılmaksızın 50 ve daha fazla çalışanı bulunan kamu ve özel sektör iş yerlerinin kanunda belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeleri zorunluluğu bulunduğunu, yerine getirmemeleri halinde öncelikle idari para cezaları ile karşı karşıya kalacaklarını, alınmayan önlemler sebebiyle gerçekleşecek iş kazalarında adli yönden doğrudan sorumlu bulunacaklarını bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Hasan Basri Karakaya
Hasan Basri Karakaya
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden 2018 yılında mezun oldum. Aynı üniversitede, Fotovoltaik Sistemde Maksimum Güç Noktası Takibinde Kullanılan Optimizasyon Algoritmaları hakkındaki yüksek lisans tez çalışmamı 2021 yılında tamamladım . İş Güvenliği Uzmanı olmam sebebiyle İş Güvenliği mevzuatını yakından takip ediyorum. Saygılarımla.
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster
Arıcılık Malzemeleri

Yeni Yazılar

Mühendislik Maaşları

Bunları Gördünüz mü?