Liesel adındaki küçük bir kitap hırsızının ve ölümün bakış açısından olayları aktaran bu roman Nazi’nin Almanya’da iktidar olduğu dönemi anlatıyor. Liesel’in evlatlık olarak verildiği ailede tanıştığı insanlarla ve yaşadığı olaylarla ilgili bakış açısından yola çıkan kitap, ölümün ağzından da bir bakış açısına sahip olması ile ilginç bir deneyim sunmasıyla dikkat çekerken o dönemin temalarından birinin de ölüm olduğu gerçeğini okuyuculara aktarıyor. Kitabın tek bir olay üzerinden kurgulanmadığı da görülmektedir. Bu kurgunun yanında, aynı anda kitabın içerisinde farklı olaylara yer verilerek farklı perspektifler vardır. Kitabın konusu, kendi türü içerisinde çok farklı olmasa da konuya bakış açısının getirdiği yeniliklerle yazar, okuyucuyu kitabın içerisine dahil etmeyi başarmıştır.
Yazarın kitapta yaptığı bir diğer farklılık ise, olaylar gelişmeden önce olayın ne olduğunu söylemesi. Fakat yazar okuyucunun ne düşüneceğini tahmin etmiş olmalı ki bunu yapmasına rağmen okuyucu için süreç merak edilir hale gelmektedir. Yazarın konu aldığı dünya savaşıyla ilgili kitaplara rastlansa dahi özgün bir kalemin getirisi olarak kitap yeniymişçesine okunabiliyor. Bu da yazarın ne kadar usta bir kalem olduğunu göstermiştir.
Kitapta yer alan karakterlerin kurgulanış şekli itibariyle okuyucunun ilgisini çekmeyi başardığı söylenebilir. Bazı anlarda, okuyucu ve karakter arasında oluşan bir bağın zaman içerisinde karşılıklı bir iletişim ağına dönüştüğü görülebiliyor. Bunun sebebi, hayatın akışında karakterlerde okuyucunun kendisiyle alakalı parçaları görmesi neden oluyor olabilir.
Romanda fazlaca betimlemelere yer verilmese de, akışın kendisiyle beraber sokak sokak Almanya’da dolaşma imkanı bulunabiliyor.
Kitabın bir diğer önemli özelliği, bugüne kadar yazılan romanların çoğunda Almanya’nın Naziler ile ilgili olan kısımlarında her zaman belirgin kişileri ele alınmasıdır. Fakat bu kitapta, hiç kimseye müdahale etmeyen hatta Yahudilere yardım eden Almanların neler yaşadığını gözler önüne seriyor. Kitap tam olarak bu noktadan yola çıkıyor.
“Her yerde kitaplar vardı! Duvarların her birinde aşırı dolu ama kusursuz raflar yükseliyordu. Duvarın boyası bile görünmüyordu. Siyah, kırmızı, gri her renkte kitapların sırtlarında farklı tarzlarda ve büyüklüklerde yazılar vardı. Bu, Liesel Meminger’in hayatında gördüğü en güzel manzaraydı.”